"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Burhaniye Sulh Hukuk Mahkemesi TARİHİ : 03/09/2014 NUMARASI : 2013/643-2014/654 Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 24.10.2013 gününde verilen dilekçe ile miras hakkına mahsuben özgüleme istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 03.09.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: _ K A R A R _ Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler usul ve yasaya uygun bulunduğundan yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, 12.11.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; üçüncü şahıs adına intifa hakkı kurulan bağımsız bölüm üzerinde mülkiyet hakkı sahibinin elatmanın önlenmesini isteyip isteyemeyeceği, buradan varılacak sonuca göre de davacıya ait çaplı taşınmaza davalının haksız elatması bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Öncelikle belirtilmelidir ki mülkiyet, toplum yararı ile sınırlı, sahibine gerek yetki ve gerekse ödevler yükleyen kamu ve özel hukuk karakterli, kendine özgü bir haktır. 1982 Anayasası, mülkiyet hakkını 1961 Anayasası’na göre daha da güçlendirerek, temel hak ve ödevler kısmına almıştır. 1982 Anayasasının 35. maddesinde; “herkes mülkiyet ve miras hakkına sahiptir. Bu haklar ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlandırılabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz” düzenlemesine yer verilmiştir. Görüldüğü üzere, mülkiyet hakkı ancak kamu yararı ve kamu düzeni amacı ile sınırlandırılabilecektir....
İntifa hakkı sahibi, intifanın konusu bulunan mal veya hakkın sağlayabileceği bütün menfaatlerden (gelir ve semeresinden) yararlanmak ve kullanmak yetkisine sahiptir. Dolayısıyla, intifa hakkı buna kaynak olan hukuk ilişkisinin düzenlenmesi sırasında taraflarca aykırı bir şart kararlaştırılmış olmadıkça, hakkın konusu olan şeyden tam ve sınırsız bir faydalanma hakkı sağlar. İntifa hakkının kurulması ile mülkiyet hakkına konu olan mal üzerinde çıplak mülkiyet sahibinin yararlanma ve kullanma yetkisini kaldırır. İntifa hakkı, üzerine yüklendiği mülkiyet hakkını içi boşalmış bir hak durumuna sokar. İntifa hakkı varken bir mülkiyet hakkının sahibine verdiği mutat kullanma yetkilerinden mülkiyet hakkı sahibi mahrum kalmış olur. Kuru mülkiyet hakkı sahibinin sadece bu mülkiyet hakkını başkasına devretme yetkisi vardır. “Ayni haklar, kütüğe tescil ile doğar, sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır” (TMK m.1022/1)....
un markaya yatırım yaptığı ve markanın gerçek hak sahibi olduğu anlaşılmakla ortak marka yada iştirak halinde mülkiyet statüsünün tanınması yönündeki davacı istemlerinin yerinde olmadığı, tescilli bir markanın tescil belgesi hükümsüz kılınmadıkça hak sahibinin marka hukukundan doğan haklarını hukuka uygun olarak kullanmasının başka bir kişinin marka hakkına tecavüz teşkil etmeyeceği, davacı tarafın marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet istemlerinin de bu nedenle yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Mirasta Katılma Payına Mahsuben İntifa Hakkı :Tanınması Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Mahkemenin gerekçeli kararının davalılar ...’e Tebligat Kanunu madde 35 hükmüne göre tebliğ edildiği görülmektedir. Tebligat Kanunu madde 35 hükmüne göre tebligat yapılabilmesi için dava dosyası içerisinde daha önce usulüne uygun biçimde yapılmış bir tebligatın bulunması gereklidir. Davalılara dava dosyası içerisinde daha önce usulüne uygun yapılmış bir tebligat olmadığına göre mahkeme gerekçeli kararının davalılar ...’e usulüne uygun biçimde tebliğ edilmesi için dosyanın yerel mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE oybirliğiyle karar verildi. 26.12.2007...
(İmre Zahit-Erman ..., Miras Hukuku, Der Yayınları, İstanbul, 2016, s.524) 6.4.Somut olayda, davalı, mirasbırakanın 30.000 Euro’yu kendisine sağlararası işlemle verdiğini ikrar etmiş, ancak paranın verilme nedenini hibe olarak belirtmiş ise de mirasbırakandan aldığı 30.000 Euro’nun kayıtsız şartsız hibe olduğunu kanıtlayamamıştır. 6.5.Bir diğer deyişle, murisin davalıya bir miktar para verdiği davalının da kabulündedir. Davalı gönderilen paranın miras payına mahsuben olmadığını savunmaktadır. Tüm dosya kapsamı özellikle tanık beyanlarından murisin davalının da kabulünde olan 30.000 Euro’yu davalıya verdiği, miras payına mahsuben olduğu anlaşılmaktadır. Bunun yanında, davalı kendisine verilen para ile muris yararına ve hayrına bir kısım harcamalar yaptığı tanık beyanları ile anlaşılmaktadır....
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : İstinaf eden kayyum T7 sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; davalı Gül Aydoğdu'ya kayyum olarak tayin edildiğini, dosyada verilen 06/10/2020 tarihli kararın kayyum olarak kendisine tebliğ edilmesi gerekirken davalıya tebliğ edildiğini, bu hususun hatalı olduğunu, ayrıca T4 tarafından açılmış Miras Hakkına Mahsuben Mülkiyet Hakkı Tanınması davası olduğunu, talebe rağmen açılan özgüleme davasının sonucunun beklenmediğini ve bu kararın verildiğini, bu hususun Gül Aydoğdu'nun hak ve hukukuna aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. HMK'nun "İncelemenin Kapsamı" başlıklı 355. maddesinde "İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir." düzenlemesi bulunmaktadır....
Anayasamızda modern mülkiyet anlayışı benimsenmiştir ve mülkiyet hakkına saygılı ve bu hakkı koruyan bir rejim öngörülmektedir. Modern mülkiyet anlayışında mülkiyet hakkı yetki ve ödevlerden oluşmaktadır. Malikin hem yetkileri hem de yakınlarına ve topluma karşı ödevleri bulunmaktadır. Hakkın kapsamında yer alan ödevler, mülkiyet hakkına yabancı, ona dıştan ve sonradan yükletilen sınırlamalar olarak kabul edilmemeli, aksine bunları, kamu yararı amacıyla malike yükletilen ve mülkiyet hakkını oluşturan ödevler olarak düşünmelidir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz. Mülkiyet ancak kanunla ve kamu yararı amacı ile sınırlandırılabilir. Başka bir deyişle, kanun koyucunun malikin yetkilerini sınırlamak yetkisi, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 35 inci maddesinin 2 nci fıkrasında sınırlandırılmıştır. Bu sınırlandırmanın özü “kamu yararı”, şekli ise “kanun”dur. Kanun koyucunun mülkiyet üzerinde yaptığı sınırlamalar bu hakkın özüne dokunamaz....
Uyuşmazlık, önalım hakkına konu edilen payın iptali ile davacı adına tesciline ilişkindir. Mahkemece davanın kabulü ile 357.080 TL önalım bedeli üzerinden önalım hakkının tanınmasına karar verilmesi üzerine, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Önalım hakkı, paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda payın üçüncü şahsa satılması halinde,diğer paydaşlara o payı öncelikle satın alma yetkisini veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve payın üçüncü kişiye satılması ile de kullanılabilir hale gelir. Önalım hakkının kullanılması ile bu hakkı kullanan paydaş ile alıcı arasında kapsam ve şartları satıcı ile davalı arasında yapılan sözleşmenin aynı olan bir satım ilişkisi kurulmuş olur. Önalım hakkını kullanan paydaş bu payı satın almak isterken tapuda gösterilen satış bedeli ile davalı tarafından ödenen harç ve masraflar toplamından ibaret önalım bedelini depo etmesi gerekir....
Hakkın kapsamında yer alan ödevler, mülkiyet hakkına yabancı, ona dıştan ve sonradan yükletilen sınırlamalar olarak kabul edilmemeli, aksine bunları, kamu yararı amacıyla malike yükletilen ve mülkiyet hakkını oluşturan ödevler olarak düşünmelidir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz. Mülkiyet ancak kanunla ve kamu yararı amacı ile sınırlandırılabilir. Başka bir anlatımla, kanun koyucunun malikin yetkilerini sınırlamak yetkisi, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 35. maddesinin 2. fıkrasında sınırlandırılmıştır. Bu sınırlandırmanın özü “kamu yararı”, şekli ise “kanun”dur. Kanun koyucunun mülkiyet üzerinde yaptığı sınırlamalar bu hakkın özüne dokunamaz. Anayasa’da modern mülkiyet anlayışı benimsenmiş ve mülkiyet hakkına saygılı ve bu hakkı koruyan bir rejim öngörülmüştür. Anayasa’nın, “Mülkiyet hakkı” başlıklı 35. maddesi: “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir....