Gerek mülkiyet hakkı sahibi ve gerekse başka bir hakka dayanarak mülkiyet hakkı sahibinden taşınmazı belirli bir süre elinde tutma hakkı kazanmış kişiler, mülkiyet hakkının ve sözleşme ile edindiği hakkın kendisine sağladığı yararlanmalar için üçüncü kişilerin engellemeleri karşısında, yargı yolu ile hakkın korunmasını isteyebilirler. Bu hak, mülkiyet ve sözleşmeye dayanan şahsi hakkın varlığı süresince mütecavizi fiilen defetme hakkı biçiminde olabileceği gibi, müdahalenin sürekliliği halinde yargı yolu ile de istenebilir. Somut olayda, kira sözleşmesinden kaynaklanan şahsi hakka dayanılarak elatmanın önlenmesi istenilmektedir. Mahkemece, bu durumda işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken, davacının kullandığı taşınmazın sahibi olmadığı, bu nedenle aktif dava ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir....
Gerek mülkiyet hakkı sahibi ve gerekse başka bir hakka dayanarak mülkiyet hakkı sahibinden taşınmazı belirli bir süre elinde tutma hakkı kazanmış kişiler, mülkiyet hakkının ve sözleşme ile edindiği hakkın kendisine sağladığı yararlanmalar için üçüncü kişilerin engellemeleri karşısında yargı yolu ile hakkın korunmasını isteyebilirler. Bu hak, mülkiyet ve sözleşmeye dayanan şahsi hakkın varlığı süresince mutecavizi fiilen defetme hakkı biçiminde olabileceği gibi, müdahalenin sürekliliği halinde yargı yolu ile de istenebilir. Somut olayda, kira sözleşmesinden kaynaklanan şahsi hakka dayanılarak elatmanın önlenmesi ve tazminat istenilmektedir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi gereğince dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ve şahıs varlığına ilişkin davalarda aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemeleri görevlidir....
- K A R A R - Dava, kamulaştırmasız el atılarak üzerine su deposu, pompa istasyonu ve terfi alanı yapılıp su isale hattı geçirilen taşınmazın, mülkiyet bedeli ile irtifak hakkı karşılığının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır....
Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davaları, paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz mallarda paydaşlar (ortaklar) arasında mevcut birlikte mülkiyet ilişkisini sona erdirip ferdi mülkiyete geçmeyi sağlayan, iki taraflı, tarafları için benzer sonuçlar doğuran davalardır. Mahkemece paydaşlığın satış suretiyle giderilmesine karar verilmesi halinde satışın nasıl yapılacağının ve satış bedelinin ne şekilde dağıtılacağının hüküm sonucunda gösterilmesi gerekir. Satışına karar verilen taşınmaz; a) Paylı mülkiyet hükümlerine konu ise satış bedelinin paydaşların tapudaki payları oranında, b) Elbirliği mülkiyetİ hükümlerine tabi olması halinde, satış bedelinin mirasçılık belgesindeki paylar oranında, c) Hem paylı, hem de elbirliği mülkiyet halinin bir arada bulunması halinde ise satış bedelinin tapudaki ve mirasçılık belgesindeki paylar nazara alınarak dağıtılmasına karar verilmesi gerekir....
Mülkiyet nakline neden olunmaması için anılan kişilerin mirasçıları tanık sıfatıyla dinlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Mahkemece, mülkiyet nakline neden olacak biçimde eksik araştırma ve inceleme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenlerle bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 23.02.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
Kadastro Mahkemesi ise, Yenileme Kadastrosu sırasında mülkiyet ve mülkiyete ilişkin haklarla ilgili inceleme konusu yapılmadığından, Asliye hukuk mahkemesine açılan ve konusu mülkiyet olan davanın Kadastro Mahkemesine aktarılması ve mülkiyete ilişkin uyuşmazlıkların Kadastro Mahkemesinde görülmesi mümkün olmadığı gerekçesiyle, görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Somut olayda, 338 parsel sayılı taşınmazın 1500 m2 lik kısmına davalılarca, haksız yere müdahale edildiği iddiası ile mülkiyet hakkına yönelik olarak elatmanın önlenmesi isteminde bulunulduğu,338 parsel sayılı taşınmazın ... Ekşi adına 07.10.1982 tarihinde kadastro tespitinin kesinleştiği ve 09.08.2002 tarihinde davcı ... adına intikal ettiği anlaşılmıştır....
Kadastro Mahkemesi ise, Yenileme Kadastrosu sırasında mülkiyet ve mülkiyete ilişkin haklarla ilgili inceleme konusu yapılmadığından, Asliye hukuk mahkemesine açılan ve değerden Sulh Hukuk Mahkemesine görevsizlikle aktarılan ve konusu mülkiyet olan davanın Kadastro Mahkemesine aktarılması ve mülkiyete ilişkin uyuşmazlıkların Kadastro Mahkemesinde görülmesi mümkün olmadığı gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Somut olayda, ,1158 parsel sayılı taşınmaza ,1158 parsel sayılı taşınmaz maliklerince, haksız yere müdahale edildiği iddiası ile mülkiyet hakkına yönelik olarak elatmanın önlenmesi isteminde bulunulduğu,1157 parsel sayılı taşınmazın ... adına 1158 parsel sayılı taşınmazın ... ... adına 04.03.1975 tarihinde kadastro tespitinin kesinleştiği anlaşılmıştır....
veya kiracısı olmadığının anlaşılması halinde davalının, mülkiyet tarihinden önce doğan borçlardan sorumlu olmayacağı gözetilerek hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi doğru görülmemiştir....
Dosyada yer alan tapu kayıt örneğinden 1423 ada 880 parselin birden fazla gerçek kişi adına paylı mülkiyet rejimine tabi olarak tapuda kayıtlı olduğu, üstelik davalının kayıt malikleri arasında yer almadığı anlaşılmaktadır. Diğer taraftan Türk Medeni Kanununun 718. maddesi hükmüne göre taşınmaz mülkiyetinin kapsamına yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer. Kısaca, 880 sayılı parsel üzerindeki yıkımı hüküm altına alınan yapının malikleri kayıt maliki olan paydaşlardır. Türk Medeni Kanununun 688 maddesinde paylı mülkiyet “birden çok kimsenin maddi olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla malik olmaları” şeklinde ifade edilmiştir. Bu tanıma göre paylı mülkiyetin söz konusu olabilmesi için; birden fazla kişinin bir mala paylı malik bulunması ve bu malın malikleri arasında maddi olarak paylaşılmış olunmaması gerekir. Paylı mülkiyette, mülkiyet hakkına sahip birden ziyade kişi olmasına rağmen, eşya üzerinde tek bir mülkiyet hakkı mevcut bulunur....
Taşınmazdaki mülkiyet hakkını değiştirecek nitelikteki iş ve işlemler Türk Medeni Kanununun 690.maddesi kapsamın olağan yönetim işlerinden değildir. Davacı sadece kendi payı üzerinde tasarrufta bulunabileceğinden taşınmazın tamamı üzerindeki mülkiyet hakkını etkiler nitelikte hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA 25.11.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi....