Esasen, asıl davanın davacısına hapis hakkı tanınması bu kişilerin mülkiyet haklarının da zedelenmesi anlamına gelir. Bütün bu açıklamalara göre birleşen davanın alacaklıya (davalıya) hapis hakkı tanınmaksızın kabulü gerekirken, rehin hakkı tanınarak kabulü doğru olmamıştır. Karar, açıklanan nedenle bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 14.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Tüm dosya kapsamı, mevcut delil durumu, alınan bilirkişi raporları ve yukarıda değinilen yasal düzenlemeler topluca değerlendirildiğinde; davalı yana ait ürünlerin davacıya ait tescilli ...-(5), (6)numaralı tasarımlara bilgilenmiş kullanıcı nezdinde benzer biçim, oran ve yerleşimde olmaları, tek farkları olan yüzey desenlerinin tasarımların bütüncül algısı içinde küçük ayrıntı olarak kalmaları nedenleri ile benzer olarak algılandıkları, bu itibarla tasarım hakkına tecavüzün hukuki koşullarının oluştuğu kanaatine ulaşılmıştır. Davacının, el konulmuş olan ürün, üretim vasıtası ve kalıpları üzerinde davacıya mülkiyet hakkı tanınması yönünden yapılan değerlendirmede ise, davacının davasını tecavüzün tespiti, durdurulması ve önlenmesi talebine yönelik açtığı, maddi tazminat talebi olmaksızın mülkiyet hakkı tanınmasına karar verilemeyeceği anlaşılmakla davacının mülkiyet hakkı tanınması talebinin reddine karar vermek gerekmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 02.09.2014 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 07.05.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davalı, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir. Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye satması halinde diğer paydaşlara bu satılan payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır....
Onalım hakkı, paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda payın üçüncü kişiye satılması halinde, diğer paydaşlara o payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak, paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve payın üçüncü kişiye satılması ile kullanılabilir hale gelir. Onalım hakkının kullanılmasıyla bu hakkı kullanan paydaş ile alıcı arasında kapsam ve şartları satıcı ile davalı arasında yapılan sözleşmenin aynı olan bir satım ilişkisi kurulmuş olur. Onalım bedeli, tapuda gösterilen satış bedeli ile davalı tarafından ödenen harç ve masrafların toplamından ibarettir. Olayımıza gelince; onalım hakkına konu edilen pay, davalıya 26.12.2003 tarihinde 9.000.000.000 TL bedelle satılmış, davacı 11.11.2005 tarihinde açtığı işbu dava ile onalım hakkı nedeniyle payın iptali ile adına tescilini istemiştir. Uyuşmazlığın, satış tarihi itibariyle 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir....
Buna göre, kök muris F… …'nın çocuksuz olarak vefat etmesi nedeniyle, anılan madde uyarınca sağ kalan eşe mirasın dörtte birinin mülkiyeti ile beraber yarısının intifa hakkı verilmiş; kalan mülkiyet ve çıplak paylar, o tarihte sağ olan kardeşleri arasında paylaştırılmıştır. Burada önemle vurgulanması gereken husus; ikinci zümre ile birlikte mirasçı olan sağ eşin mirasçılığı ve miras payı kanundan doğduğu gibi, 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin 444. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca sağ eşin intifa ya da mülkiyete ilişkin bir seçimlik hakkı söz konusu değildir. Bir başka ifadeyle sağ kalan eş, murisin külli halefi olmakla ¼ ¼ oranında tam miras hakkını elde etmekte, ½ oranında ise bir kanuni intifa hakkı sahibi durumuna geçmektedir (Prof. Dr. Necip Kocayusufpaşaoğlu, Miras Hukuku, İstanbul 1978, s: 97). Şu hale göre, murisin sağ kalan eşinin tam mülkiyet ve intifa hakkına ilişkin hak sahipliği ve bunların oranları, sağ kalan eş hayatta bulunduğu sürece ayakta kalacaktır....
Davalılar İbrahim, Selma ve Yaşar, dava konusu taşınmazın miras bırakan adına tapuda kayıtlı olduğunu, mülkiyet hakkı sahibi bulunduklarını, taşınmazın büyük bir kısmının karayolunda kaldığını belirtip davanın reddini savunmuşlar, diğer davalılar ise yargılamaya katılmadıkları gibi bir savunma da getirmemişlerdir. Asıl ve birleşen davaların kabulüne dair verilen karar, Dairece; “…davalıların miras bırakanının açmış olduğu tescil davasında Hazine taraf değildir. O halde, anılan tescil ilamının hazineyi bağlamayacağı kuşkusuzdur. Buna göre, davanın kabul edilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yok ise de, tapu iptale kadar geçerlidir. Davalılar üzerindeki tapu kaydı mülkiyet belgesi olması sebebiyle iptal edilmedikçe eldeki davanın dinlenilmesine olanak bulunmamaktadır....
Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 1990/456-400 E.K. sayılı mirasçılık belgesinde intifa hakkını tercih ettiğini, ancak şimdi intifa hakkından feragat edip mülkiyet hakkını istediğini belirterek murise ait mirasçılık belgesinin verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davanın kabulüyle ... 2. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 1990/456-400 E.K. sayılı mirasçılık belgesinin iptaline, intifa hakkının mülkiyet hakkına dönüştürülmesine, mirasçıların ve miras paylarının belirlenmesine karar verilmiştir. Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir. 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin 517. maddesi hükmünde mirasın ölümle açılacağı, 439. maddesi hükmünde birinci derecede mirasçıların ölenin çocukları olduğu, çocukların eşit payla mirasçı oldukları, 444. maddesinin 04.11.1990 gün ve 3678 sayılı Kanunla değiştirilmeden önceki hükmünde ölenin ana, baba veya bunların füruu ile birlikte mirasçı olan karı veya kocanın mirasın dörtte birinin mülkiyeti ile beraber yarısının intifa hakkı alacağı açıklanmıştır....
Ancak, 10.7.1940 tarih ve 2/77 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca " ... her iki tarafın verdiğini istirdada hakkı mevcut ve satan aldığı parayı ve müşteri de gayrimenkulü iade vecibeleriyle mükelleftir. Bir taraf, vecibesini ifa etmedikçe diğer tarafı ifayı vecibeye davet edemez. Bu nedenle, para (harici satış bedeli) iade olununcaya kadar gayrimenkulden yararlanma hakkı vardır. " O halde, anılan ilkeler doğrultusunda, harici satın almadan dolayı ödenmiş olunan bedelin satın alana ödeninceye kadar hapis hakkı tanınması zorunluluğu vardır. Hal böyle olunca, belirlenen somut olgular ve yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda, davalılar yararına harici satıştan kaynaklanan hapis hakkı tanımak suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. Davalıların temyiz itirazı değinilen yön itibarıyle yerindedir....
Kazandırma, miras payına mahsuben (iadeye tabi olarak) yapılmalıdır. Bağış amaçlı yapılan kazandırmalar denkleştirmeye (iadeye) tabi değildir, bu nedenle miras bırakanın bağış amacının olup-olmadığı ayrıntısıyla araştırılmalıdır. İade, terekeye yapılır, davacı mirasçının miras payı oranında iade yapılmaz. Altsoya yapılan kazandırma aksi miras bırakan tarafından açıkça belirtilmemişse karine olarak denkleştirmeye (iadeye) tabidir. Altsoya yapılan sağlar arası kazandırmanın denkleştirmeye tabi olmadığını davalı (altsoy) ispatlamalıdır. Altsoy dışındaki yasal mirasçılara yapılan kazandırma, karine olarak denkleştirmeye (iadeye) tabi değildir. Altsoy dışındaki yasal mirasçıya yapılan kazandırmanın Denkleştirmeye (iadeye) tabi olduğunu davacı ispatlamalıdır. Miras bırakanın iradesinin denkleştirmeye (iadeye) tabi olup olmadığının ispatı şekle tabi değildir, her türlü delille ispatlanabilir....
./139 sayılı hükmün ...’ca incelenmesi davacı tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü: KARAR Davacı, dava dilekçesinde mevkii ve sınırları yazılı taşınmazın ortak miras bırakanlarından kaldığını, taksim edilmediğini, taşınmazdan yararlanmasına davalının engel olduğunu açıklayarak, miras payı oranında elatmanın önlenilmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı, uyuşmazlık konusu taşınmazın miras bırakandan kalmadığını bildirerek, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, “davanın zilyetlik hükümlerine dayalı olarak açıldığı gerekçesiyle görevsizliğe, dosyanın kesinleşmesini takiben Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine” karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir....