Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; 01.10.2003 tarihli ilk hacizden sonra yapılan 22.06.2004 tarihli rehin sözleşmesinin geriye yürümeyeceği, muvazaa iddiasının, kanunda görevi tek tek tanımlanmış olan dar yetkili mahkemenin görevine girmeyip yargılamayı gerektirdiğinden bu şikayetin esasının incelenmediği gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiştir. Kararı, şikayetçi vekili temyiz etmiştir. 1-Şikayet, sıra cetveline itiraza ilişkindir. Düzenlenen sıra cetveline itiraz, alacağın esas ve miktarına yönelik ise dava yoluyla genel mahkemede (İİK m. 142/1), yalnız sıraya ilişkin ise icra mahkemesinde (İİK m. 142/son) ileri sürülmelidir....

    Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK'nun 283/1,2. Maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. Bu tür davalarda harç, iptali istenen tasarrufun, tasarruf tarihindeki değeri ile alacak miktarı karşılaştırılarak düşük olan değer üzerinden hesaplanmalıdır. Öte yandan, 492 Sayılı Harçlar Kanunu, harç alınmasını veya tamamlanmasını tarafların isteklerine bırakmayıp, anılan hususun mahkemece kendiliğinden gözetileceğini düzenlemiş ve buyurucu nitelikte ki 32. maddesinde yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılmayacağını öngörmüştür....

    Davacının iddiasını kanıtlaması halinde, iddianın alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İcra İflas Kanunu' nun 283/1. maddesi kıyasen uygulanarak hüküm kurulması gerekecektir. TBK' nun 19.maddesine dayalı olarak açılan muvazaa iddiasına dayalı davalarda ise yazılı yargılama usulü uygulanır....

    Davacının iddiasını kanıtlaması halinde ise iddianın tasarruf konusu malın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK'nın 283/1,2. maddesi kıyasen uygulanarak, iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. Ancak bu tür davaların görülebilmesi içinde diğer dava koşularının yanında davacıların borçlulardan alacaklı olmaları yani hukuki yararlarının olması gerekir. Belirtmek gerekir ki, somut olayda davacı dava dilekçesinde açıkça hukuki neden olarak (TBK 19. md.sinde) muvazaa iddiasına dayandığı ve uygulanacak hukuk kuralının HMK 33. maddesi gereği hakimin resen belirleyeceği belirtilmiştir....

    Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu gözetilerek İİK 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir....

      HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) [ Madde 299 ] "İçtihat Metni" Taraflar arasındaki sıra cetveline İtiraz davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. Dava, muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davasıdır. Davalı vekili, davacı yanın iddialannın gerçeği yansıtmadığını, müvek-kilinin diğer davalı borçlunun yanında plasiyer olarak çalıştığını ve yaptığı ciro karşılığında prim aldığını, borçlunun ödeyemediği hak edişlere karşılık bono verdiğini, muvazaa kastı olmadığından derhal takibe girişilmediğini, takibin hızlandırılması için girişimde bulunulmadığını, borçlunun başka araçlarına da haciz konulduğunu ve satış istendiğini ileri sürerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur....

        Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davacının muvazaa iddiasını ispatlayamadığı ayrıca sıra cetveline yönelik şikayetinin daha önce reddedildiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir. 1)Dava, sıra cetveline muvazaa nedeniyle itiraz ile hacizli taşınmazın satış tutarından davalıya ayrılan payın davacıya ödenmesi talebine ilişkindir. Bu tür uyuşmazlığın çözümünde öncelikle, davalı alacağının muvazaalı olup olmadığının incelenmesi zorunlu olup, ispat yükü Dairemizin istikrarlı kararlarında belirtildiği üzere davalı yana aittir. Yani alacağın gerçek olduğunu ispatlayacak taraf davalıdır....

          Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK'nın 283/1. maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. TBK'nın 19. maddesine göre muvazaa nedeniyle açılan iptal davalarında hak düşürücü süre ve zamanaşımı süreleri uygulanmaz ve İİK'nın 277 vd.maddelerine göre açılan iptal davalarında aranılan aciz belgesi muvazaaya dayanan iptal davalarında aranmaz. Bu açıklamalar ışığında elde ki dava TBK'nun 19. maddesine göre muvazaa nedeniyle açıldığı değerlendirilerek inceleme yapılmakla; İptale konu İstanbul ili Sarıyer İlçesi, Rumelifeneri köyü 7 pafta 181 parsel Sayılı 2450 m2 miktarlı Metruk Mezarlık nitelikli raşınmazın 351/12250 hissesi T3 adına kayıtlı iken, İstanbul 10....

          Ancak, muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürdüğüne, iddianın kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek hukuki yararın varlığı noktasında davacının borçludan bir alacağının bulunması ve bu "alacağın doğum tarihinin tasarruf tarihinden önce olması" da gerekmektedir. (Bkz. aynı yönde emsal 2014/9240 Esas, 2016/937 Karar sayılı ilamı) Dava şartları yönünden, takibe konu borcun, istinaf incelemesinden de geçerek kesinleşen Karapınar Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/50 Esas, 2020/29 Karar sayılı ilamına dayalı olarak yapılan takipten kaynaklanmış olup, mahkeme ilamı alacağın kaynağının ise 2018 yılı Ekim aylarından başlayarak ortaya çıkan borçtan doğmuş bulunmasına göre, tasarrufların bundan sonra 08/11/2018 tarihinde ve 12/02/2019 tarihinde yapılması, alacağın gerçek olması gözetildiğinde dava şartlarının oluştuğu görülmüştür....

          Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK'nun 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesini önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır....

          UYAP Entegrasyonu