Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Geçici hukuki koruma yargılamasını, asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır. Geçici hukuki koruma yargılamasında yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez. Yaklaşık ispat durumunda ise; hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte; zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğunu göz ardı etmez. Bu sebeple ihtiyati tedbir kararı verilir iken teminat alınmaktadır. İİK 72. Maddesine dayalı taleplerde ; ihtiyati tedbir talep eden, geçici hukuki koruma kararlarının genel olarak düzenlendiği HMK hükümleri uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilebilmesinin koşulları kapsamında haklığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır....

    Geçiçi hukuki koruma yargılamasını, asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır.Geçiçi hukuki koruma yargılamasında yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez. Yaklaşık ispat durumunda ise; hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte; zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğunu gözardı etmez. Bu sebepledir ki; genelde geçici hukuki korumalara, karar verilirken haksız olma ihtimalide dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması öngörülmüştür. İİK 72. maddesi gereğince ihtiyati talep eden geçici hukuki koruma kararlarının genel olarak düzenlendiği HMK hükümleri uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilebilmesinin koşulları kapsamında haklığının yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır....

    Belirtilen bu koşullar, tespit davasının özel bir türü olan menfi tespit davası için de geçerlidir. Buna göre bir kimsenin, gerçekte var olmayan bir borç nedeniyle hâlihazırda icra tehdidi altında olması veya icra takibine maruz kalması, hukuki durumunun bu sebeple zararına yol açacak düzeyde belirsizlik içinde olması hâlinin, böyle bir borcunun bulunmadığına dair bir hüküm ile ortadan kaldırılabileceği durumlarda menfi davası açmakta hukuki yararın mevcut olduğu kabul edilebilir. Başka bir anlatımla gerçekte var olmayan bir alacak nedeniyle güncel anlamda zarara neden olacak düzeyde bir belirsiz hukuki durum içerisinde bulunulmayan hâllerde menfi tespit davası açmakta hukuki yararın varlığından söz edilmez. 25....

      Mahkemece davacının ödediği bedeli İİK 361 md. göre icrada geri isteyebileceği ayrıca yapılan müracaat sonucu icra müdürlüğünün bedeli iade ettiği bu nedenle hukuki yararı kalmadığı gerekçesiyle dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. Dava İİK 72. maddesine göre açılan menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir. Alacaklı tarafından itirazın iptali davası açılması durumunda, menfi tespit davasında ileri sürülebilecek iddialar itirazın iptali davasında savunma sebebi olarak ileri sürülebileceğinden, bu durumda borçlunun ayrı bir menfi tespit davası açmakta hukuki yararı yoksa da, henüz alacaklı tarafından itirazın iptali davasının açılmamış olduğu durumda ise böyle bir imkan söz konusu olmadığından, borçlunun itirazın iptali davasının açılmasını beklemeden menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekir....

        gerektiğini beyanla, dava dilekçesinin HMK 119 ve 194.maddesine aykırı düzenlendiğinden davanın esastan reddini, tazminat talebi için arabuluculuk şartı gerçekleşmediğinden tazminat talebinin de usulden reddini, davacının istirdat talebine yönelik eksik harcın ikmaline, harcın ikmalinden sonra hukuki yarar olmaması nedeniyle usulden reddini, menfi tespit, uyarlama ve takibin iptali taleplerinin de reddine karar verilmesini talep etmiştir....

          , ipotek veren üçüncü kişi sıfatıyla sorumlu bulunduğu, kendi ticari işletmesi dahi olmadığı hususları gözetildiğinde, uyuşmazlığın ticari dava olmadığı, diğer deyişle Asliye Ticaret Mahkemesi'nde görülemeyeceği, genel görevli mahkemelerin görevli olduğu, hem menfi tespit istemi, hem de ipoteğin fekki istemi yönünden uyuşmazlığa bakmakla görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemeleri olduğunu,------- İcra Müdürlükleri'nde yapıldığı için menfi tespit istemi yönünden----- Mahkemeleri görevli ise de, ipoteğin fekki istemi taşınmazın aynına ilişkin olduğu için taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi olan-------Mahkemelerinin kesin yetkili olduğu, Bu nedenle ipoteğin fekki istemi yönünden tefrik kararı verilerek dosya----- Asliye Hukuk Mahkemeleri'ne gönderilmesi gerektiğini, dolayısıyla menfi tespit ve ipoteğin fekki istemlerinin ayrı ayrı harca tabi tutulması gerektiği, bu kapsamda, menfi tespit istemi sebebiyle takip çıkışı olan --- üzerinden ve ipoteğin fekki istemi nedeniyle ipotek limiti olan...

            Salt 6183 sayılı Kanun'da açık bir düzenleme bulunmadığı gerekçesi ile hak düşürücü süreyi kaçıran 3. şahıs için menfi tespit davası imkânını kabul etmemek büyük hak kayıplarına neden olabilecektir. Uyuşmazlığın çözümü yönünden üzerinde durulması gereken diğer bir nokta ise, hak arama hürriyetinin kısıtlanmamasıdır. Anayasa'nın 36. maddesinde hak arama hürriyeti düzenlenmiş olup kişilerin borçlu olmadığı bir miktarı sırf takip hukuku yönünden belli bir sürenin geçirilmesi sonucu kesinleşmesi nedeniyle ödemek zorunda bırakılması Anayasa'nın belirtilen hükmüne aykırılık teşkil eder. Kaldı ki, menfi tespit istemi hukuk sistemi içerisinde her zaman başvurulabilecek bir dava yolu olup kanunda açıkça bu hakkın tanınmadığı yönünde bir ifade yoksa menfi tespit davası açılabilmelidir (Özdemir, s. 101- 102)....

            Mahkemece; davacı ... hakkında yapılmış bir icra takibi bulunmadığından davacının hukuki yararı da bulunmadığı gerekçesiyle borçlu olmadığına yönelik menfi tespit davasının, dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiştir. Bilindiği üzere hukuki yarar; davacının sübjektif hakkına hukukî koruma sağlanması hususunda mahkemeye başvurmasında hukuken korunmaya değer bir yararının bulunmasıdır. Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; ... ..... İcra Müdürlüğünün 2009/13131 esas sayılı takip dosyasında alacaklının .... İnş Turz Ltd Şti., borçlunun ise .................. Turizm Ltd Şti. olduğu, ancak sözü edilen dosyada davacının taraf olmamakla birlikte .... Kişi konumunda bulunduğu anlaşılmaktadır. Davalı kurumca, dava dışı şirket aleyhine ilamsız icra takibi başlatılmış olup, davacı kuruma da bu takip sırasında İİK 89. maddesi gereğince haciz ihbarnameleri gönderilmiştir....

              Temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir'' ve aynı Kanun’un 301. maddesinin ''Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapar'' şeklinde düzenlendiği de gözetilerek yapılan incelemede; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20/11/2018 tarihli ve 2016/6-986 Esas, 2018/554 Karar sayılı içtihadında belirtildiği üzere 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 35. maddesi ve Çocuk Koruma Kanunu'nun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmeliğin 20 ve 21. maddeleri uyarınca; fiil işlendiği sırada 15-18 yaş grubu içerisinde bulunan suça sürüklenen çocuğun işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olup olmadığının takdiri bakımından, mahkemece sosyal inceleme raporu alınmadan veya alınmaması durumunda gerekçesi kararda gösterilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması, Bozmayı...

                Geçiçi hukuki koruma yargılamasını, asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri, ispat ölçüsüdür. Kanunda açıkça öngörülmemişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü hâkim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanaate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez. Oysa, 6100 sayılı HMK m. 390(3) hükmünde, ihtiyati tedbire karar verebilmek için yaklaşık ispat gerekli ve yeterli görülmüştür. Madde gerekçesinde ise, HMK m. 390(3) hükmündeki düşürülmüş ispat ölçüsü çerçevesinde, tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel, yaklaşık bir kanaat yeterli görülmektedir. Yukarıda anılan ilke ve esaslar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; Somut uyuşmazlıkta, davacı taraf davaya konu kambiyo senetlerinin davalı tarafından cebir ve tehdit yoluyla imzalatıldığı, davalıya borçlarının bulunmadığı gerekçesiyle menfi tespit ve ihtiyati tedbir isteminde bulunmuştur....

                  UYAP Entegrasyonu