Bölge Adliye Mahkemesince, davanın taraflarının, dava dışı şirketin eski ve yeni ortakları oldukları, dava konusu hisse devir tarihi itibarı ile yürürlükte olan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 126. maddesine göre (TBK’nın 147. maddesi), hisse devir sözleşmesinden kaynaklanan alacak davalarında zamanaşımı süresinin 5 yıl olarak düzenlendiği, zamanaşımı süresinin hisse devir tarihinden itibaren hesaplanması gerektiği, hisse devrine ilişkin sözleşme tarihinin 20.07.2010, hisselerin devir tarihinin 04.01.2011, dava tarihinin ise 05.07.2019 olduğu, dava tarihine göre zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davacıların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir. Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir. Dava, hisse devir sözleşmesinin geçersizliğinin tespiti, iptali, ödenen bedelin iadesi, masraf ve zararın tahsili istemine ilişkindir....
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur. ./.....
-TL bedelli hisse yönünden geçerliliğinin sözkonusu olacağı, diğer yandan TBK 27/2 maddesi gereğince sözleşmenin tamamının hükümsüz olduğu, davaya konu hisse devir sözleşme içeriğinde hisse bedelinin 85.000.-TL olduğu belirlenmiş ise de, dosyaya sunulan e-posta yazışmaları, çek sureti, çek tutarının davalı tarafından 15/10/2014 tarihinde tahsil edildiğine ilişkin yazı cevabı birlikte değerlendirildiğinde hisse devrinin 235.000 USD tutar karşılığında ve dosyaya sureti sunulu çek ile ödenmek suretiyle yapıldığından, davanın kabulü ile taraflar arasında imzalanan 14/10/2014 tarihli "Anonim Şirket Hisse Devir Sözleşmesi" nin hükümsüzlüğünün tespiti ile 235.000 USD'nin dava tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun'un 4/A maddesi gereği işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir. Karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur....
Davalılar vekili, hisse devrinde muvazaa olmadığını, hisselerin gerçek değeri üzerinden bedeli de ödenerek devir gerçekleştirildiğini, müvekkilinin diğer mirasçılardan mal kaçırmak gibi bir amacının bulunmadığını, hisse devrinden sonra yapılan yatırımlar nedeniyle kıymet artışı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, miras bırakanın ekonomik durumu itibariyle varlıklı olduğu, şirket hisselerini satmaya ihtiyacı olmadığı, geçimini fazlasıyla sağlayacak gelirlerinin bulunduğu, dava konusu şirket hisselerinin gerçek değerleri ile muvazaalı olduğu iddia edilen hisse satış bedeli arasında aşırı oransızlık bulunduğu gibi davalının satış bedelini ödeme savunmasını da yazılı herhangi bir delile dayandıramadığı, murisin devir tarihi ve öncesinde hasta olmadığı ve bakıma ihtiyacı bulunmadığı bu nedenle murisin hisse devir işleminin muvazaalı olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile, muris ... davalı ...'a ... ....
(TBK m. 614 (BK) m. 514)). Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18))....
(TBK m. 614 (BK) m. 514)). Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18))....
Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK 19.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK'nun 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar....
Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki 02.07.2015 tarihli oturumdaki davacı vekilinin sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK 19.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK 277.maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır.Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar....
Asliye Ticaret Mahkemesinin 2005/781 E. sayılı dosyası ile hile nedeniyle hisse devir sözleşmelerinin iptali ve hissedarlığın tespiti davası açtığını, davacının davada hisse değerini 16.500 TL olarak gösterdiğini, ... isimli dava dışı kişiyi hisse devir sözleşmesinin iptalini talep ettiğini, davanın davacı tarafından takipsiz bırakıldığını ve mahkeme tarafından davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, davacının 600 adet ... A.Ş. hissesinin 326 adedini 8.150 TL bedel karşılığında davalı ...’e sattığını, 334 adet hissesini ise dava dışı ... isimli kişiye 8.350 TL bedel karşılığında satmış/devretmiş olduğunun anlaşıldığını, davacının beş ay boyunca hissedar olduğunu, davalı ...’in davacıdan herhangi bir hisse almadığını, diğer davalı ... tarafından satın alınan hisse tutarının hisse devir sözleşmesinde belirtildiği gibi nakden davacıya ödendiğini, davacı aleyhinde ... 7. Asliye Ceza Mahkemesinin ......
Kat No:7 mesken nitelikli taşınmazın satışına ilişkin tasarrufun muvazaalı olduğu, borçlu ile diğer davalının uzun yıllara dayalı aile dostlukları ve sosyal medya arkadaşlıkları olduğunu ileri sürerek, söz konusu tasarrufun müvekkili bakımından İİK. 277. ve devamı maddelerindeki şartlara uygun olarak iptali, olmadığı takdirde TBK. 19. maddesi gereğince muvazaa nedeniyle iptali ve müvekkili bakımından dava konusu taşınmaz üzerinde Kayseri 4. İcra Müdürlüğü’nün 2016/14729 E (Kayseri Genel İcra Dairesi 2020/79723) sayılı dosyasındaki alacak ve tüm fer’ ilerine yeter miktarda cebr-i icra yetkisinin verilmesine, Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini müvekkili adına saygılarımızla arz ve talep ederim dedi....