DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE: 6100 sayılı HMK'nın 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesinde; Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ("İİK") m. 72 hükmü uyarınca icra takibinden önce açılan menfi tespit istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, bedelsiz kaldığı iddia edilen bonolar nedeniyle açılan menfî tespit davasında, açılması muhtemel icra takiplerinin durdurulması yönünde ihtiyatî tedbir kararı verilip verilmeyeceği noktasında toplanmaktadır. Davacı tarafından varlığı inkâr edilen bir hukukî ilişkinin mevcut olmadığının tespiti için açılan davaya menfi (olumsuz) tespit davası denir (Kuru, Baki: İcra ve İflâs Hukuku El Kitabı, İstanbul 2013, s. 346). Menfi tespit davası 2004 sayılı İİK'nın 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir....
Bu fıkranın gerekçesinde "özellikle uygulamada farklı geçici hukuki korumaların birbirinin yerine kullanılmasının hatta -ihtiyati tedbir zımnında ihtiyati haciz kararı verilmesi- gibi aslında kanuna tamamen aykırı geçici hukuki koruma kararı oluşturulmasının önüne geçilmesi amaçlanmıştır." denmiştir. Eldeki davada istem, haksız eylemden kaynaklanan tazminata (para alacağına) ilişkin olduğundan istenilebilecek geçici koruma yolunun ihtiyati haciz olduğu açık ise de davacı vekili açıklama dilekçesinde ihtiyati tedbir isteminde bulunduğunu belirterek somutlaştırdığından ilk derece mahkemesince geçici hukuki koruma isteminin ihtiyati tedbir olarak nitelendirilerek hüküm kurulmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmamıştır....
Davacı hakkında birden fazla dönemde koruma tedbiri uygulandığı dikkate alınarak, her bir koruma tedbiri dönemi için ayrı ayrı maddi ve manevi tazminat miktarı belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi faiz talebinin dava tarihinden itibaren olması nedeniyle sonuca etkili görülmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır....
nin ticari defterlerinin incelenmesi konusunda karar verildiği fakat borçlu şirketin defterlerine ulaşılıp bilirkişi incelemesi yaptırılamadığı, davalı şirketin vergi kayıtlarının incelenmesi ile hazırlanan bilirkişi raporunda eldeki veriler ile davacının dava dışı borçlu şirket ile arasında herhangi bir hukuki ilişki olup olmadığının tespitinin mümkün olmadığının belirtildiği, davalı alacaklı tarafından ise davacı ile dava dışı şirket arasında hangi hukuki ilişki nedeniyle alacak ve borç ilişkisinin bulunduğu hususunun açıklanmadığı anlaşılmaktadır. 2004 sayılı İcra İflas Kanunu'nun 89. maddesi açık hükmü gereği; kural olarak icra dairesi tarafından gönderilen haciz ihbarnamelerine süresinde itiraz etmeyen ve menfi tespit davası açan üçüncü şahıs, takip borçlusuna borçlu olmadığını veya malın takip borçlusuna ait olmadığını ispat etmeye mecburdur....
Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü'nün görevleri arasında sayılmıştır. HUKUKİ DEĞERLENDİRME: Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca, özel çevre koruma bölgelerinde Çevre Bakanlığına (ilgili müdürlük) bir takım görev ve yetkiler verildiği; bu yetki ve görevlerin; ilgili alanın kullanım esaslarını belirleme, alanı işletme ve işlettirmeye ilişkin olmasına karşın; bu alanda yürütülecek, ulaşım ve toplu taşıma hizmetinin yürütümü ve işletilmesine ilişkin Bakanlığa bir görev ve yetki atfedilmediği; özel çevre koruma bölgesinde de olsa ulaşım ve toplu taşıma hizmeti konusunda münhasır yetkinin belediyelerde olduğu anlaşılmaktadır....
Menfi tespit davası 2004 sayılı İİK'nın 72. maddesinde düzenlenmiş olup menfî tespit davasında amaç, bir hukukî ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir. 6100 sayılı HMK m. 389 vd. hükümlerinde geçici hukukî himayenin bir türü olan ihtiyatî tedbirlere ilişkin düzenleme genel nitelikte olup; 2004 sayılı İİK m. 72 hükmünde menfî tespit davaları hakkındaki tedbirlerin özel olarak düzenlenmiş olması, bu davada, 6100 sayılı HMK m. 389 vd. hükümlerinin uygulanmasına engel teşkil etmeyecektir. Geçiçi hukuki koruma yargılamasını, asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri, ispat ölçüsüdür. Kanunda açıkça öngörülmemişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü hâkim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanaate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez....
Anılan yasal düzenlemelere göre; hukuki uyuşmazlıklarda, dava açılmadan önce ya da dava sırasında geçici hukuki koruma olarak istenen ihtiyati tedbir kararının yasal koşulları olarak; "hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması ya da tamamen imkansız hale gelmesi veya gecikme sebebiyle ciddi bir zarar doğması" olasılıkları belirtilmiştir. Hak iddia eden kişinin, bu olasılıkları ifade ederek geçici hukuki koruma istemesi halinde, iddia ettiği vakıaları tam olarak kanıtlaması kendisinden beklenmez. Çünkü, adı üstünde; "geçici hukuki koruma ve olasılık" bunu gerektirir. İstek sahibinin, iddialarını yaklaşık olarak kanıtlaması, bunun için en azından iddiaya ilişkin bazı verileri mahkemeye sunması gerekir. Bu durumda mahkemece, iddiacı hak sahibinin muhtemel zararlarını önlemek adına tedbir kararı verilmelidir. Uygulamada genellikle tedbir istekleri mahkemelerce olumlu karşılanmakta olup, yerleşik yargı kararlarında da bunun için yaklaşık ispatın yeterli olduğu yaklaşımı mevcuttur....
Hükmü düzenlenmiştir.Anılan yasal düzenlemelere göre; hukuki uyuşmazlıklarda, dava açılmadan önce ya da dava sırasında geçici hukuki koruma olarak istenen ihtiyati tedbir kararının yasal koşulları olarak; "hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması ya da tamamen imkansız hale gelmesi veya gecikme sebebiyle ciddi bir zarar doğması" olasılıkları belirtilmiştir. Hak iddia eden kişinin, bu olasılıkları ifade ederek geçici hukuki koruma istemesi halinde, iddia ettiği vakıaları tam olarak kanıtlaması kendisinden beklenmez. Çünkü, adı üstünde; "geçici hukuki koruma ve olasılık" bunu gerektirir. İstek sahibinin, iddialarını yaklaşık olarak kanıtlaması, bunun için en azından iddiaya ilişkin bazı verileri mahkemeye sunması gerekir. Bu durumda mahkemece, iddiacı hak sahibinin muhtemel zararlarını önlemek adına tedbir kararı verilmelidir....
Özel Güvenlik ve Koruma Hizmetleri A.Ş 3-... Güvenlik Ortaklığı vek. Av. ... ile davalı ... vek. Av. ... aralarındaki menfi tespit davası hakkında ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 19/11/2015 gün ve 2013/ 343 E. - 2015/ 4161 K. sayılı hükmün davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu. - K A R A R - Heyetçe incelenmesine gerek görülen ... 1. İcra Müdürlüğü'nün 2012/208,2012/202,2012/206 esas sayılı takip dosyasının aslının için gönderilmek üzere dosyanın mahalline GERİ ÇEVRİLMESİNE, 13/06/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Bu hukuki açıklamalara göre, çek keşidecisinin veya keşideci şirket yetkilisinin TTK'nın 757 ve 818/s. maddeleri gereğince iptal davası açma hakkı bulunmamaktadır. Esasen, iptal kararının sağladığı imkanlara bakıldığında, keşidecinin hukuki yararı da yoktur. Eldeki davada, davacı şirket yetkilisinin çeklere bağlı bir alacak iddiası bulunmamaktadır. Bu nedenle, eldeki davayı açmakta hukuki yararı yoktur. Davacının hukuki himayeyi başka hukuki müesseselerle sağlaması mümkündür. Çekler sahte olarak doldurulup işlem başlatıldığında, keşidecinin sahteciliğe dayalı menfi tespit davası açma ve geçici hukuki koruma düzenlemelerinden yararlanma imkanı mevcuttur. Açıklanan bu gerekçelerle, istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden, HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verildi....