Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

gelmesinde işverenin kastının veya sigortalının sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketinin ve bu hareket ile meydana gelen iş kazası ve meslek hastalığı arasında illiyet bağının bulunması gerekir....

    Anılan madde hükmü, sigortalıya ya da ölümü halinde hak sahiplerine bağlanan gelirler ile yapılan harcama ve ödemelerin işverenden rücuan tahsili koşullarını düzenlenmiş olup; işverenin sorumluluğu için, zarara uğrayanın sigortalı olması, zararı meydana getiren olayın iş kazası veya meslek hastalığı niteliğinde bulunması, zararın meydana gelmesinde işverenin kastının veya sigortalının sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketinin ve bu hareket ile meydana gelen iş kazası ve meslek hastalığı arasında illiyet bağının bulunması gerekir. Buradan, işverenin, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliğine ilişkin mevzuatın kendisine yüklediği, objektif olarak mümkün olan tüm tedbirleri alma yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve bu nedenle iş kazası veya meslek hastalığı şeklinde sosyal sigorta riskinin gerçekleşmesi halinde, kusur esasına göre meydana gelen zararlardan ... Kurumuna karşı rücûan sorumlu olduğu sonucu çıkarılmaktadır....

      Peşin değer, gelecekte ödenecek gelirlerin, yaş, kesilme ihtimali ve Kurumca belirlenecek iskonto oranı dikkate alınarak hesaplanan tutarını ifade etmekte olup, Kurum iş kazası, ya da, meslek hastalığı ile malûllük sonucu sigortalılara ve bunların ölümü halinde hak sahiplerine yaptığı her türlü ödemelerle bağlamış bulunduğu gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerini, zarara sebep olan işveren ya da üçüncü kişilere rucu etmektedir. Sürekli işgöremezlik derecesindeki düşmeye bağlı olarak değişime uğrayan gelir, yüksek işgöremezlik oranı nedeniyle bağlanmış olan başlangıçtaki gelir olup; gelir hesabındaki unsurlardan biri olan işgöremezlik oranındaki düşme karşısında, başlangıçtaki gelirin, değişen işgöremezlik oranına uyarlanması zorunluluğu bulunmaktadır....

        Davanın yasal dayanağı, olay tarihinde yürürlükte bulunan ve 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunudur. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “İş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık bakımından işverenin ve üçüncü kişilerin sorumluluğu” başlığını taşıyan 21. maddesinin birinci fıkrası, sigortalıya ya da ölümü halinde hak sahiplerine bağlanan gelirler ile yapılan harcama ve ödemelerin işverenden rücuan tahsili koşullarını düzenlenmiş olup; işverenin sorumluluğu için, zarara uğrayanın sigortalı olması, zararı meydana getiren olayın iş kazası veya meslek hastalığı niteliğinde bulunması, zararın meydana gelmesinde işverenin kastının veya sigortalının sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketinin ve bu hareket ile meydana gelen iş kazası ve meslek hastalığı arasında illiyet bağının bulunması gerekir....

          Diğer yandan, sigortalıya bağlanacak gelir ve hükmedilecek tazminatın miktarını doğrudan etkilemesi nedeniyle, işçide oluşan meslekte güç kayıp oranının hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeksizin kesin olarak saptanması gerekir. 5510 sayılı Yasa’nın 14 ncü maddesinde meslek hastalığının 4 ncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi ile 5 nci madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından, sigortalının meslek hastalığına tutulduğunu öğrenen veya bu durum kendisine bildirilen işveren tarafından bu durumun öğrenildiği günden başlayarak üç iş günü içinde, iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile Kuruma bildirmesinin zorunlu olduğu, meslek hastalığı ile ilgili bildirimler üzerine gerekli soruşturmaların Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya Bakanlık İş Müfettişleri vasıtasıyla yaptırılabileceği, hangi hallerin meslek hastalığı sayılacağının, iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesinin şekli ve içeriğinin verilme usulü ile bu maddenin uygulanmasına...

            Somut olayda, ilk derece mahkemesince, davacı babaya kurumca bağlanan gelirin düşülmesi nedeniyle babanın isteyebileceği bir maddi tazminat kalmaması nedeniyle maddi tazminatın reddine kararı, Yüksek Özel Daire Sayın Çoğunluğunca ''davacı baba lehine hakkaniyete uygun makul bir maddi tazminata hükmedilmesi gerekir'' gerekçesi ile bozulması kararı ...' nun 22.6.2018 tarih, Esas No: 2016/5, Karar No: 2018/6 sayılı kararına uygun bulunmamaktadır. Bu durumda; davacı baba yönünden maddi tazminat isteminin reddine kararı verilmesi gerekirken, Yüksek Özel Daire Sayın Çoğunluğunun, ''davacı baba lehine hakkaniyete uygun makul bir maddi tazminata hükmedilmesi gerekir''' şeklindeki bozma ilamına katılmıyoruz....

              meydana gelmesinde işverenin kastının veya sigortalının sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketinin ve bu hareket ile meydana gelen iş kazası ve meslek hastalığı arasında illiyet bağının bulunması gerekir....

                Sigortası Kanunudur. 1) 5510 sayılı Kanunun iş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık bakımından işverenin sorumluluğunu düzenleyen 21’inci madde hükmü, sigortalıya ya da ölümü halinde hak sahiplerine bağlanan gelirler ile yapılan harcama ve ödemelerin işverenden rücuan tahsili koşulları düzenlenmiş olup; işverenin sorumluluğu için, zarara uğrayanın sigortalı olması, zararı meydana getiren olayın iş kazası veya meslek hastalığı niteliğinde bulunması, zararın meydana gelmesinde işverenin kastının veya sigortalının sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketinin ve bu hareket ile meydana gelen iş kazası ve meslek hastalığı arasında illiyet bağının bulunması gerekir....

                  İSTİNAF BAŞVURUSU: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Hüküm altına alınan manevi tazminat yönünden istinaf sebepleri, müvekkilin tespit edilen meslek hastalığı maluliyeti nedeniyle büyük acı ve üzüntü duyduğunu, yıprandığını, buna karşılık mahkeme tarafından hüküm altına alınan manevi tazminat miktarı çok az olduğunu, manevi tazminatın amacı zenginleşme kaynağı olmayıp, duyulan acı ve üzüntüleri bir nebze olsun hafiflettiğini, mahkeme tarafından hüküm altına alınan manevi tazminat miktarı değil zenginleşme, duyulan acı ve üzüntüleri hafifletmekten çok uzak olduğunu, -Müvekkilin maluliyetinin %60 gibi yüksek bir oranda olması, paranın satın alma gücü, ekonomik şartlar, kusur durumu dikkate alındığında hüküm altına alınan manevi tazminat miktarı çok az olduğunu, bu nedenle mahkeme kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurma zorunluluğu hasıl olduğunu, -Hüküm altına alınan maddi tazminat yönünden, -Uğranılan kazanç kayıpları nedeniyle yapılan hesap müvekkilin gerçek zararını yansıtmadığını...

                  Asıl işveren, doğrudan bir hizmet sözleşmesi bulunmamakla birlikte İş Kanunu'nun 2. maddesinin 6. fıkrası gereğince alt işverenin işçilerinin iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle uğrayacakları maddi ve manevi zarardan alt işveren ile birlikte müteselsilen sorumludur. Bu nedenle meslek hastalığına veya iş kazasına uğrayan alt işverenin işçisi veya ölümü halinde mirasçıları tazminat davasını müteselsil sorumlu olan asıl işveren ve alt işverene karşı birlikte açabilecekleri gibi yalnızca asıl işverene veya alt işverene karşı da açabilirler. Öte yandan asıl işveren ile alt işveren arasında yapılan sözleşme ile iş kazası veya meslek hastalığına bağlı maddi ve manevi tazminat sorumluluğunun alt işverene ait olduğunun kararlaştırılması; bu sözleşmenin tarafı olmayan işçi veya mirasçıları bağlamaz. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, davalı....l işveren olmayıp iş kazasının salt davalı .... S....'...

                    UYAP Entegrasyonu