Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davacı vekili, hem sıraya yönelik şikayet başvurusu; hem de alacağın esasına ilişkin itiraz başvurusu yapmıştır. Sıra cetveline yönelik olarak şikayet ve itirazın bir arada yapılması halinde yapılacak iş, öncelikle şikayetçinin sıraya yönelik talebinin değerlendirilerek daha sonra alacağa ilişkin itirazının değerlendirilmesidir. Somut olayda, mahkeme sıraya ilişkin yeterli araştırma ve inceleme yapmadığı gibi muvazaa sebebiyle alacağına itiraz edilen davalı ... Gıda A.Ş. yönünden davacının davasını ispat edemediğinden bahisle davanın reddine karar vermiştir. İİK'nın 142/1. maddesi uyarınca davalı alacağının gerçek bir hukuki ilişkiye dayanmadığı iddiası ile muvazaa nedenine dayalı açılan sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükü davalıdadır. Davalının bu alacağın varlığını ve miktarını üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilecek nitelikteki delillerle ispatlaması gerekmektedir....

    Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK'nun 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır....

      Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1,2 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. Somut olayda davacı vekilinin, eldeki davayı davalı ...'dan boşanması sonucu hükmedilen tazminatları tahsili için ... 24.İcra Müdürlüğünün 2011/5486 sayılı ve İstanbul 21.İcrüa Müdürlüğünün 2014/3555 sayılı takip dosyalarındaki alacağın tahsiline yönelik olarak açmıştır. Dava konularından 1188 Ada, 8 Parsel numaralı taşınmaz üzerindeki 3.kat 10 ve bağımsız bölüm n 08/08/1995 tarihinde, 263 Ada, 171 Parsel bodrum kat 1 bağımsız bölüm numaralı dükkan ile 3.kat 14 nolu bağımsız bölüm numaralı mesken 10/09/2002 tarihinde borçlu ...tarafından davalı ...'a satılmış, 14 nolu bağımsız bölüm 09.03.2011 tarihinde ...tarafından davalı ...'ye devredilmiştir....

        sonra mahkemece, dava dayanağı takip dosyalarındaki alacağın tahsil edildiğinden davacılar, .......

          Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir....

            Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK'nin 283/1'inci maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. Özellikle belirtmek gerekir ki, muvazaa hukuki sebebine dayanarak açılan tasarrufun iptali davaları İİK'nin 284'üncü maddesinde öngörülen 5 yıllık hak düşürücü süreye tâbi değildir. Davacı vekili dava dilekçesinde, duraksamaya yer bırakmaksızın muvazaa hukuki sebebi kapsamında, 2004 sayılı İİK'nin 283'üncü maddesinin kıyas yoluyla uygulanması suretiyle tasarrufun iptaline karar verilmesini talep etmiştir....

            Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir.İİK 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar.Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesini önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir....

              (eski 18) maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. İİK'na dayalı iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki tür davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. Muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler (olayımızda davacı) tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. Ancak, 3.kişinin (davacının) danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesini önlemek amacıyla danışıklık bir işlemin yapılması gerekir. Somut olayda, davalı borçlu ... hakkındaki mahkeme ilamına dayalı 2012/444 sayılı icra takibi kesinleştiğine göre davacının davalıdan alacaklı olduğu tartışmasızdır. Davacının bu davadaki amacı, alacaklarını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır....

                Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK'nın 283/1. maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. BK'nun 19.maddesine göre muvazaa nedeniyle açılan iptal davalarında zamanaşımı söz konusu olmaz ve İİK'nın 277 vd.maddelerine göre açılan iptal davalarında aranılan aciz belgesi muvazaaya dayanan iptal davalarında aranmaz. Davacı vekili dava dilekçesinde açıkça muvazaa hukuksal nedenine dayandığından ve hak düşürücü süre eldeki davada uygulanmayacağından, davanın TBK'nin 19.maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken davanın tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilerek hak düşürücü süre nedeniyle davanın red edilmesi isabetli görülmemiştir....

                  Dava dilekçesindeki ileri sürülüşe ve yargılama aşamasındaki sözlü açıklamaya göre dava, niteliği itibariyle BK.nun 18.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında benzerlik görülmekte ise de, bu benzerlik her iki tür davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİY.nun 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası, borçlunun yaptığı tasarrufu işlemin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak, muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3. kişiler (olayımızda davacı) tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler, danışıklı olan bir hukuki işlem ile 3. kişinin zararlandırılması, ona karşı işlenmiş bir haksız fiil niteliğindedir....

                    UYAP Entegrasyonu