Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Yasal mirasçılar mirasbırakandan miras paylarına mahsuben elde ettikleri sağlararası karşılıksız kazandırmaları denkleştirmeyi sağlamak için terekeye vermekle birbirlerine karşı yükümlüdürler. Altsoy açısından karşılıksız kazandırmada miras payına mahsup edilmek üzere hareket edildiği yönünde karine olup, kural olarak denkleştirme söz konusu ise de altsoy dışında yapılmış karşılıksız kazandırmaların açıkça iadeye tabi olduğu belirtilmedikçe kural olarak iadeye tabi tutulamaz. Davacının karşılıksız kazandırmanın miras hissesine mahsuben yapıldığını kanıtlaması gerekmektedir. O halde davacıların gösterdikleri tüm deliller birlikte değerlendirilerek 1.180.000.00 TL'nin muris tarafından davalı ...'a miras hissesine mahsuben verilip verilmediğinin tespit edilerek, miras hissesine mahsuben verildiğinin anlaşılması halinde terekeye iadesine karar verilmesi, miras hissesine mahsuben verildiğinin kanıtlanamaması halinde ise bu miktar yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir....

    Bundan ayrı miras bırakan ...’un terekesi elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olup, mirasçılardan birinin temyizi anılan mülkiyet türü gereğince diğer mirasçılarına da sirayet ettiğinin de kabulü gerekmektedir. Yani bir tek mirasçının temyizi bakımından yapılan inceleme ve doğuracağı hukuki sonuçlardan temyiz etmeyen mirasçılarda yararlanmaktadır. Öte yandan, HUMK.nun 73. maddesinde; “kanunun gösterdiği istisnalar haricinde hakim iki tarafı istima veyahut iddia ve müdafalarını beyan etmeleri için kanunu şekillere tevfikan davet etmedikçe hükmünü veremez” denilmektedir. Yani mahkemece, taraflar yöntemine uygun bir biçimde yargılama oturumlarına davet edip taraf teşkilini sağlamadıkça karar veremez. Benzer hüküm HMK.nun 27. maddesinde yer almaktadır. Aynı maddede hukuki dinlenilme hakkına değinilmektedir. Hukuki dinlenme hakkı aynı zamanda taraf teşkilini de içermektedir. Bu bakımdan belirtilen hüküm fıkrası uyarınca taraf teşkilinin yapılması zorunludur....

      Bu talepler mülkiyet hakkından kaynaklanır ve varlıklarını mülkiyet hakkından ayrılmaz bir biçimde, ona bağlı olarak sürdürürler (Hukuk Genel Kurulu'nun 03.02.2010 gün ve E:2010/4-4 , K:2010/56 sayılı ilamı, 07.12.2011 gün, E:2011-1/631, K. 2011/745 sayılı ilamı) Somut olayda; eksiğin tamamlanması yoluyla getirtilen nüfus kayıtlarından davacının, 24 parsel sayılı taşınmaz maliki ... ile bağlantısı ve taşınmazdaki hak sahipliğinin neden kaynaklandığı saptanamamış, mahkemece, davacının taşınmazdaki mülkiyet hakkı saptanmadan dava esastan karara bağlanmıştır. Oysa, bir hakkı dava etme yetkisi ( dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. O hakkı dava etme yetkisinin kime ait olduğu ise tamamen maddi hukuk kurallarına göre belirlenir. Başka bir anlatımla, davada taraf sıfatı, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilşkidir. Taraf sıfatı, dava konusu subjektif hakka ilişkindir....

        Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye satması halinde diğer paydaşlara bu satılan payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir. Önalım hakkının kullanılmasıyla bu hakkı kullanan paydaş ile alıcı arasında kapsam ve şartları satıcı ile davalı arasında yapılan sözleşmenin aynı olan bir satım ilişkisi kurulmuş olur. Önalım bedeli tapuda gösterilen satış bedeli ile davalı tarafından ödenen harç ve masrafların toplamından ibarettir. 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununa 6537 sayılı Kanunla eklenen 8/i maddesinin ikinci ve üçüncü fıkrasında; "Tarımsal arazilerin satılması hâlinde sınırdaş tarımsal arazi malikleri de önalım hakkına sahiptir. Tarımsal arazi, sınırdaş maliklerden birine satıldığı takdirde, diğer sınırdaş malikler önalım haklarını kullanamaz....

          III- Anayasanın 35. maddesinde herkesin miras ve mülkiyet hakkına sahip olduğu ve bu hakların korunmasına ilişkin hükümlerden herkesin faydalanacağı düzenlenmiştir....

            Bu hak, paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve pay satışı yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir. Paydaşın pay edinmesinde cebri satışlarda ve trampa gibi satış dışındaki mülkiyet devralınması hallerinde önalım hakkı kullanılamaz. Bunun yanında, paydaş payını karı ve kocaya, çocuklarına yahut akrabaya temlik ederse görünüşte satış sözleşmesi yapılsa bile miras hukuku ile ilgili amaçların ya da bağışlama gibi düşüncelerin hakim olduğu durumlarda önalım hakkı kullanılamaz (27.03.1957 günlü, 1956/12 E. 1957/2 K. YİBK). Somut olayda; davacı ve müdahil davacılar, paydaşı oldukları ..... ada.... parsel sayılı taşınmazdaki 5 ve 8 no'lu bağımsız bölümler ile 10806 ada 4 parsel sayılı taşınmazdaki 2 ve 4 no'lu bağımsız bölümlerdeki dava dışı önceki paydaş ....'ın payını 30.07.2013 tarihinde satış yoluyla davalıya devrettiğini ve kendilerine bildirim yapılmadığını ileri sürerek payın önalım nedeniyle adlarına tescilini istemişlerdir....

              "İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Mülkiyet Hakkı Tanınması Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Uyuşmazlık ve hüküm mahkeme tarafından Türk Medeni Kanununun 255. maddesinden kaynaklanan aile konutunda sağ eşe mülkiyet hakkı tahsis edilmesi talebi olarak vasıflandırılmış ve bu yönde karar verilmiş olduğundan inceleme görevi Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nun 21.01.2013 tarihli 2013/1 sayılı iş bölümü kararı gereğince Yargıtay 8. Hukuk Dairesine aittir. SONUÇ : Yukarıda belirtilen sebeple dosyanın görevli Yargıtay 8. Hukuk Dairesi Yüksek Başkanlığına gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 11.02.2013 (Pzt.) .......

                Mahkemece TAKBİS sistemi üzerinden alınan sorgulama sonuçlarından taşınmazın mirasçılar adına intikalinin sağlandığı düşünülebilir ise de intikal işleminin elbirliği ortaklığı şeklinde mi yoksa paylı mülkiyet şeklinde mi yapıldığı hususunda da herhangi bir bilgi ve kayıt mevcut değildir. Davacı, dava konusu konutun TMK'nun 652. maddesindeki haklarını kullanabilmek amacıyla, aile konutu olduğunun belirlenmesini talep etmiştir. Türk Medeni Kanunu'nun 652. maddesinde; eşlerden birinin ölümü halinde tereke malları arasında ev eşyası veya eşlerin birlikte yaşadıkları konut varsa sağ kalan eşin bunlar üzerinde kendisine miras hakkına mahsuben, mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebileceği hükme bağlanmıştır....

                Maddesi Gereği Mülkiyet Hakkı Tanınması aflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, Mahkemenin yetkisizliğine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine, duruşma isteğinin masraf yokluğundan reddine karar verilmiş olmakla, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü. K A R A R Davacı ... vekili, TMK'nin 240. maddesi gereğince aile konutu ve ev eşyaları üzerinde mülkiyet hakkı tanınmasını talep ve dava etmiştir. Davalı ... vekili ve davalı ... vekili, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, dilekçeler aşaması tamamlanmadan ve öninceleme duruşması yapılmaksızın dosya üzerinden yapılan inceleme ile yetkisizlik kararı verilmiştir. Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir....

                  Hakkın kapsamında yer alan ödevler, mülkiyet hakkına yabancı, ona dıştan ve sonradan yükletilen sınırlamalar olarak kabul edilmemeli, aksine bunları, kamu yararı amacıyla malike yükletilen ve mülkiyet hakkını oluşturan ödevler olarak düşünmelidir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz. Mülkiyet ancak kanunla ve kamu yararı amacı ile sınırlandırılabilir. Başka bir anlatımla, kanun koyucunun malikin yetkilerini sınırlamak yetkisi, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 35. maddesinin 2. fıkrasında sınırlandırılmıştır. Bu sınırlandırmanın özü “kamu yararı”, şekli ise “kanun”dur. Kanun koyucunun mülkiyet üzerinde yaptığı sınırlamalar bu hakkın özüne dokunamaz. Anayasa’da modern mülkiyet anlayışı benimsenmiş ve mülkiyet hakkına saygılı ve bu hakkı koruyan bir rejim öngörülmüştür. Anayasa’nın, “Mülkiyet hakkı” başlıklı 35. maddesi: “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir....

                  UYAP Entegrasyonu