Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Menfi tespit davasının icra takibine etkisini belirlemek için, menfi tespit davası İcra ve İflas Kanunu'nda özel olarak düzenlenmiştir. Bu nedenle HMK'nun 397/2. maddesi hükmüne göre, İİK'nun 72/4. maddesi hükmü özel nitelikte olup öncelikle uygulanması gerekir. İİK'nun 72/4 maddesine göre, menfi tespit davasının reddi kararı ile ihtiyati tedbir kararı kendiliğinden kalkar. Bunun için davanın reddi kararında ihtiyati tedbirin kalkmış olduğunun açıkça belirtilmiş olması gerekli olmadığı gibi anılan düzenlemenin, 2. cümlesinden anlaşılacağı üzere, davanın reddi kararının kesinleşmesi de şart değildir. Mahkeme menfi tespit davasının reddi kararında davanın reddi kararının kesinleşmesine kadar ihtiyati tedbirin devamına karar veremez. Çünkü İİK'nun 72/4. c.1. maddesi hükmü mutlaktır (kesindir). Aynı nedenle HMK'nun 397/2 maddesi hükmü burada uygulanmaz....

    Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde kırkından aşağı olamaz.” hükmünü içermektedir. Madde metninden de açıkça anlaşıldığı üzere menfi tespit davası açmak zorunda bırakılan borçlunun tazminat talep edebilmesi için gerekli koşullar; bu yönde bir talep olması, borçluya karşı icra takibi yapılmış bulunması ile takibin haksız ve kötüniyetli olmasıdır. ( Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, 2006, s. 334,335) Başka bir ifadeyle; İİK.nun 72/5'nci maddesi hükmüne göre, menfi tespit davasının davacı (borçlu) lehine sonuçlanması üzerine, alacak likit olsun veya olmasın, böyle bir alacağa dayalı takibin, haksız ve kötüniyetli olması halinde, istem varsa, davacı(borçlu) lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gereklidir....

      DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE Dava, taraflar arasındaki bonoya dayalı davacı aleyhine başlatılan icra takibinin kesinleştiği, davacının bonolardaki imzanın kendisine ait olmadığı gerekçesiyle menfi tespit talebine ilişkindir. Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)'nun “Menfi tespit ve istirdat davaları” başlıklı 72. maddesi: “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir.” düzenlemesini içermektedir. Anılan maddeden anlaşıldığı üzere borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir ve takip konusu alacağın borçlusu olmadığının tespiti isteyebilir....

        Sonuç itibariyle, menfi tespit davasının anılan düzenleme kapsamı dışında tutulduğu sonucuna ulaşılamamaktadır. Menfi tespit davası İcra ve İflas Kanununun 72.maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır. Borçlu belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi dayanaksız kalır ve borcu ödemekten kurtulur. Ancak borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, sırf borçlu olmadığının tespitinde hukuki bir yararı bulunmadığı için artık menfi tespit davası açamaz....

          Mahkemece yapılan yargılama sonunda menfi tespit davasına konu takibin İstanbul'da yapıldığı, davalının ikametgahının İstanbul Anadolu Adliyesi yetki alanında bulunduğu, yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu gerekçesiyle davanın yetkisizlik nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde, bankanın ikametgahının İstanbul Anadolu Adliyesinin yetki alanı içerisinde bulunduğunu belirterek mahkemenin yetkisine yönelik yetki itirazında bulunmuştur. Davalı vekilinin yetki itirazı süresinde olduğu gibi, usulüne uygundur. Davacı vekilinin istinaf itirazları incelendiğinde, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası için kanun koyucu İİK'nun 72/son maddesinde iki özel yetki kuralı öngörmüştür. Buna göre icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası davalı alacaklının yerleşim yeri mahkemesinde açılabileceği gibi icra takibinin yapıldığı yer mahkemesinde de açılabilecektir....

          Alacak ve tazminat davaları yanında, menfi tespit davalarının da konusu bir miktar paranın ödemesine ilişkindir. Bu husus, alacak ve tazminat davalarında bir miktar paranın ödenmesi olarak tezahür ettiği gibi, menfi tespit davalarında ise bir miktar paranın ödenmemesi olarak ortaya çıktığından konu itibariyle menfi tespit davasının da dava şartı olan zorunlu arabuluculuk kapsamında kaldığının kabulü gerekir. Zira, kanun koyucunun amacı, uyuşmazlıkların yargı önüne gelmeden, taraflar arasında bir arabulucu vasıtasıyla görüşmeler yapılmak suretiyle, daha hızlı ve kesin olarak çözülmesi ve bu çözüm yolunun olabildiğince geniş uyuşmazlık ve dava türlerine uygulanmasıdır. Bu amaç göz önüne alındığında, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan menfi tespit davalarında da zorunlu arabuluculuğa başvurmanın dava şartı olduğu sonucuna varılmaktadır. Aksinin kabulü halinde kanun koyucunun amacına aykırı yorum yapılmış olacağından, bu yorum tarzı hukuka uygun düşmeyecektir....

            GEREKÇE: Dava, menfi tespit ve alacak istemine ilişkindir. Taraflar arasında 30/09/2005 tarihli acente sözleşmesi bulunmaktadır. Davacı taraf bu sözleşme kapsamında teminat senetlerinden dolayı menfi tespit ile senetlerin iadesini ve fatura alacağının tahsilini talep etmiştir. Dava dilekçesinin talep sonuç kısmında “aradaki ticari ilişkiden kaynaklı herhangi bir borcunun bulunmadığına” şeklinde menfi tespit talebi öne sürülmüş ise de; bu şekilde belirsiz ve soyut bir menfi tespit davası açılamayacağı ve davacının menfi tespit talebi yönünden teminat senedi bedeli olan 16.000 USD üzerinden harç yatırdığı gözetilerek, menfi tespit talebi teminat senedi yönünden değerlendirilmiştir. İcra İflas Kanunu md. 72’ye göre borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir....

              Ancak borçlu tarafından açılacak davada, alacaklı durumundaki davalının savunmalarını def'i yolu ile ileri sürmesi halinde, açılan menfi tespit davasının da zamanaşımını keseceğinin kabulü gerekir. Nitekim Yargıtay HGK'nın 20.01.1996 tarih ve 1996/12-654 E. - 1996/805 K. sayılı kararı ile de aynı ilke kabul edilmiş olup, alacaklı durumundaki davalının savunmalarını def'i yolu ile ileri sürdüğü menfi tespit davası, zamanaşımını keser ve kararın kesinleşme tarihine kadar zamanaşımı işlemez. Menfi tespit davası sonuçlanıp kesinleşinceye kadar alacaklının takip dosyasında işlem yapma zorunluluğu bulunmadığından 6 aylık zamanaşımı süresi, menfi tespite ilişkin kararın kesinleştiği tarihten itibaren yeniden işlemeye başlar. Somut uyuşmazlıkta; takip konusunun, yedi adet çek olup, 22.8.2011 tarihinde borçlu tarafından açılan ve ... 2....

                İstinafa gelen uyuşmazlık ise menfi tespit davası derdest iken itirazın iptali davası açılmasında hukuki yarar olup olmadığı noktasındadır. Büyükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/588 Esas sayılı dava dosyasında davalı-borçlu tarafından menfi tespit davası açıldığı ve davanın derdest olduğu anlaşılmaktadır. Menfi tespit davasında verilen hüküm, davacı alacaklının ilamsız icra takibine devamını sağlamaz. Bu nedenle davacı alacaklının itirazın iptali davası açmasında hukuki yararı vardır. Mahkemece davacının icra takip tarihi itibariyle alacaklı olduğu miktar belirlenmelidir. Menfi tespit davası sonucunda verilen hükmün “kesin hüküm’’ olarak ‘itirazın iptali davasını etkileyeceğinden, menfi tespit davasının sonra açılan eldeki itirazın iptali davasında bekletici sorun yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetli değildir....

                İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkeme tarafından çek için açılan menfi tespit davasının arabuluculuk görüşmesi yapılmadığı için usulden reddedildiğini, ancak menfi tespit davalarında arabuluculuk görüşmesi yapılması dava şartı olmadığından mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiğini beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. GEREKÇE : Dava, kambiyo senedi(çek) nedeniyle borçlu olmadığının tespiti(menfi tespit) davasıdır....

                UYAP Entegrasyonu