Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

e devretmiş olduğu, hisse devir tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK'nın 520. maddesi gereğince hisse devrinin geçerli olabilmesi için, hisse devrinin şirkete bildirilmesi ve pay defterine kaydedilmesinin gerekli olduğu, davalı şirketin ticaret kayıtlarının ve pay defterinin incelenebilmesi için davalılara, şirketin diğer ortağına, mali müşavirine meşruhatlı tebligatlar çıkartılmasına rağmen şirketin defterlerinin ibraz edilmediği, davacı tarafından hisse devrinin davalı şirkete bildirilip pay defterine işlendiğinin ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, davacının davalı şirketin ortağı olmadığının tespiti istemine ilişkin olup, davacı dava dilekçesinde şirketin eski ortağı olduğunu, hisselerini ...'e şekli şartlara uygun olarak devrettiğini, ancak hisse devrinin ilan edilmediğini ileri sürmüştür....

    Somut olayda, 16.10.2008 tarihinde kesinleşen Kadıköy 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2005/129 Esas-2006/644 Karar sayılı ilamının güçlü delil niteliğinde olduğu, iptali istenen dava konusu hisse devrinin Kadıköy 1.noterliğinin 15.2.1999 tarih 4995 yevmiye nolu sözleşmesi ile yapıldığı, tasarrufun iptali davasının ise beş yıllık hakdüşürücü süre geçirilerek 16.2.2005 tarihinde açıldığı gözönüne alınarak davanın hakdüşürücü süre yönünden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle hüküm tesisi isabetli görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine 3.4.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....

      Somut olayda, 16.10.2008 tarihinde kesinleşen Kadıköy 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2005/129 Esas-2006/644 Karar sayılı ilamının güçlü delil niteliğinde olduğu, iptali istenen dava konusu hisse devrinin Kadıköy 1.noterliğinin 15.2.1999 tarih 4995 yevmiye nolu sözleşmesi ile yapıldığı, tasarrufun iptali davasının ise beş yıllık hakdüşürücü süre geçirilerek 16.2.2005 tarihinde açıldığı gözönüne alınarak davanın hakdüşürücü süre yönünden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle hüküm tesisi isabetli görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine 3.4.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....

        Kooperatif Genel Kurulu’nun 15.09.2002 tarihli kararı ile ibra edilmeyen ve hakkında sorumluluk davası açılan önceki yönetim kurulu üyesi ....’ın davalı kooperatifteki üyelik haklarını oğlu davacı ...’a devrinin muvazaalı ve mal kaçırma amacına yönelik olduğu savunulmasına karşılık mahkemece bu savunma üzerinde durulmadan eksik incelemeye dayalı karar verilmesi doğru değildir. 29.08.2002 tarihinde davacı ile dava dışı... arasında pay devir sözleşmesi düzenlenmiş ise de, 2008 yılına kadar devir olgusunun kooperatife bildirilmediği, bu süre zarfında yapılan tüm genel kurullara devredenin katıldığı, aidat borcunun devreden tarafından ödendiği, aidat borcunun tahsili amacıyla devreden aleyhine takip yapıldığı, takibe itiraz ve itirazın iptali davasında devir olgusundan bahsedilmediği, devreden aleyhine açılan sorumluluk davasında ve payın üzerine ihtiyati tedbir konulması aşamasında da devir olgusundan bahsedilmemesi ortada muvazaa olgusunu göstermektedir....

          Sanayi ve Ticaret İthalat İhracat A.Ş’nin 175 payının sahibi iken, yaşlı olduğu için, oğlu olan davalı ...’un de ısrarları ile hissedarı olduğu şirketteki işlerin yürütülmesi amacıyla 16/02/2001 tarihli vekaletname ile davalı ...’u vekil tayin ettiğini, davalının bu vekaletname ile 12/03/2001 tarihli hisse devir senediyle babasının şirketteki hissesini gizlice ve muvazaalı olarak yakın arkadaşı davalı ...’a devrettiğini, 06/04/2001 tarihli taahhütname ile de ...’tan devraldığı hisseyi sadece kendisine satabileceği yönünde taahhüt aldığını, murisin anonim şirketteki hisse devir yöntemini bilmediğinden, davalının noterden hisse devri işleminin iptali için dava açtığını ancak, hisse devrinin geçersiz olduğunu öğrenince davasından feragat ettiğini ve 04/05/2001 tarihli azilname ile davalıyı vekillikten azlettiğini, davalının vekillikten azledilmiş olmasına rağmen, bu kez şirketin 18/08/2002 tarih ve 3 sayılı kararı ile babasının hissesini vekaleten ...’a muvazaalı olarak devrettiğini, 18/...

            Hisse devir kararının 31/12/2011 günü yapılmış olduğundan 6102 sayılı TTK’nın 595. maddesinin uygulanması hatalı olup, devrin yapıldığı tarihte yürürlükte olan 6762 sayılı TTK hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Somut olayda, hisse devrinin devrin yapıldığı tarihte yürürlükte olan mülga 6762 sayılı TTK'nun 520.maddesi gereğince usulüne uygun olarak hisse devrinin gerçekleşip gerçekleşmediği yönünde taraflar arasında ihtilaf olmadığı gibi dosya arasında bulunan davacı şirkete ait sicil kaydının incelenmesi sonucu davalılar tarafından hisse devrinin yapıldığı anlaşılmıştır. Davalılardan ... ve müteveffa ... ve dava dışı ortaklar arasında 31/12/2011 tarihli hazırlanan kararın 2. Maddesi uyarınca, davalılar ... ve müteveffa ...'ın ... Şirketinde ki hisselerine düşen dört aracı bir ay içerisinde davacı ... Ltd....

              Asliye Hukuk Mahkemesi; davanın, davalı şirketin tüzel kişilik perdesinin aralanmasına ilişkin olduğunda bahisle mutlak ticari dava söz konusu olduğunu ve Ticaret Mahkemelerinin görevli olması nedeniyle görevsizlik kararı vermiştir. Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesi; talebin tapu iptali ve tescil niteliğinde olduğu ve hisse devri ile ilgisi bulunmadığından bahisle görevsizlik kararı vermiştir. Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK 19.maddesinde tanımını butlan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Muvazaa davası, borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar. Bu sebeple kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler....

                Asliye Hukuk Mahkemesi'nce hisse devrinin önlenmesi ile ilgili verilmiş bir tedbir kararı bulunmadığı, bu nedenle 06.05.2008 tarihinde davalı ...'na yapılan hisse devri ile ....06.2010 tarihinde Bülent Savaş'a yapılan hisse devirlerinin geçersiz sayılması yönündeki bilirkişi görüşünün doğru olmadığı, iptali istenen ....06.2010 tarihli genel kurulda hazirun cetveline göre toplantıya katılan ... ve ...'ın hisse toplamı 190 olup bu kişilere ait oylar geçersizlik nedeniyle dışta tutulsa dahi kanunun aradığı yeter sayı sağlanmış olacağından genel kurulun iptali için yasal şartların oluşmadığı gerekçesiyle ile davanın reddine karar verilmiştir. Kararı davacı vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir....

                  Dolayısıyla muris muvazaası aynı zamanda tam muvazaa niteliğindedir. Muris muvazaasında mirasbırakan ile karşı taraf arasında yapılan muvazaa anlaşması mevcut olup, amaç mirasçıları aldatmaktır. Bu muvazaa türünün bünyesinde iki farklı sözleşmenin yer alması nedeniyle nisbi muvazaa niteliğindedir. Çeşitli şekillerde ortaya çıkar; gerçekte bağış olan işlemi satım sözleşmesi gibi, gerçekte bağışlamasına karşın ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi. Bu durumda görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler....

                  İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Tüm dosya içeriği değerlendirildiğinde; resmi senet niteliğindeki hisse devir sözleşmesinin muvazaalı yapıldığı iddiasının taraf muvazasına yönelik olması nedeniyle kesin delille ispatı gerekir. Şirket hisse devrinin yazılı şekilde imzası noterlikçe onaylı sözleşme ile yapılması geçerlilik koşuludur. Bunun yanısıra hissenin bağışlanmasına dair sözleşmelerin de yazılı yapılması zorunludur. Dolayısıyla satış ise satış, bağış ise bağış sözleşmesinin yazılı olarak düzenlenmesi sonucunda devir gerçekleşebilecektir. Şayet bu konuda taraflar arasında bir danışıklık ya da anlaşma varsa, yani gerçekte bağış yapıldığı halde satış gibi gösterilmişse gerçek iradelerinin yazılı olarak düzenlenen senette birleşmemiş olması nedeniyle hisseye ilişkin mülkiyet de alıcıya geçmeyecektir....

                    UYAP Entegrasyonu