Temsil yetkisinin kısıtlanması veya müdürlerin azil davasında husumetin azli istenen müdüre yöneltilmesi gerekir. ----- BAM .HD----sayılı kararıda---- ATM'de ----- Esas sayı ile görülen davada, davacının davalıya karşı azil ve şirkete kayyım atanması talepli dava açtığı, mahkemenin önce Şirketi'nin müdürü olan davalı -----dava dışı başka bir şirkette de ortaklar kurulundan izin almadan müdür olarak görev yaptığı,------ ana sözleşmesinde de, rekabet konusunda izin verildiğine dair maddenin bulunmadığı, bu açıdan davalının dava dışı şirketteki müdürlük görevinden azli için haklı nedenin oluştuğu, ancak dava dışı şirket davalı olarak gösterilmediğinden, davanın usulden reddinin gerektiği, davanın "tasfiye memurunun azli" davası olarak kabul edilmesi halinde ise tasfiye memuru olarak davalının azlini gerektiren haklı bir nedenin tespit edilemediği anlaşıldığından, davanın usulden reddine dair karar verildiği, kararın, davacı vekilince temyiz neticesinde;Yargıtay -----....
ye devredildiğini, davalı müdürün aynı markayı bu kez ortaklığını ve müdürlüğünü yaptığı ... ... Gıda Tar. Hay. Or. Ür. İnş. Nak. Pey. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti.’ye (... ... Şti.) devrettiğini, markanın devir bedeli olan 1.000,00 TL’nin çok üzerinde değerinin bulunduğunu, davalının eyleminin rekabet yasağı ihlali kapsamında kaldığını ileri sürerek davalının ... Şti.'deki müdürlük görevinden alınarak tüm yönetim ve temsil yetkisinin kaldırılmasını talep etmiştir. II. CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde; talebin şirket tarafından ileri sürülebileceğini, davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, ... Şti.’nin nakit sıkıntısı sebebiyle yaptığı ödemelere binaen müvekkilinin ... Şti.’ye ortak kabul edildiğini, söylenenden de fazla çıkan ... Şti. borçlarının kapatılamadığını, müvekkiline yeni bir şirket kurulacağının, müvekkilinin bu şirkete ortak olacağının, “... Seyahat” markasının da bu şirkete devredileceğinin söylendiğini, vaatlerin yerine getirilmediğini, sadece “......
Davacıların yapılan yargılama sonunda varlığı tespit ve kabul edilen alacakları için dava açmaları ve bu arada halefiyet ve temsil ilkeleri gereği TMSF.yi de davalı olarak göstermelerini azil sebebi olarak ileri sürmek, Anayasal hak arama özgürlüğü ile çelişen bir durum olup, haklı görülemez. Belirtildiği gibi, davalının dayandığı asil azil sebebi ... ilişkisinin bozulması değil, açılmış olan bahsi geçen davadır....
ile ... ve ...’ın ilgilendiğini, sahte fatura düzenlemediğini savunması; şirketteki müdürlük görevinden ayrıldığına ilişkin azilname sunmuş olması karşısında, maddi gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti için; a) Sahte olarak düzenlendiği iddia olunan faturaların kanaat oluşturacak sayıdaki aslılları getirtilip sanığa gösterilerek yazı ve imzaların kendisine ait olup olmadığının sorulması, kendisine ait olmadığını söylemesi halinde; ... ve...’ın açık kimlik ve adreslerinin tespitini çalışılarak bulunması halinde bu kişiler ile ... ve ...’ın CMK'nin 48. maddesi uyarınca çekinme hakları hatırlatılarak tanık sıfatıyla dinlenmeleri ve faturalar kendilerine gösterilerek faturalardaki yazı ve imzaların kendilerine ait olup olmadığının sorulması, b) ..., ..., ... ve... da faturalardaki yazı ve imzaların kendilerine ait olmadığını söylediği takdirde; yazı ve imza örnekleri temin edilerek, faturalardaki yazı ve imzaların sanığa veya bu kişilere ait olup olmadığı konusunda uzman bir...
./05/2017 tarih ve 2016/292-2017/738 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davacılar ... ve ... vekilleri tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacılar vekili, müvekkillerinin ... İnşaat Taah. San. ve Tic. Ltd. Şti.'nin ortağı olduklarını, şirket ortağı ve müdürü ...'in 2007 yılında davalı ... Makina Taahhüt Ltd. Şti.'ni kurduğunu, ... İnşaat Ltd. Şti.'nin de müdürlüğünü yaptığını, ... İnşaat Taah. San. ve Tic. Ltd. Şti.'nin işlerini bu şirketlere aktardığını, şirket hesaplarındaki bir kısım paraları kendi hesabına geçirdiğini ileri sürerek haksız rekabetin tespitini, ...'in müdürlük görevinden azlini ve ortaklıktan çıkartılmasını talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacıların müvekkilinin ......
Asliye Ticaret Mahkemesi'nden verilen 17/09/2015 gün ve 2012/1286 Esas, 2015/ 758 Karar sayılı hükmün, davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R - Heyetçe incelenmesine lüzum görülen, 1-Davalı şirket vekili olarak dosyaya cevap dilekçesi sunan davalı şirketçe vekillik görevinden azil edildiğine dair bir belge varsa bu belgenin, 2-Davalı şirketin son ticari sicil kayıtlarının asıllarının ya da onaylı suretlerinin dosyası içerisine alınarak gönderilmesi için dosyanın yerel mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE, 17/04/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 14.12.2011 gün ve 2011/439-2011/677 sayılı kararı bozan Daire’nin 18.03.2013 gün ve 2012/5474-2013/5200 sayılı kararı aleyhinde davacı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı vekili, 15.01.2010 tarihinde toplanan ortaklar kurulunda sözlü tartışma nedeniyle karar alınmadan toplantının sona erdiğini, diğer ortağın herhangi bir karar alınmamasına rağmen müvekkilinin yokluğunda sözde bir genel kurul kararı yazarak bu kararı tescil ve ilan ettirdiğini, bu kararla müvekkilinin müdürlük görevinden azledilerek...'...
tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı vekili; müvekkilinin davalı şirkette genel müdür olarak çalıştığını, aynı zamanda davalı şirketin %40 oranında hissedarı olduğunu, genel müdürlük görevini sürdürmekteyken, davalı şirketçe 18.09.2014 tarihli ihtarnameyle yönetim kurulunun 05.09.2014 tarihli kararı ile genel müdürlük görevine son verildiğinin bildirildiğini, haksız ve hukuka aykırı olarak işten çıkarıldığını, 22.01.2014 tarihli hissedarlar sözleşmesi ile genel müdürlük görevini ifa ettiğini ileri sürerek 22.01.2014- 05.09.2014 tarihleri arasında işlemiş aylık ücretler ve belirli süreli iş akdinin sona erdiği tarihe kadar olan aylık ücret alacağı olan 900.000.- TL ile milli ve dini bayram, hafta sonu tatil ücreti, yıllık izin ücreti 1.000.- TL olmak üzere toplam 901.000.- TL’nin davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir...
Uyuşmazlık konusu olayda, davacının geçmiş hizmetlerinin değerlendirilmesinden, kariyer ve liyakat ilkelerine uygun olarak genel müdür yardımcılığına atandığı, genel müdür yardımcısı olarak görev yaptığı süre zarfında, söz konusu göreviyle ilgili olarak hakkında hiçbir adli ve idari soruşturma açılmadığı gibi, disiplin cezası da almadığı ve görevinde başarısız veya yetersiz olduğu yönünde nesnel ve hukuken kabul edilebilir bilgi ve belgenin dosyada bulunmadığı görülmektedir. Bu durumda, davacının genel müdür yardımcılığı görevinden alınmasını gerektirecek somut bir tespitin davalı idarece sunulamaması karşısında, kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırı olarak davacının genel müdür yardımcılığı görevinden alınarak, şube müdürü olarak atanmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık, dava konusu işlemin iptali, işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal hakların hesaplanarak davacıya ödenmesi yolunda ......
Somut olayda davalı işveren ahlak ve iyiniyet kurallarına aykırı hareket ettiği gerekçesiyle davacı işçinin iş sözleşmesini feshetmiş, işe iade sonrasında da başka bir birimde aynı görev, pozisyon, ekonomik ve sosyal haklarla müdür olarak istihdam etmek istemektedir. Davalı işverenin, iş sözleşmesinin feshi üzerine boşalan müdürlük pozisyonuna başka bir müdürü ataması yasaya, iş etiğine, ahlak kurallarına, çalışma hayatının gereklerine ve gerçeklerine uygundur. Çalışma hayatının gerçekleri ve gerekleri dikkate alındığında özel sektörde faaliyet gösteren işletmelerin kâr amacıyla kurulduğu, verimliliği esas aldığı ve insan kaynaklarının rasyonel kullanılmasını amaçlandığı görülür. Bir işverenin insan kaynaklarını verimli ve rasyonel kullanmak istemesi, bu bağlamda bir işçinin iş sözleşmesine ve yasaya aykırı olmayacak şekilde yerini, görevlerini ve pozisyonunu değiştirmesi mümkündür. Bu işverenin yönetim hakkı kapsamında kalan bir husustur....