Az yukarıda açıklandığı üzere, öğretide ve uygulamada kararlılık kazanan yerleşik görüşlere göre, bu nitelikteki eşyalar yönünden muhdesat tespiti davası açılamayacağı, ancak koşullarının varlığı halinde Türk Borçlar Kanunu'nun 77 ve devam eden maddeleri hükmüne ve sebepsiz zenginleşme kurallarına göre açılacak eda nitelikli bir alacak davası ile talep edilebileceğinin mümkün olduğu, eda davası açma hakkının bulunduğu hallerde de bu davaya öncü olacak bir tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığı gözönünde bulundurularak, tespiti istenen bu kalemler yönünden ret kararı verilmesi gerekirken, yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. Ne var ki, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden HUMK'un 438/7. maddesi uyarınca kararın düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir....
Bu işler için harcanan giderler de muhdesatın değerini artıran faydalı giderlerdendir. İyileştirici nitelikteki giderleri tek başına karşılayan taşınmaz malik ya da maliklerinin koşullarının varlığı halinde bu giderlerden paylarına düşen kısmını TBK'nin 77 ve onu izleyen maddeleri hükmüne ve sebepsiz zenginleşme kurallarına göre açacağı eda nitelikli bir alacak davası ile taşınmazın diğer maliklerinden isteyebileceği kuşkusuzdur. İyileştirme giderlerini yapan malik ya da maliklerin taşınmazın ortaklığının giderilerek satılması ve muhdesattan yararlanmalarının son bulması ile istenebilir hale gelecek bu giderler için eda nitelikli alacak davası açma hakkı mevcut iken önceden bu iyileştirme giderlerinin tespitini dava etmekte hukuki yararı bulunduğundan söz edilemez....
Bu kararın davacı tarafından temyizi üzerine Dairemizce muhdesatın beyanlar sütununda gösterilmesine ilişkin istemin reddi yerinde görülmüş ancak, davacının mülkiyetin aidiyetinin tespitini istemekte hukuki yararı bulunduğu belirtilerek karar bozulmuştur. Bozma ilamına uyulduktan sonra yapılan yargılama sonunda mahkemece dava konusu taşınmazın mülkiyetinin davacıya geçtiği, bu nedenle de üzerindeki muhdesatın kendisine ait olduğunun tespiti isteğinde bulunmakla hukuki yararı kalmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacı temyiz etmiştir. Somut olayda; dava konusu taşınmaz davalı ... adına kayıtlı iken diğer davalı ...'ya olan borcu nedeniyle ... tarafından icra takibine başlanmış, davacı da taşınmazın icra takibi sonucu satılması ihtimali nedeniyle taşınmaz üzerindeki muhdesatın kendisine ait olduğunun tespiti isteğinde bulunmuştur....
Asıl ve birleşen dava; paylı mülkiyete tabi taşınmazın, davacı paydaşlara ait muhdesatla birlikte satılmış olması nedeniyle, ödenen muhdesat bedelinin sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca davalı paydaşlardan tahsili istemine ilişkindir. Esasen, bu husus mahkemenin de kabulündedir. Taraflar arasında görülen ortaklığın giderilmesi davasında; arzın ve (davacılar tarafından yapıldığı diğer paydaşlar tarafından da kabul edilen) muhdesatın değerleri ayrı ayrı tesbit edilmiş ise de, arzın ve muhdesatın toplam değerinden ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiği oran kurulmak suretiyle belirlenmemiştir. Bundan ayrı, ortaklığın giderilmesi davasının hukuki sebebi ile işbu sebepsiz zenginleşmeye dayalı davanın hukuki sebepleri farklıdır. Bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; ortaklığın giderilmesi davasında verilen hükmün, aynı taraflar arasında görülen bu davada kesin delil olarak kabul edilemeyeceği de bir gerçektir....
Dava; Muhdesatın tespiti isteğine ilişkindir. 1) Mahkemenin hükmünde “inşaat mühendisi bilirkişinin 30.12.2014 tarihli raporunda, demir profil destekli kısmen saçlarla kaplı, kısmen ahşap olan yarı açık alan şeklinde tarif edilip 8.160 TL değer biçilen yapının davacıya ait olduğunun tespitine” denilmiştir. Atıfta bulunulan bilirkişi raporları hüküm kurmaya elverişli değildir....
Hukuk Dairesinin 2014/14176 Esas - 2015/23312 Karar) Kabule göre de, kural olarak taşınmaz üzerindeki muhdesatın tespiti davalarında husumetin muhdesatın bulunduğu taşınmaz maliki ya da maliklerine yöneltilmesi zorunludur. Muhdesatın tespiti davalarında muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğini açıkça kabul ederek uyuşmazlık çıkarmayanlar dışında kalan ve muhdesatın üzerinde bulunduğu taşınmazda paydaş olan diğer tüm tapu kayıt maliklerinin veya mirasçılarının davada taraf olmaları zorunludur. Yukarıda açıklandığı üzere dava açılırken taraf teşkili sağlanmamış ise de; davanın mahiyeti gereği ortaklığın giderilmesi davasında muhdesat iddiasını açıkça kabul edenler dışında kalan tapu kayıt malikleri arasında "zorunlu dava arkadaşlığı"nın (6100 s....
Sebepsiz zenginleşme borçlusunun bu muhdesatın yapıldığı anda ekonomik açıdan zenginleştiği, yapanın ise o anda fakirleştiği ileri sürülemez. Zira vücuda getiren paydaş tarafından kullanılan muhdesatın, diğer paydaşlara herhangi bir katkısı bulunmamaktadır. Ekonomik yönden zenginleşme ve fakirleşmenin, satış suretiyle taşınmazdaki ortaklığın giderildiği anda gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Daha açık deyişle, sebepsiz zenginleşme; satışın yapılıp bedelinin ödendiği tarihte gerçekleşir. İyileştirmeden doğan sebepsiz zenginleşme nedeniyle hükmedilecek miktar, iyileştirmenin satış tarihinde taşınmazın değerinde meydana getirdiği artış oranında olmalıdır. Sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanan işbu davada, yerleşmiş içtihatlar ve yasal düzenlemeler gereğince satış yolu ile ortaklığın giderilmesine konu olan taşınmaza ilişkin alacak talebinde bulunabilmek için fakirleşme ve zenginleşme anının birlikte gerçekleşmesi gerekir....
Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2006/365 Esas sayılı dosyasında ortaklığın giderilmesine karar verilmiş ise de, dosya içerisinde kararın taraflara tebliğine ve dolayısıyla kararın kesinleştiğine dair herhangi bir kayıt bulunmamakla, davacının eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu kabul edilse de, 667 parsel sayılı taşınmaz yönünden, malik olmayan davacının, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre talepte bulunması mümkün iken, muhdesatın tespiti davasını açmasında hukuki yararı bulunmamaktadır. 667 parsel sayılı taşınmaz yönünden, davanın, açıklanan bu gerekçeyle reddine karar verilmesi gerekir. Mahkemece; tüm bu hususlar göz ardı edilerek, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı ve yanlış gerekçelerle hüküm verilmesi doğru görülmemiştir....
Öğretide ve Yargıtay'ın devamlılık gösteren uygulamalarında; taşınmaz hakkında, derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir. Tapu kaydına göre malik olmayan davacının muhdesatın tespiti isteğine gelince, kural olarak, malik olmayan davacının, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre eda davasına ilişkin talepte bulunması mümkün iken, muhdesatın tespiti davasını açmasında hukuki yarar bulunmamaktadır....
O halde, somut olayda; mahallinde yapılan keşif sonucunda, dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporlarına göre; aidiyetinin tespiti istenen ve Mahkemece kabulüne karar verilen çardak ve sundurmalar taşınmazın bütünleyici parçası veya kalıcı nitelikte yapı olmadığına, muhdesat niteliğinde bulunmadığına göre çardak ve sundurmalar ile ilgili ret yerine kabul kararı verilmesi doğru olmamıştır. Ayrıca, muhdesatın tespiti veya terditli olarak talep edilen yapı bedeline yönelik alacak davalarında davanın konusu (müddeabih) davalıların payına isabet eden muhdesat değeri (zemin bedeli hariç) olup; yargılama sonucunda hüküm altına alınacak nispi karar ve ilam harcının, yargılama giderlerinin ve taraflar yararına takdir edilecek vekalet ücretlerinin iş bu müddeabih esas alınarak hesaplanması gerekir....