SUÇ : Oğlunu öldürme, çocuğun cinsel istismarı HÜKÜM : 5237 sayılı TCY.nın 32/1 ve CYY.nın 223/2-e maddesi uyarınca sanığa ceza verilmesine yer olmadığı, Beraat TÜRK MİLLETİ ADINA 1) Sanık hakkında çocuğun cinsel istismarı suçundan kurulan beraat hükmünü, temyizde hukuki menfaati bulunmadığı gibi gerekçeye yönelik bir temyiz istemi de bulunmadığından, sanık müdafiinin beraat hükmüne yönelik temyiz isteminin CMUK.nun 317 maddesi uyarınca reddine karar verilmiş temyiz incelemesi çocuğu öldürme suçu yönünden yapılmıştır. 2- Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın çocuğunu öldürme suçunun sübutu kabul edilmiş, ......
Davacı yan, takibe konu edilen 332.758,01 EURO tutarlı, cari hesap kaynaklı alacağın, işbu dava konusu edilen 102.757,92 EURO'luk kısmının takip tarihi itibariyle henüz vadesi gelmediğini iddia ederek menfi tespit isteminde bulunmuştur..Davalı tarafça, itiraz üzerine duran takibe rağmen menfi tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığı yönünde itirazda bulunmuş ise de; icra takibine itiraz üzerine, alacaklı tarafından ''itirazın iptali'' davası açılması durumunda, menfi tespit davasında ileri sürülebilecek iddialar, itirazın iptali davasında savunma sebebi olarak ileri sürülebileceğinden, bu durumda borçlunun ayrı bir menfi tespit davası açmakta hukuki yararı yoksa da, henüz alacaklı tarafından itirazın iptali davasının açılmamış olduğu durumda böyle bir imkan söz konusu olmadığından, borçlunun, itirazın iptali davası açılmasını beklemeden menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerektiği sonucuna varılmıştır.Tüm dosya kapsamı, celp edilip incelenen icra takip...
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Talep, görülmekte olan menfi tespit davasında verilen ihtiyati tedbirin itirazen kaldırılması, istemidir. Geçici Hukuki Koruma türlerinden olan “ihtiyati tedbir” 6100 sayılı HMK’nin 389 - 399. maddelerinde düzenlenmiş olup bu konuda verilen kararlara karşı İstinaf kanun yoluna başvurulabileceği öngörülmüştür (HMK m. 391/3; 394). İhtiyati tedbir kararının muhtevası özel olarak HMK'nin 391/2. maddesinde belirtildiği gibi genel olarak da mahkeme kararlarının neleri kapsaması gerektiği HMK'nin 297. maddesinde düzenlenmiştir. Ayrıca Anayasa’nın 141. maddesi “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli yazılır” hükmünü amirdir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki muarazanın giderilmesi, sözleşmenin feshi ve menfi tespit davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 28.12.2010 gün ve 2010/10209-14813 sayılı ilamı ile bozulmasına karar verilmişti. Süresi içinde davalı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Mahkemece verilen karar, Dairemizce yasal ve hukuki dayanakları gösterilmek suretiyle bozulmuş olup, karar düzeltme istemi HUMK’nun 440. maddesindeki nedenlerden hiçbirisine dayanmamaktadır. Bu nedenle yerinde olmayan istemin reddi gerekmiştir....
Davacının dava dilekçesinin sonuç ve istem bölümünün 4. maddesindeki istemi bu bentte keşide tarih, meblağ ve numaraları belirtilen çeklerle ilgili İİK'nin 72. maddesinde düzenlenen menfi tespit (borçlu bulunulmadığının tespiti) talebine ilişkin olup çeklerin iptâli ve söz konusu çeklerin icra takibine konu edilmemesine ilişkin taleplerin de söz konusu çeklerin bedelsizliği nedeniyle taraflar yönünden iptâli ile İİK'nın 72/II. maddesindeki icra takibinden önce açılan menfi tespit davasındaki icra takibinin durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir talebi vasfında olduğu, ayrı bir dava olmadığından, bunlarla ilgili istemlerin de menfi tespit davası kapsamında değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu taleplerin kayıp edilme nedeniyle (zayi nedeniyle) iptâl davası gibi değerlendirilip reddine karar verilmesi de usul ve yasaya aykırı olmuştur....
Başka bir koruma yolu da bulunmadığına göre, bu hususta ihtiyatî tedbir kararı verilebileceği kuşkusuzdur (Reisoğlu, Seza: Türk Hukukunda ve Bankacılık Uygulamasında Çek, 2. Bası, Ankara 1998, s. 97). Ayrıca, 6100 sayılı HMK m. 389 vd. hükümlerinde geçici hukukî himayenin bir türü olan ihtiyatî tedbirlere ilişkin düzenleme genel nitelikte olup; 2004 sayılı İİK m. 72 hükmünde menfî tespit davaları hakkındaki tedbirlerin özel olarak düzenlenmiş olması, bu davada, 6100 sayılı HMK m. 389 vd. hükümlerinin uygulanmasına engel teşkil etmeyecektir. Geçiçi hukuki koruma yargılamasını, asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri, ispat ölçüsüdür. Kanunda açıkça öngörülmemişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü hâkim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanaate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez....
Mahkemece, "... davacı takipten sonra açmış olduğu menfi tespit istemli davada ihtiyati tedbir talep etmiştir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 72/3. maddesi gereğince takipten sonra açılan menfi tespit davasında mahkemenin ihtiyati tedbir yoluyla takibin durdurulmasına karar verilmeyecek olması, mevcut bir durumda meydana gelebilecek değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın veyahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde ihtiyati tedbir kararı verilebilecek olması, ihtiyati tedbir talep eden tarafın dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunluluğu bulunması; talep eden tarafından ortaya konulan delillerle geçici hukuki koruma için yaklaşık ispata yeter mahiyette olması, muhtemel menfi tespit davası kazanılsa dahi sonuçsuz kalmasının önlenmesi amacıyla...
FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ ESAS NO:2022/162 Esas KARAR NO:2024/28 DAVA: Menfi Tespit (Faydalı model tesciline tecavüz oluşmadığından kaynaklı menfi tespit davasıdır.)...
Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20.11.2018 tarihli ve 2016/6-986 E., 2018/554 K. sayılı içtihadında belirtildiği üzere Çocuk Koruma Kanunu'nun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmeliğin 20 ve 21. maddeleri ile 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 35. maddesi uyarınca; fiil işlendiği sırada 15-18 yaş grubu içerisinde bulunan suça sürüklenen çocuklar Mehmet ve Kamil’in işlediği fiillerin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olup olmadığının denetimi bakımından, sosyal yönden inceleme yaptırılmama gerekçesinin kararda gösterilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafi ve suça sürüklenen çocuklar müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan bu sebepten dolayı hükümlerin isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 20.03.2019 gününde oy birliğiyle karar verildi....
Dair Kanunun 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nın 253. maddesinin 3. fıkrasında yer alan ''etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile'' ibaresinin madde metninden çıkarıldığı, 5237 sayılı TCK'nın 7/2. maddesi uyarınca; ''Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.'' hükmü de gözetilerek sanığın eylemine uyan 5237 sayılı 151. maddesinde tanımı yapılan mala zarar verme suçunun uzlaşma kapsamına alındığının anlaşılması karşısında; 6763 sayılı Kanunun 35. maddesi ile değişik CMK'nın 254. maddesi uyarınca aynı Kanunun 253. maddesinde belirtilen esas ve usûle göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz istemi bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan diğer yönleri incelenmeyen hükmün açıklanan nedenle 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi...