Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Ölüm Tarihinin Düzeltilmesi Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü. KARAR Davacı vekili,dava dilekçesinde babası Halil Özdemir'in nüfus kaydında 15.02.1980 olan ölüm tarihinin 15.12.1980 olarak düeltilmesini istemiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Dava nüfus kaydının düzeltilmesi istemine ilişkindir. Nüfus kayıtlarındaki düzeltme istemine ilişkin davalarda, mahkemelerin hiç bir kuşku ve duraksamaya neden olmaksızın doğru sicil oluşturmak zorunluluğu bulunduğu gözetilerek, Halil Özdemir'in ölüm tarihinin düzeltilmesi mirasçılarının hukukunu etkileyeceğinden adıgeçen'in tüm mirasçılarının davaya katılımının sağlanması gerektiğinin dikkate alınmaması doğru görülmemiştir....

    Asliye Hukuk Mahkemesi ve ... 2. Sulh Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Dava, davacının nüfus kaydında "..." olan adının “...”, “...” olan doğum tarihinin ise “...” olarak olarak değiştirilmesi istemine ilişkindir. Asliye Hukuk Mahkemesince, ad ve soyadı değiştirilmesi isteminin 6100 sayılı HMK'nın 382/2-a-2'de çekişmesiz yargı işi olarak düzenlendiği ve görevli mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Sulh Hukuk Mahkemesi ise, 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36. maddesinin 1/a bendi uyarınca görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğundan bahisle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. İsmin değiştirilmesi istemi, 6100 sayılı HMK'nın 382/2-a-2 de çekişmesiz yargı işi olarak düzenlenmiştir....

      Tapulama tespiti, Mart 1939 tarih 14 no'lu, Nisan 1939 tarih 4 no'lu, Eylül 1949 tarih 78 no'lu ve Mayıs 1950 tarih 5 no'lu tapu kayıtlarına dayanılarak yapılmıştır. Bu tapu kayıtları, tedavülleri ve dayanakları ile birlikte tapu sicil müdürlüğünden, davacının murisi malik ...’nin eşi ve kardeşlerini gösterir nüfus kayıtları nüfus müdürlüğünden getirtilmeli ve tapu kayıt malikleri ile irtibatı sağlanmalı, gerekirse diğer tespit malikleri ve tapu malikleri dinlenmeli ve yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda tüm inceleme ve araştırmalar yapıldıktan sonra sonucuna göre bir karar verilmelidir." gereğine değinilerek bozulmuş,mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda baba adı ve soyadının düzeltilmesi isteği bakımından iddianın sabit olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne; anne adı ve doğum tarihinin düzeltilmesi isteği bakımından vazgeçme nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir....

        Dava, tapu kaydında malik isimlerinin hatalı yazıldığı iddiasıyla, kayıttaki ismin düzeltilmesi, ayrıca, nüfus kayıtlarındaki aynı kişinin isminin farklı yazılması nedeniyle de nüfus kayıtlarındaki hataların da düzeltilmesi ve tapu kaydında buna göre düzeltme isteği ile açılmış,"yargılama aşamasında istem, kayıt maliklerinin davacılar miras bırakanları olduğunun tespitine dönüşmüştür. Bilindiği gibi, taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet veya diğer hak sahiplerinin isim, soy isim, baba adı kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu nedenle de bu tür davalarla kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir. Bunun için de kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğunun tespiti zorunludur....

          İsmin değiştirilmesi istemi 6100 sayılı H.M.K'nın 382/2-a-2 de çekişmesiz yargı işi olarak düzenlenmiştir. H.M.K.383.maddeye göre çekişmesiz yargı işinde görevli mahkeme aksine bir düzenleme olmadığı surette Sulh Hukuk Mahkemesidir. 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36. maddesinin 1/a bendinde, nüfus kayıtlarına ilişkin düzeltme davalarının düzeltmeyi isteyen şahısların yerleşim yeri adresinin bulunduğu yerdeki görevli asliye hukuk mahkemesinde açılacağı hükme bağlanmıştır. Aynı Kanunun b fıkrasında ise ad ve soyada ilişkin düzenleme bulunmaktadır. Somut olayda; davacı tarafından kızının nüfusa kaydedilen "..." isminin, "..." olarak değiştirilmesi istenmiş olup davacının nüfus müdürlüğünün yanlış kayıt yaptı- ğına dair bir iddasının da olmadığı gözetilerek talebinin, yanlış kaydedilen ismin düzeltilmesi değil, ismin değiştirilmesine ilişkin olduğu anlaşılmıştır....

            Davacı tarafça nüfustaki doğum tarihi olan 08.11.1967 tarihinin gerçeği yansıtmadığı, gerçek doğum yılının 1955 olduğu iddiası ile doğum tarihinin 08.11.1955 olarak düzeltilmesine yönelik işbu dava açılmıştır. İlk derece mahkemesi tarafından aldırılan sağlık kurulu raporunda davacının 50- 60 yaş ile uyumlu olduğu belirtilmiştir. Davacının dosya arasına getirtilen doğum tutanağının yapılan incelemesinde; davacının saklı nüfus iken 05.07.1984 tarih ve 18449 sayılı KHK'nın değişik 7. maddesine istinaden 08.11.1984 tarihinde nüfusa tescil edildiği, doğum tutanağında doğum olayına ilişkin tanık ismine yer verilmediği ve doğum tutanağı tanzim edilirken aldırılan hükümet tabibi görüşünde tescil tarihi itibariyle davacının 17 yaşında olduğuna ilişkin tahmin bildirildiği görülmüştür. Dosya arasında yer alan Sarıkamış İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nün 11.10.2019 tarihli cevabi yazısında davacının 1968- 1969 eğitim öğretim yılında 1. sınıfta olduğu belirtilmiştir....

            "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi Davacı, Kurum kayıtlarında doğum tarihinin 20/12/1962 olarak, sigortalılık başlangıç tarihinin 02/04/1973 olarak düzeltilmesi ve yatırılan isteğe bağlı sigorta primlerinin 6123231 nolu sicil numarasının kendisine ait olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir. Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. K A R A R Dava, davacının Kurum kayıtlarındaki doğum tarihinin 20.12.1962, sigortalılık başlangıcının 02.04.1973 ve ... sigorta sicil numarasının kendisine ait olduğunun tespiti istemine ilişkindir....

              (Yargıtay 8.Hukuk Dairesi'nin 2019/6243 Esas, 2019/11487 Karar sayılı ve 18/12/2019 tarihli kararı) "...Dava, davalı Nurgül'ün hatalı nüfus kaydının düzeltilmesi istemine ilişkin olup, nüfus kayıtlarındaki düzeltme davaları kamu düzeni ile yakından ilgili olduğundan mahkemeler hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmaksızın doğru sicil oluşturmak zorundadır. Bu tür davalarda hâkim maddi olguları re’sen araştırır ve kanıtları serbestçe takdir eder. Dava, her türlü kanıtla ispatlanabilir. Buna göre davalı Nurgül'ün mevcut nüfus kaydı itibari ile anne-babası gözüken İsmail ve Satı çocuğu olup olmadığının tespiti açısından DNA testi de yaptırılarak alınacak rapor ve toplanan tüm kanıtlar birlikte dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm tesisi ..."...

              Davalı idare tarafından, usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülen anılan Mahkeme kararının bozulması istenilmektedir. Nüfus kayıtlarındaki düzeltmelerin Medeni Kanunun 38.maddesinde yer alan hakim kararı ile mümkün olacağı kuralı gereğince, bu konudaki uyuşmazlıkların adli yargı yerinde açılacak davalarla çözümü mümkündür. Nüfus Kanunu uyarınca çıkartılan, 8.3.1977 gün ve 7?13269 nolu Bakanlar Kurulu kararı ile 3.5.1977 gün ve 15926 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Nufus Hizmetlerine Ait Kuruluş, Görev ve çalışma Yönetmeliği'nin ölen kardeşinin nufus kaydının kullanıldığı iddiası"başlıklı 174.maddesinde; "Bir çocuğun doğumdan nüfus kayıt edilmediği ve kendisinden önce doğup ölen kardeşine ait nüfus kaydını kullandığı yolundaki iddia ve bildirimler nüfus idaresince dinlenmez ve ölüm tutanakları işleme konulmaz....

                in doğum tarihinin ise mağdurenin doğum tarihi ile yalnızca altı günlük fark içerecek şekilde 07.10.1994 olarak 20.12.1994 tarihinde tescil edildiğinin anlaşılması karşısında, mağdure ile kardeşlerinin nüfus kayıtlarındaki dikkat çekici düzensizliğin yaşı konusunda şüphe oluşturduğu nazara alınarak maddi hakikatin tam olarak ortaya çıkartılması ve suçun oluşumu ile niteliğine etkisi bakımından öncelikle mağdurenin Mernis doğum tutanağı getirtilmek suretiyle resmî bir kurumda doğup doğmadığı, ayrıca ikizinin bulunup bulunmadığı hususu araştırılıp, resmi bir kurumda doğmadığının tespit edilmesi halinde yaş tespitine esas olacak şekilde kemik grafileri çektirilerek tam teşekküllü bir hastaneden içinde radyoloji uzmanının da bulunduğu sağlık kurulundan rapor alınması, duraksama halinde Adli Tıp Kurumundan görüş alınıp CMK'nın 218/2. maddesi hükmü de gözetilerek gerçek yaşının saptanmasından sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm...

                  UYAP Entegrasyonu