Şöyle ki; 1-Dava konusu taşınmazda mülkiyet ihtilafı bulunduğundan bozma öncesi 22.04.2010 tarihli karar ile tespit edilen 45.805,28 TL bedelin Kamulaştırma Kanununun 18/3. maddesi uyarınca üçer aylık vadeli hesaba yatırılmış olduğu anlaşıldığından, bu bedelin mülkiyet ihtilafıyla ilgili davanın sonucunda belli olacak hak sahibine ödenmesine ilişkin hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi, 2-Dava konusu taşınmaz mülkiyet ihtilafına ilişkin olarak ......
Mülkiyet nakline neden olunmaması için anılan kişiler sağ ise kendileri, değiller ise mirasçıları tanık sıfatıyla dinlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Mahkemece, mülkiyet nakline neden olacak biçimde eksik araştırma ve inceleme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenlerle bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 25.10.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
Gerek mülkiyet hakkı sahibi ve gerekse başka bir hakka dayanarak mülkiyet hakkı sahibinden taşınmazı belirli bir süre elinde tutma hakkı kazanmış kişiler, mülkiyet hakkının ve sözleşme ile edindiği hakkın kendisine sağladığı yararlanmalar için üçüncü kişilerin engellemeleri karşısında yargı yolu ile hakkın korunmasını isteyebilirler. Bu hak, mülkiyet ve sözleşmeye dayanan şahsi hakkın varlığı süresince mutecavizi fiilen defetme hakkı biçiminde olabileceği gibi, müdahalenin sürekliliği halinde yargı yolu ile de istenebilir. Somut olayda; kira sözleşmesinden kaynaklanan şahsi hakka dayanılarak elatmanın önlenmesi istenilmektedir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi gereğince, dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ve şahıs varlığına ilişkin davalarda aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemeleri görevlidir....
Mahkemece dava konusu 488 parsel sayılı taşınmazın üzerindeki ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verilmiştir Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davaları, paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz mallarda paydaşlar (ortaklar) arasında mevcut birlikte mülkiyet ilişkisini sona erdirip ferdi mülkiyete geçmeyi sağlayan, iki taraflı, tarafları için benzer sonuçlar doğuran davalardır. Mahkemece paydaşlığın satış suretiyle giderilmesine karar verilmesi halinde satışın nasıl yapılacağının ve satış bedelinin ne şekilde dağıtılacağının hüküm sonucunda gösterilmesi gerekir....
Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davaları, paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz mallarda paydaşlar (ortaklar) arasında mevcut birlikte mülkiyet ilişkisini sona erdirip ferdi mülkiyete geçmeyi sağlayan, iki taraflı, tarafları için benzer sonuçlar doğuran davalardır. Paydaşlığın giderilmesi davasını paydaşlardan biri veya birkaçı diğer paydaşlara karşı açar. HMK'nın 27. maddesi uyarınca davada bütün paydaşların yer alması zorunludur. Paydaşlardan veya ortaklardan birinin ölümü halinde alınacak mirasçılık belgesine göre mirasçılarının davaya katılmaları sağlandıktan sonra işin esasının incelenmesi gerekir....
Dava, mülkiyet hakkına dayalı elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemine ilişkindir. Mahkemece, görevsizlik kararı verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı vekili, dava dilekçesinde; davalılardan H.. Y.. ile davacının dava konusu dükkana yarı yarıya ortak olduklarını, davalıların davacının haberi ve rızası olmadan davacının imzasını taklit ederek 18/05/2012 tarihli kira sözleşmesi düzenlediklerini, davacının mülkiyet hakkını kullanmasının davalılar tarafından engellendiğini, davacının yarı hisse sahibi olduğu bu taşınmazda davalıların kiracı olmasına rızasının bulunmadığını, belirterek davalının haksız müdahalesinin önlenmesini ve fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik 150 TL haksız kullanma bedelinin davalılardan tahsilini talep etmiştir. Davalılar, husumetin yanlış yönlendirildiğini, taşınmazda şirketin kiracı olduğunu, taraflar arasında kira ilişkisi bulunduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur....
Taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin isim, soyisim, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu tür davalarda kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir. Nüfus müdürlüğünden getirtilen kayıtlar arasında, “... oğlu...” isimli bir kişinin nüfus kaydının bulunduğu anlaşılmaktadır. Tespit edilen bu kişinin ölmüş olması nedeni ile mirasçılarının dava konusu taşınmaz hakkında mülkiyet iddiaları bulunup bulunmadığı araştırılmadan davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır....
Taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin isim, soyisim, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu tür davalarda kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir. Somut olaya gelince, mahkemece yapılan nüfus araştırması sonunda tapu maliki ile aynı adı taşıyan Mustafa oğlu ... adında bir şahsın bulunduğu bildirilmiştir. Bu şahsın nüfus kaydı incelendiğinde doğum tarihinin 1914 yılı olduğu tapu malikinin doğum tarihinin ise 1915 yılı olup sadece 1 yıl farklılık bulunduğu anlaşılmaktadır. Oysa ki doğum tarihi 1952 olan davacının doğum tarihi tapu malikinden 37 yıllık farklılık göstermektedir. Şu hali ile yapılan düzeltme mülkiyet nakline neden olabilecek bir sonuç hasıl eder duruma girmiştir....
Bununla birlikte itiraz konusu kuralda olduğu gibi mülkiyet hakkına getirilen sınırlamanın belirsiz veya uzun süreli olması durumunda da mülkiyet hakkına yönelik bir müdahale söz konusudur. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa’nın 13. maddesinin de gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca temel hak ve özgürlükler, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaksızın Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa’ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir....
Bununla birlikte itiraz konusu kuralda olduğu gibi mülkiyet hakkına getirilen sınırlamanın belirsiz veya uzun süreli olması durumunda da mülkiyet hakkına yönelik bir müdahale söz konusudur. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa’nın 13. maddesinin de gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca temel hak ve özgürlükler, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaksızın Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa’ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir....