Yine, Nüfus Hizmetleri Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 72. maddesinde “Aile kütüğünde kaydı olmayan kişinin ölümüne ilişkin tutanaklar resmî veya özel sağlık kurumları veya kamu kurum ve kuruluşlarının kayıtlarına dayanılarak düzenlenmişse nüfus müdürlüğünce kabul edilip işleme alınır. Ölüm tutanaklarında yer alan bilgilere göre aile kütüğünde kaydı bulunmayan kişiler, vatandaşlık durumu düzgün olmayan kişiler kütüğüne kayıt edilerek hakkında yaptırılacak soruşturma ile Türk vatandaşı olup olmadıkları araştırılır. Türk vatandaşı olduğu anlaşıldığı takdirde, ölüm tutanağına dayanılarak nüfus müdürlüğünce resen doğum tutanağı düzenlenir. Ölen kişi bu doğum tutanağına dayanılarak aile kütüğüne tescil edilir. Daha sonra ölüm tutanağı aile kütüğüne geçirilir, vatandaşlık durumu düzgün olmayan kişiler kütüğündeki kaydı, aile kütüğü ile bağ kurularak kapatılır” hükmüne yer verilmiştir....
Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Dava dilekçesinde davacı 15.07.1980 tarihinde doğduğu halde nüfus kütüğüne tescil edilmediğini, 15.06.1978 tarihinde doğup daha sonra ölen kardeşinin ismi ve doğum tarihi ile yaşadığını kendisinin nüfusa kayıt edilmediğini bu nedenle 15.06.1978 olan doğum tarihinin 15.07.1980 olarak düzeltilmesini istemiştir. Bu istek dikkate alındığında doğum ve ölüm vukuatının nüfus kütüğüne geçirilmesinin nüfus idaresine verilmiş idari bir görev olduğu cihetle dava dilekçesinin HUMK'nun 7.maddesinin 1.fıkrası uyarınca görev yönünden reddine karar verilmesi gerekir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 13.07.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Doğum ve ölüm olaylarının nüfus kütüğüne işlenmesi, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 15, 31 ve 33. maddelerine göre nüfus idaresine verilmiş idari bir görev olup, nüfusa kayıt edilmeden kendisinden önce doğup ölen kardeşine ait nüfus kaydını kullanan kişinin nüfusa tescili dolayısıyla saklı nüfustan sicile yazılması da idari bir işlem niteliğindedir. Nüfus Hizmetleri Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 35/1. maddesinde, saklı nüfus olduklarını iddia edenlerin aile kütüklerine tescil için müracaat makamının illerde Valilikler, ilçelerde Kaymakamlıklar olduğu hükme bağlandığından; doğum ve ölüm olaylarının nüfus kütüğüne tescilinin nüfus idaresine verilmiş idari bir görev olduğu gözetilerek, davanın görev yönünden reddine karar verilmesi yerine yanılgılı değerlendirme ile esastan reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Özetle, İlk Derece Mahkemesi kararı sonucu itibari ile doğru ise de, gerekçe yönünden hatalıdır....
Aile Mahkemesi ise, davanın nüfus kaydının tashihine ilişkin olduğu gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm Kurmuştur. Somut olayda davalılardan ...'in gerçek anne ve babasının nüfus kayıtlarında yazılı bulunan ...,... olmadığı, bu kişinin gerçek babasının ...'in oğlu ... ve ...'ın eşi ....olduğu, tescil tarihinde ...'in askerde olması sebebi ile davalı ...'in dedesi olan ...'in çocuğu olarak nüfus kütüğüne kaydettirildiğini beyanla ...'in nüfus kaydının iptali ile davalı ...'in oğlu olarak nüfus kütüğüne tesciline karar verilmesi istenmiştir. Bu türden yanlış ve yanıltıcı beyan ve işlemle yasaya aykırı olarak yapılan kayıtların düzeltilmesinin nüfus kaydının düzeltilmesi davası olduğu ve görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu açıktır. ( Hukuk Genel Kurulu 2013/18-354 E. 2013/1554 K. 13.11.2013 T.) Bu durumda,Dava bu niteliğiyle bir nesep davası olmayıp, hatalı yapılan nüfus kaydının düzeltilmesine ilişkindir. 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36....
Doğum ve ölüm olaylarının nüfus kütüğüne işlenmesi, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 15, 31 ve 33. maddelerine göre nüfus idaresine verilmiş idari bir görev olup, nüfusa kayıt edilmeden kendisinden önce doğup ölen kardeşine ait nüfus kaydını kullanan kişinin nüfusa tescili dolayısıyla saklı nüfustan sicile yazılması da idari bir işlem niteliğindedir. Nüfus Hizmetleri Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 35/1. maddesinde, saklı nüfus olduklarını iddia edenlerin aile kütüklerine tescil için müracaat makamının illerde Valilikler, ilçelerde Kaymakamlıklar olduğu hükme bağlandığından; doğum ve ölüm olaylarının nüfus kütüğüne tescilinin nüfus idaresine verilmiş idari bir görev olduğu, ilk derece mahkemesince de davacının yeni bir kayıt açılmasına ve kardeşinin öldüğünün nüfusa tesciline karar verilmesine ilişkin talep yönünden dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesinin (Yargıtay 2....
ın nüfus kütüğünde 25.03.1942 olan doğum tarihinin 15.01.1949 olarak değiştirilmesi istenilmiştir. Dosyaya getirtilen aile nüfus kayıt tablosu içeriğinden davacı ...'ın nüfusa 25.03.1942 doğumlu olarak 01.04.1942 tarihinde tescil edildiği anlaşılmaktadır. Bir kişinin doğmadan önce nüfusa kaydedilemeyeceği ilkesi gözönünde tutulduğunda nüfus kütüğüne 01.04.1942 tarihinde tescil edilen davacının tescil tarihinden sonra 15.1.1949 tarihinde doğduğu kabul edilemez. Kaldı ki, davacının nüfus kütüğünde yazılı doğum tarihinin doğru olmadığı da yöntemince kanıtlanamamıştır. Saptanan bu durum karşısında mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlar ile yasal gerektirici nedenlere göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usule ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 1.10.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Nüfus Müdürlüğünün 5.6.2006 günlü nüfus kaydında evli gözüküp yalnızca evlenme tarihlerinin nüfus kaydında yer almadığı ve nüfusa tescil işleminin sadece açıklayıcı bir nitelik arzettiği, evlenme olayının nüfus kütüğüne işlenmesinin nüfus idaresine verilmiş bir idari görev olduğu gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir. 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Yasasının 36. maddesinin (c) fıkrasına göre, davacıların somut olayda olduğu gibi bir kaydın düzeltilmesi veya iptali için tespit davası açma hakları vardır. Dosya içindeki bilgi ve belgelerden davacıların Tirebolu Nüfus Müdürlüğünde bulunan nüfus kütüklerindeki kayıtlarda evli oldukları belirtilmesine karşın, evlilik tarihlerinin yazılmadığı görülmüştür....
Somut olayda; davacıların çocukları Sabriye Karadağ'ın gerçek doğum tarihinin 01/04/2003 olmasına rağmen her nasılsa nüfus kütüğüne sehven doğum tarihinin 27/11/2004 olarak yazıldığını, adı geçen çocuklarının gerçek doğum tarihinin 01/04/2003 olduğunu, bu durumun nasiyeyi hali ve vücut bünyesiyle ispat edileceğini, nüfus kütüğüne yazılan doğum tarihinin mağduriyete yol açtığını ileri sürerek nüfus kaydında 27/11/2004 tarihi olarak geçen doğum tarihinin 01/04/2003 tarihi olarak düzeltilmesini talep ettikleri, mahkemece doğum tarihinin gün ve ay baki kalmak kaydıyla 27/11/2003 tarihi olarak düzeltilmesine karar verildiği, davalı idare temsilcisi tarafından kararın istinafa taşındığı görülmektedir....
Somut olayda; davacıların çocukları Sabriye Karadağ'ın gerçek doğum tarihinin 01/04/2003 olmasına rağmen her nasılsa nüfus kütüğüne sehven doğum tarihinin 27/11/2004 olarak yazıldığını, adı geçen çocuklarının gerçek doğum tarihinin 01/04/2003 olduğunu, bu durumun nasiyeyi hali ve vücut bünyesiyle ispat edileceğini, nüfus kütüğüne yazılan doğum tarihinin mağduriyete yol açtığını ileri sürerek nüfus kaydında 27/11/2004 tarihi olarak geçen doğum tarihinin 01/04/2003 tarihi olarak düzeltilmesini talep ettikleri, mahkemece doğum tarihinin gün ve ay baki kalmak kaydıyla 27/11/2003 tarihi olarak düzeltilmesine karar verildiği, davalı idare temsilcisi tarafından kararın istinafa taşındığı görülmektedir....
Davacıların gerçek babalarının kütüğüne tescil edildiği hususunda herhangi bir ihtilaf bulunmamasına göre, dava bu niteliğiyle bir nesep davası olmayıp hatalı yapılan nüfus kaydının düzeltilmesine ilişkindir. 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36. maddesi uyarınca nüfus kaydının düzeltilmesine yönelik olan ve Türk Medeni Kanununun 282 ve devamı maddelerinde düzenlenen soybağı kurulmasıyla ilgisi bulunmayan davanın, genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK.’nun 21. ve 22. maddeleri gereğince Bakırköy 10. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 21/10/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....