TMK’nin 705/2. maddesi gereğince; “Miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma halleri ile kanunda öngörülen diğer hallerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hallerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.” Türk Medeni Kanununun 705/1 maddesi gereğince miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma hallerinde mülkiyet, tescilden önce kazanılır. Bu durumda taşınmaz, tescil ya da şerh edilmiş olan bütün yükleriyle birlikte yeni malike geçer. İyiniyetli olması şartıyla tescilsiz kazanımda bulunan kişiye karşı, kütükten anlaşılmayan bir hak ileri sürülemez, yani TMK m.1023 hükmü bu kişi hakkında da uygulanır. Mülkiyeti tescilsiz olarak kazanan kişi, tescilden önce de bir malikin sahip olduğu bütün hak ve yetkilerden yararlanır fakat bu hak ve yetkiler mülkiyet hakkı tapuya tescil edilmedikçe iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez, çünkü henüz açıklık kazanmış değillerdir....
Kavram olarak irtifak hakkı, sahibine konusu olan eşyayı doğrudan doğruya kullanma veya ondan yararlanma yetkileri veren veya bir çekinme borcu veren sınırlı bir hakimiyet hakkını ifade eder. Türk Medeni Kanununun 780. maddesinin yaptığı yollama sebebiyle de taşınmaz mülkiyet hakkının kazanılmasına ilişkin hükümler irtifak hakkının kazanılması için de yeterli ve geçerlidir. Başka bir deyişle, Türk Medeni Kanununun 705. maddesi gereğince irtifak hakkının kazanılması da ancak tescille olur. Fakat, aynı hüküm gereğince miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma halleriyle kanunda öngörülen diğer hallerde mülkiyet tescilden önce de kazanılır....
Yapılan bu saptamalara göre, mülkiyet hakkına dayalı asıl davanın kabulü Türk Medeni Kanununun 725. maddesine dayanan temliken tescil talebinin reddi yerine delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır” düşüncesine yer verilmiştir. Gerçekten, 04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca “bozma kararına mahkemece uyulmuş olması, taraflardan biri lehine usulü bir müktesep hak meydana getirir ki, bu hakkı ne mahkeme ne de temyiz mahkemesi halele uğratabilir. Zira, müktesep hakkın tanınması da amme intizamı düşüncesiyle kabul edilmiş bir esastır. Lakin, vazife konusunda usulü müktesep hak prensibinin tatbiki kaideten caiz görülemez.” Şu halde mahkemece yapılması gereken iş, mahkemece uyulan bozma kararı davacı yararına usuli kazanılmış hak meydana getireceğinden bozma kararı uyarınca hüküm tesis etmekten ibarettir....
Birleştirilen davada ise mülkiyet hakkı sahibi davacı davalıların yapmış oldukları binanın yıkılarak haksız elatmalarının önlenmesi ve ecrimisil isteminde bulunulmuştur. Mahkemece temliken tescil istemine ilişkin dava kabul edilmiş, mülkiyet hakkına dayalı dava reddedilmiş, hüküm mülkiyet hakkı sahibi tarafından temyiz edilmiş, Dairemizin 27.04.2004 günlü ilamı ile ilamda yazılı nedenlerle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyulmuş, yeniden yapılan keşifte yapının değeri zemin değerinden daha fazla saptandığından önceki hüküm gibi karar kurulmuştur. Hükmü davalı ve birleştirilen davanın davacısı temyiz etmiştir. İncelenen dosya kapsamından mahkemece 28.10.2004 günlü oturum ara kararında Dairemiz bozma kararına uyulduğu görülmektedir. Uyulan bozma kararı gereğince mahkemenin yapması gereken iş objektif koşul gerçekleşmediğinden Türk Medeni Kanununun 724.maddesine dayalı temliken tescil isteminin reddini hüküm altına almaktan ibarettir....
Diğer taraftan, ortaklığın giderilmesi davasına konu mal üzerinde mülkiyete ilişkin bir uyuşmazlık bulunması hâlinde, ortaklığın giderilmesi davasının sonlandırılmasından önce mülkiyet konusundaki uyuşmazlığın çözümlenmesi gereklidir. 17. Yapılan açıklamalar ışığında somut olayın incelenmesine gelince; davacı tarafından dava konusu 377 ada 41 parsel sayılı taşınmazda mesken niteliğindeki 1. kat 7 numaralı bağımsız bölümde tarafların paylı mülkiyet hükümlerine göre paydaş oldukları belirtilerek taşınmazdaki ortaklığın satış suretiyle giderilmesinin talep edildiği, temyiz aşamasında davalı vekili tarafından Balıkesir 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/262 E. sayılı dosyasında TMK'nın 652. maddesi gereğince dava konusu taşınmazın miras hakkına mahsuben sağ kalan eşe özgülenmesine ilişkin dava açıldığının bildirildiği, UYAP sistemi üzerinden yapılan incelemede davalı tarafından açılan davanın hâlen derdest olduğu anlaşılmaktadır. 18....
nin aile konutu olduğu anlaşıldığından taşınmazın aile konutu olduğunun tespitine, katılma alacağına mahsuben mülkiyet hakkı veya intifa hakkı tanınması talepleriyle katılma alacağının tahsili taleplerinin reddine, karar verilmiştir. Hükmün kabule ilişkin bölümü davalı vekili, redde ilişkin bölümü ise davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı ile ... Kavak 30.04.1990 tarihinde evlenmişler ve evlilik, ...'nin 08.08.2006 tarihinde ölümü ile sona ermiştir. ...'nin ölümü ile geride mirasçıları eşi davacı ... ile çocukları davalı ... ve davada yer almayan oğlu Mustafa Kayış kalmışlardır. Sözleşmeyle başka mal rejimi seçilmediğinden evlenme tarihinden 01.01.2002 tarihine kadar 743 sayılı MK. nun 170. maddesi gereğince mal ayrılığı, bu tarihten 08.08.2006 ölüm tarihine kadar ise, 4721 sayılı TMK.nun 202. maddesi uyarınca yasal edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. TMK.nun 225/1. maddesi uyarınca ölümle evlilik sona ermiştir....
Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, M.K.nun 701 maddesinde (... Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir.Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır. M.K.nun 702/2 maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir....
Önalım hakkı, paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda payın üçüncü kişiye satılması halinde, diğer paydaşlara o payı öncelikle satın alma yetkisini veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve payın üçüncü kişiye satılması ile kullanılabilir hale gelir. Önalım hakkının kullanılmasıyla bu hakkı kullanan paydaş ile alıcı arasında kapsam ve şartları satıcı ile davalı arasında yapılan sözleşmenin aynı olan bir satım ilişkisi kurulmuş olur. Önalım bedeli tapuda gösterilen satış bedeli ile davalı tarafından ödenen harç ve masrafların toplamından ibarettir. Olayımıza gelince; önalım hakkına konu edilen paylar davalı ... tarafından taşınmazın bir kısım paydaşlarından 16.05.2003 tarihinde toplam 55.000,00 TL bedelle satın alınmış, davacı tarafından gerçek satış bedelinin 27.000,00 TL olduğundan bahisle bu bedel üzerinden önalım hakkının tanınması istenilmiştir....
Asıl davanın, harici satış bedeli davalıya ödeninceye kadar hapis hakkı tanınmak suretiyle kabulüne birleştirilen davanın da kabulüne ilişkin verilen kararlar Dairece “...davalının taşınmazı haricen satın aldığı ...'in davacının bayii olduğu kayden sabittir. Davacının bayii ... ile davalı arasındaki sözleşmeye dayalı harici satış bedelinden kaynaklanan kişisel hakkını kendi bayiine karşı ileri sürebileceğinden, davacının mülkiyet hakkı karşısında haricen satın almaya (kişisel hakka) değer verilemez. Böylesi bir durumda davalının haricen satın almadan kaynaklanan hapis hakkına sahip olmayacağı da açıktır. Hal böyle olunca;1) Bu durumda asıl davada, TMK’nin 683. maddesinden kaynaklanan mülkiyet hakkına değer verilerek davalının elatmasının önlenmesine karar verilmesi kural olarak doğrudur. Ancak, harici satış davalıya şahsi hak tanıdığından ancak kendisine satan kişiye yönelebilir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Akçaabat Sulh Hukuk Mahkemesi TARİHİ : 18/11/2014 ESAS-KARAR NO : 2014/276-2014/1094 Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Uyuşmazlık Türk Medeni Kanununun "miras hukuku" hükümlerinden kaynaklanan 652/1. maddesi uyarınca aile konutunun miras hakkına mahsuben sağ kalan eşe özgülenmesi istemine ilişkin olup hüküm sulh hukuk mahkemesince verildiğinden inceleme görevi Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu'nun 02.02.2015 tarihinde yürürlüğe giren 19.01.2015 tarihli 2015/8 sayılı iş bölümü kararı gereğince Yargıtay 14. Hukuk Dairesine aittir. Ancak Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 27.02.2015 tarihinde görevsizlik kararı verdiğinden Daireler arasında oluşan görev uyuşmazlığı giderilmek üzere dosyanın Hukuk Daireleri Başkanlar Kuruluna gönderilmesine karar vermek gerekmiştir....