I-İSTEM: Davacı Kurum vekili dava dilekçesinde özetle; davalının, aylık almakta iken eşinden muvazaalı olarak boşandığının tespit edilmesi üzerine, yersiz almış olduğu aylıklar tutarının davalıdan tahsili amacıyla Ankara 16. İcra Müdürlüğünün 2014/25762 esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı tarafından icra takibine itiraz edilmesi üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiğini belirterek, itirazın iptali ile takibin devamına, %20 oranından az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir....
İcra Müdürlüğünün 2018/1354 esas sayılı icra takibinin muvazaalı olduğunu, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, icra müdürlüğü dosyasında maaş haciz işleminden başka hiçbir cebri icra işlemine girişilmediğini, muvazaalı takip çıkışı ve istenilen faiz miktarı dolayısıyla borçlu hakkında yapılabilecek tek cebri icra işlemi olarak başvurulan borçlunun maaşından 1/4 lük kesinti ile dosya borcunu yıllarca bitirebilmesinin mümkün olmaması gözetildiğinde maaş haciz işleminin gerçekte borcun tahsiline ilişkin olmadığının açık olduğunu, icra takibinde borçlu olarak görünen Doğukan Kumru'nun dosyaya beyanda bulunarak açık adresini vermesinin ve borçlu olduğunu kabul etmesinin de anlaşılamadığını, icra takibine dayanak bononun vade tarihinin 31.12.2016 olduğunu, takip tarihinin 06.02.2018 olduğunu, bu şekilde bir alacak ilişkisinde bononun vade tarihinden itibaren 14 ay boyunca işlem yapılmamış olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, gerçekleştirilen işlemin muvazaalı olduğunu,...
Muvazaaya dayalı iptal davasında, davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde davacının tasarruf üzerinde haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/20390 E, 2017/7012 K016/11791 E, 2017/7010 K ve benzer yöndeki içtihatları gibi ) "Somut olayda davacı vekili, davalı borçlu Bülent ile davalı 3. şahıs Gürcan, davacı alacağının tahsilini imkansız hale getirmek amacıyla muvazaalı senet düzenlediğini ve davalı 3.kişi Gürcan ın da muvazaalı senede istinaden borçlu Bülent hakkında icra takibi yaptığını belirterek davalılar arasındaki muvazaalı senet ve bu senede dayalı olarak yapılan icra takibinin iptalini talep etmiş....
Müvekkilimiz böyle bir yol izlememiş, alacaklıların takiplerine ilamsız olmasına rağmen itiraz dahi etmediğini, hal böyle iken ve müvekkili borçlu olduğu kurumlara karşı işi zora sokmamış iken, kendi hakkında muvazaalı icra takibi yapılmasına müsaade etmesi somut dosya kapsamına göre mümkün olmadığını, bu anlamda davalı müvekkilinin davacıyı mağdur etmek için muvazaalı haciz işlemi yapması hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, kaldı ki Yargıtay'ın pek çok kararında maaş hacizleri ile ilgili sıra cetveli yapılamayacağı, aradaki muvazaanın ispat külfetinin davacıda olduğu ifade edildiğini, davacı taraf yapılan icra takibinin muvazaalı olduğunu ispat edememiş iken, yerel Mahkeme gerekçeli kararında müvekkili ile diğer davalı arasındaki takibin muvazaalı olmadığının ispat edilemediğini ifade ederek davanın kabulü yoluna gittiğini, kanaatlerince yerel Mahkeme kararı usul ve yasaya aykırı olup açıklanan nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep...
İstinaf kanun yoluna başvuran davalılar dilekçelerinde özetle; öncelikle tasarrufun iptali davalarında ön ve özel koşulların yerine getirilmeden dava açıldığını, aciz belgesi sunulmadığını, dava konusu tasarrufun 22/12/2011 tarihinde gerçekleştiğini, davacı yanın davalı T3 ' tan iddia ettiği alacağını tahsili için 2012 yılında icra takibi başlattığını, yani devir işleminden sonra icra takibinin başlatıldığını, bir başka deyişle tasarruf temlikinin icra takibi başlatılmadan icra takibi kesinleşmeden önce yapıldığını, mahkemece satış bedelinin ödenmiş olduğu hususu dikkate alınmadan sırf satıcı ile alıcının akrabalık ilişkisine dayalı olarak yapılan satışın muvazaa olduğunu gerekçe göstermesinin ve bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, borcun süresinde bankaya ibraz edilmeyen vasfını yitirmiş çeklerin keşide edilmesiyle değil ilamsız icra takibinin kesinleştiği tarihte doğduğunu, kooperatif hisse devrinin 22/11/2011 tarihinde yapıldığını icra takibinin de...
İcra Müdürlüğünün 2021/21346 E. sayılı takip dosyasında icra takibi başlatıldığını, borçlunun müvekkili banka ile kredi sözleşmesinin imzalanmasından sonra, müvekkilinin alacağının tahsilini engellemek için, borçlunun davalı kardeşi T3 tarafından borçlu aleyhine muvazaalı olarak Vakfıkebir İcra Müdürlüğünün 2021/269 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı borçlunun almakta olduğu maaşı üzerine 1. sırada haciz işleminin uygulandığını, muvazaalı icra dosyasında sadece maaş haczi gönderilmesinin talep edildiği, başkaca bir işlemin yapılmadığı belirtilerek Vakfıkebir İcra Müdürlüğünün 2021/269 E. sayılı muvazaalı dosyasına borçlu adına gelmiş ve gelecek paralar üzerine teminatsız olarak takip dosyaları olan Şanlıurfa 2. İcra Müdürlüğünün 2021/21346 Esas sayılı icra takibine konu alacakları yönünden İİK md. 281/2 maddesi gereğince ihtiyati haciz konulmasına ve muvazaalı takip ve bu takip nedeniyle borçlu davalı T5 maaşı üzerine konulan 1....
İcra Müdürlüğü'nün 2018/2095 Esas sayılı dosyasından ilk sırada haciz konulduğunu, söz konusu takibin dayanağının 05/09/2017 tanzim tarihli, 23/02/2018 ödeme tarihli, 40.000,00- TL bedelli ve 30/01/2018 tanzim tarihli, 23/02/2018 ödeme tarihli, 50.000,00- TL bedelli senetler olduğunun görüldüğünü, davalı Mehmet hakkındaki bu icra takibinin, diğer alacaklıların alacaklarının tahsilini engellemek, alacakları semeresiz bırakmak için muvazaalı yapıldığından bahisle söz konusu davalılar arasındaki takibin, hem TBK'nun 19. maddesi, hem de İİK'nun 277 vd. maddeleri uyarınca iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. İlk derece mahkemesinin kararında; davanın reddine karar verildiği görülmüştür. Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre, dava, niteliği itibariyle, TBK'nun 19. maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı icra takibinin iptali istemine ilişkindir (Yargıtay 17....
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 11.10.2016 Salı günü davacı taraftan gelen olmadı. Davalı ... vekili Av. ... geldi. Davalı .... tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davalı ... vekili dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü. -K A R A R- Davacı vekili, davalı borçlu .... alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla hakkında davalı ...'e muvazaalı takip yaptırarak adına kayıtlı taşınmazın icra ihalesi sonucu alacağa mahsuben davalı ...'e satışını sağladığını belirterek davalılar arasındaki muvazaalı takip ve sonucu taşınmaz devrine ilişkin tasarrufun iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı borçlu savunma yapmamıştır. Davalı ..., ikrazatçılık yaptığını, davalı ...'...
İcra Müdürlüğü'nün 2019/782 E sayılı dosyası ile davalı T4 hakkında 16.01.2019 tarihinde icra takibi başlatıldığını, davalının borcu ödememek ve kendisi hakkında müvekkilinden almış olduğu mallara karşılık olarak müvekkiline vermiş olduğu çekten dolayı hakkında icra takibi yapılabileceğini düşünerek gerçekte bir borç ilişkisi bulunmadığı halde muvazaalı olarak müvekkilinin icra takibine başlamadan önce diğer davalı adına 10.12.2017 tanzim tarihli vade olarak 10.03.2018 tarihinde başlamak üzere 6 adet senet tanzim ederek kendisi hakkında muvazaalı olarak Kayseri 2....
Mahkemece davacı yanın icra takibinin ihtiyati haciz aşamasında olduğu ve itirazın iptali davası devam ettiğinden henüz kesinleşmediği, bu nedenle de sıra cetvelinde yer alamayacağı; öte yandan davalının alacağının ticari alış verişe dayalı cari hesap alacağı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. İcra ve İflas Kanunu’nun 140 ncı maddesine göre bir malın satışı sonucunda elde edilen tutarı, bütün alacaklıların alacağını karşılamaya yetmiyorsa icra müdürü bir sıra cetveli düzenler. Bedeli paylaşıma konu mal üzerinde haczi bulunan alacaklıların bu sıra cetvelinde gösterilmesi gerekir. Davacı yanca taşınmaz üzerine konulan ihtiyati haczin kesinleşmediğinden bahisle sıra cetveline alınmaması yasanın açık düzenlemesine aykırıdır. Bu durumda mahkemece davanın esasına girilerek inceleme yapılmak gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir....