bulunan köye ait merayı ve hazine taşınmazlarını kendi köyündeki yaşayan köylülerine ve akrabalarına ekip biçmek ve otlatmak amacıyla göz yumarak bu köylülerin müvekkillere ait dava konusu 112 ada 167 parsel sayılı taşınmazın bir kısmına hayvan otlatmak ve buraları biçmek suretiyle yine bu taşınmazın batı, kuzey ve güneyinde müdahale ederek bu taşınmazın kendi köyüne ait mera ve yaylakiye diye görüş bildirerek mera çalışmaları yapan ilgili kurumları yanıltarak bu özel mülkiyete konu müvekkillerin müşterek malik bulunduğu bu taşınmaza müdahale ettiğini, taşınmazın müvekkiller tarafından yapmış oldukları ve diğer müşterek maliklerle birlikte ailelerin geçim kaynağı olan hayvancılık yapmaları ve bu taşınmazdaki otların elde edilmesi müvekkilleri ve müştereklerini mağdur ettiğinden davalıların özel mülkiyete konu olan ve tapulu olan bu taşınmaza vaki olan müdahalelerinin el atmanın önlenmesi için bu davayı açtıklarını belirterek yargılama giderleri vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine...
karar verilmesi gerekirken davanın kabulü ile dava konusu taşınmazdaki el birliği mülkiyetinin paylı mülkiyete çevrilmesi doğru görülmemiştir....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki öncelikle kamulaştırmasız el atılarak enerji nakil hattı geçirilen taşınmazlara yönelik vaki el atmanın önlenmesi, kal ve eski hale getirilmesi mümkün olmadığı takdirde irtifak hakkı karşılığının tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kabulüne dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı idare vekili yönünden verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü: - K A R A R - Dava, öncelikle kamulaştırmasız el atılarak enerji nakil hattı geçirilen taşınmazlara yönelik vaki el atmanın önlenmesi, kal ve eski hale getirilmesi mümkün olmadığı takdirde irtifak hakkı karşılığının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece el atmanın önlenmesi ve kal davasının kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı idare vekilince temyiz edilmiştir....
Başka bir anlatımla fiziki bölünme değil, fikri bölünmenin söz konusu olduğu, dolayısıyla her paydaşın müşterek eşyanın her parçasında hakkının bulunduğu, ayrıca müşterek eşya ile ilgili bölünebilen yetkiler üzerinde her hissedarın payı oranında bağımsız hakkının bulunduğu, fakat bölünemeyen yetkilerde herkesin hakkının eşyanın tamamını kapsadığı açıktır. Belirtilen nedenle, paylı mülkiyete konu bir taşınmazda maliklerden her birinin, müşterek mülkiyete konu taşınmaza el atılması halinde bu el atmanın önlenmesini tek başına istemesi mümkün ise de; Hukuk Genel Kurulunun 13.6.1984 gün ve 1982/14-358 Esas 1984/710 Karar sayılı kararı doğrultusunda el atmanın yanı sıra kal isteminin de söz konusu olduğu hallerde tüm müşterek maliklerin birlikte dava açmaları gereklidir....
Türk Medeni Kanunu’nun 688 ve devamı maddeleri uyarınca paylı mülkiyetin konusu fiili olarak bölünmemiş eşya ve müşterek mülkiyet ise aynı hukuki statüde bulunan birden çok kişinin belirli bir eşyaya aynı anda paylı olarak malik oldukları bir topluluk mülkiyeti şeklidir. Paydaşların eşya üzerinde sahip bulundukları hisse maddi olarak (fiilen) bölünmüş olmayan soyut bir hisse niteliğindedir. Başka bir anlatımla fiziki bölünme değil, fikri bölünmenin söz konusu olduğu, dolayısıyla her paydaşın müşterek eşyanın her parçasında hakkının bulunduğu, ayrıca müşterek eşya ile ilgili bölünebilen yetkiler üzerinde her hissedarın payı oranında bağımsız hakkının bulunduğu, fakat bölünemeyen yetkilerde herkesin hakkının eşyanın tamamını kapsadığı açıktır. Belirtilen nedenle, paylı mülkiyete konu bir taşınmazda maliklerden her birinin, müşterek mülkiyete konu taşınmaza el atılması halinde bu el atmanın önlenmesini tek başına istemesi olanaklıdır....
Dava konusu taşınmaza ait tapu kaydı incelendiğinde; taşınmazın borçlunun da aralarında olduğu bir kısım davalıların murisi olan T19 ve onun dışında İbrahim Yüce, T15 T21 ve Mehmet Öztürk'ün müşterek mülkiyetinde olan bir taşınmaz olduğu anlaşılmıştır. Her ne kadar mahkemece müşterek mülkiyete tabi olan taşınmazlarda borçlunun payının satılmasına engel bir durum olmayıp dava açmakta hukuki yarar bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş ise de; dava konusu taşınmaz üzerindeki mülkiyet durumunun borçlu açısından el birliği mülkiyeti olduğu ve bu hali ile davalı borçlunun payının haczi ve satışı mümkün olmadığından taşınmazla ile ilgili olarak icra mahkemesinden alınan yetki belgesine istinaden ortaklığın giderilmesi davası açılmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır. Bu nedenle mahkemece işin esasının incelenerek karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir....
Bu tür bir davada, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 120/1 inci (1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 413 üncü) ve 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 16 ncı maddesi uyarınca dava değerinin ve buna göre alınacak harcın el atılan yerin değeri ile talep edilen ecrimisil toplamından ibaret olacağı kuşkusuzdur. (4.3.1953 tarih 10/2 sayılı İBK) Öte yandan, Harçlar Kanunu harç alınması veya tamamlanmasını yanların isteklerine bırakmamış, değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re'sen) gözetilmesini ve harcı yatırılmaması halinde de ne gibi bir mukteza tayin edileceğini 30 uncu ve 32 nci maddelerinde hükme bağlamıştır. 2. Paylı mülkiyete konu bir taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan her zaman payına vaki el atmanın önlenmesini ve/veya ecrimisil isteyebilir....
Reddine Ancak,Aralık 1985 tarih 3 sıra nolu tapu kaydının iktisabında sözü edilen 6.12.1985 tarihli iştiraki bozma belgesinin sıhhatına ve özellikle imzalara yönelik vaki itirazlar gözetilerek söz konusu belgenin geçerli olup olmadığı yönünden gerekli araştırmanın yapılması ve bunun sonucu olarak mülkiyet ilişkisinin müşterek mülkiyete dönüşüp dönüşmediğinin saptanmamış olması doğru olmadığı gibi,daha önce ... tarafından kök muris ... kızı ... payı ile ilgili olarak açılan şufa davasının kabulü yolunda verilen ve kesinleşen karar karşısında taşınmazlarda ... mülkiyet hakkının son bulduğu dikkate alınmadan ... payının mirasçılarına, mirasçılarınında satışı ile davalı ...’ya intikal ettiğinin kabulü doğru değildir. Davacılar ... ve ...’ün temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene geri verilmesine 27.2.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
DAVA Davacı vekili; dava konusu olan, çayır vasıflı taşınmazlarda müvekkilinin malik olduğunu, davalıların dava konusu taşınmazları haklı ve geçerli bir neden olmaksızın tarım yapmak suretiyle kullandıklarını, fuzuli şagil olduklarını ileri sürerek dava konusu taşınmazlara el atmanın önlenmesine karar verilmesini istemiştir. II. CEVAP Bir kısım davalılar; davaya konu taşınmazlara müdahalelerinin olmadığını, davacı tarafın dava tarihine kadar herhangi bir talebinin bulunmadığını, davacının kullanımına engel olunmadığını, sadece ...'...
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı idare vekili istinaf dilekçesinde özetle; davaya konu taşınmazların bedelinin yüksek belirlendiğini, davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, davalı idareye husumet yöneltilemeyeceğini, bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, ıslah edilen miktar yönünden faizin başlangıç tarihinin hatalı olduğunu, davacı lehine nisbi vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu beyanla istinaf kanun yoluna başvurmuştur. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE : Dava, imar planında "okul" alanına ayrılıp bu suretle hukuki olarak el atılan taşınmazların kamulaştırmasız el atma tazminat bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece yapılan keşif, keşif sonrası düzenlenen bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu taşınmazların imar planında "okul alanı" olarak tahsis edildiği, ancak taşınmazlara fiilen el atılmadığı anlaşılmıştır....