ile cezalandırılır." şeklinde düzenlendiği dikkate alındığında; Sanık hakkında Kütahya 2.İcra Müdürlüğünün 2005/5239 esas sayılı dosyası ile 9.420.00 TL’nin tahsili için 12.10.2005 tarihinde kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takibe başlanmasına karşın alacaklı tarafça icra dosyasında alacağın tahsiline yönelik olarak yapılan tek işlemin borçluya ait kooperatif hissesine haciz talebi olduğu, bu haliyle dosya içeriğine göre alacaklının alacağını alamadığını ispatlayamadığı anlaşılmakla, Yargıtay C.Başsavcılığının kararın bozulmasına yönelik görüşüne iştirak edilememiştir....
Düzenlenen sıra cetveline itiraz, alacağın esas ve miktarına yönelik ise dava yoluyla genel mahkemede (İİK m.142/1), yalnız sıraya ilişkin ise icra mahkemesinde (İİK m.142/son) ileri sürülmelidir. Somut olayda, şikayetçi vekili, şikayet dilekçesi kapsamında ve özellikle sonuç kısmında alacağın esasına yönelik muvazaa iddiasında bulunmadan, şikayet olunanın takip dosyasındaki ödeme emrinin tebliğindeki usulsüzlük sebebiyle geçerli bir kesinleşmiş takip ve dolayısıyla geçerli bir haciz bulunmaması nedeniyle paylaşıma konu paradan pay alamayacağını ileri sürerek, yalnız sıraya itiraz etmiştir. HMK'nın 26/1. maddesi gereğince "Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez."...
Talep; BK 19 vd maddelerine dayalı alacağın tahsiline yönelik muvazaa davası olup verilen ihtiyati tedbir kararına karşı yapılan itirazın reddi nedeniyle davalı T3 tarafından yapılan istinaf incelenmesi istemine ilişkindir. BK 19 vd maddelerine dayalı alacağın tahsiline yönelik muvazaa davasında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "muvazaa" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden alacağın tahsilini sağlamaktır. Bu tür davalarda verilmesi gereken hukuki koruma ihtiyati tedbir kararı olmayıp şartların varlığı halinde kıyasen uygulanması gereken İİK'nun 281/2 madde gereğince ihtiyati hacizdir. Somut olayda davacının eldeki davadaki amacı, alacağını tahsil etmeye yönelik olup şahsi hakka dayalıdır. İİK.nın 281/2 maddesi uyarınca “hakim, iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebilir....
İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere,muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir.Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. Somut olayda davacıların alacağının ... İcra Müdürlüğünün 2011/2486 sayılı takip dosyası gereğince davacıların miras ... tarafından dava dışı ...'ne kiralanan ve davalı ...'...
Davalı ..., mirasbırakan ....., davacı ... ve .....ile aralarındaki ticari ilişki nedeniyle takibe konu senedin keşide edildiğini ancak borcun ödenmediğini, temlikin muvazaalı olmadığını, davalı ...; muvazaa iddiasının ancak yazılı delille isbat edilebileceğini, tapu siciline güvenerek taşınmazı iktisap ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davacıların talebinin ihalenin feshine ilişkin olduğu ve buna yönelik bir dava açılmadığı, muvazaa iddiasının da kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...’nun raporu okundu, düşüncesi alındı....
Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK'nin 283/1'inci maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. Hemen belirtmek gerekir ki, muvazaa hukuki sebebine dayanarak açılan tasarrufun iptali davaları İİK'nin 284'üncü maddesinde öngörülen 5 yıllık hak düşürücü süreye tâbi değildir. Somut olayda davacı, davalı T4 vekalet ücreti alacağı olduğunu, alacağın ödenmemesi nedeniyle borçlu hakkında İstanbul 28. İcra Müdürlüğü’nün 2016/27797 Esas sayılı dosyasıyla icra takibine başladığını, takibin kesinleştiğini ancak borçlunun haczi kabil malı bulunamadığını, borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak dava konusu taşınmazı devrettiği iddiasına dayanarak eldeki davayı açtığı anlaşılmıştır....
Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK'nın 283/1. maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. BK'nun 19. maddesine göre muvazaa nedeniyle açılan iptal davalarında; hak düşürücü zamanaşımı süresi uygulanmaz ve İİK'nın 277 vd.maddelerine göre açılan iptal davalarında aranılan; icra takibine geçilmesi ve aciz belgesi alınması şartı muvazaaya dayanan iptal davalarında aranmaz. Ancak 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesini önlemek amacıyla danışıklı işlem yapılması gerekir....
Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören üçüncü kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukukî işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. Üçüncü kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesini önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Muvazaalı işlemler ile kendisinin zararlandırıldığını ileri süren davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Çünkü muvazaa onlara karşı işlenmiş haksız eylem niteliğindedir. Muvazaalı işlemin hiçbir hüküm doğurmayacağı, muvazaa sebebinin ortadan kalkması veya bir zaman geçmesiyle görünüşteki işlemin geçerli hâle gelmeyeceği kuşkusuz bulunduğundan muvazaa iddialarında zamanaşımı söz konusu olmaz....
Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK'nin 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılırken, muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır....
Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. Somut olayda mahkemece dava İİK'nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilmiş ise de mahkemenin bu nitelendirmesine katılma olanağı bulunmadığından mahkemece davacı tarafından davalı borçlu ... Alimünyum Levha San ve Dış Tic.Ltd.Şti aleyhine açılan ... 1.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/132 Esas ve ... 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/175 Esas sayılı dava dosyalarının sonuçları beklenerek alacağın kesinleşmesi halinde mevcut delilerin TBK'nun 19 maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken hukuki nitelendirmede yapılan hata sonucu davanın reddi isabetli görülmemiştir....