"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : MENFİ TESPİT-İSTİRDAT Taraflar arasında görülen menfi tespit ve istirdat davası sonunda, yerel mahkemece davanın menfi tespit istemi yönünden reddine, istirdat istemi yönünden kısmen kabulüne, kötüniyet tazminatı isteğinin reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'nün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Dava, menfi tespit ve istirdat isteğine ilişkindir. Davacı, davalı tarafından açılan ... 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/291 Esas sayılı dosyasından aleyhine toplam 3.833,32 TL'nin tahsiline karar verildiğini, dosyayı takip eden vekil ile görüşerek hüküm altına alınan tutarı ödeyeceğini beyan ettiği ve tüm alacak kalemleri karşılığı olan toplam 4.001,31 TL'yi hesabına 10/06/2013 günü ödediğini, ancak ... 22....
Geçici hukuki koruma yargılamasını, asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır. Geçici hukuki koruma yargılamasında yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez. Yaklaşık ispat durumunda ise; hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte; zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğunu göz ardı etmez. Bu sebeple ihtiyati tedbir kararı verilir iken teminat alınmaktadır. İİK 72. Maddesine dayalı taleplerde ; ihtiyati tedbir talep eden, geçici hukuki koruma kararlarının genel olarak düzenlendiği HMK hükümleri uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilebilmesinin koşulları kapsamında haklığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır....
Hukuk Genel Kurulu'nda yapılan görüşme sırasında: İlk olarak, alacaklının elinde İİK'nun 68.maddesinde sayılan belgeler bulunmadan, borçlu hakkında başlattığı icra takibine, borçlunun itiraz etmek suretiyle takibi durdurabileceği gerekçesi ile, bu durumda borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmadığı fikri ileri sürülmüş ise de; çoğunluk tarafından bu halde dahi borçlunun "borç tehdit"i altında olduğu, bu nedenle de menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunduğu gerekçesiyle, bu görüş kabul görmemiştir....
Geçici hukuki koruma yargılamasını, asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır. Geçici hukuki koruma yargılamasında yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez. Yaklaşık ispat durumunda ise; hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte; zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğunu göz ardı etmez. Bu sebeple ihtiyati tedbir kararı verilir iken teminat alınmaktadır.İİK 72. Maddesine dayalı taleplerde ; ihtiyati tedbir talep eden, geçici hukuki koruma kararlarının genel olarak düzenlendiği HMK hükümleri uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilebilmesinin koşulları kapsamında haklığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır....
Yukarıda anılan ilke ve esaslar çerçevesinde somut olayın değerlendirilmesinde; eldeki uyuşmazlık kambiyo senedine dayalı olarak takipten önce açılan menfi tespit davası olup uyuşmazlığın 2004 sayılı İİK m. 72 hükmü kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Zira 2004 sayılı İİK m. 72 hükmü, 6100 sayılı HMK m. 209 hükmüne nazaran özel düzenleme niteliğindedir. 2004 sayılı İİK m. 72/2-3 hükümleri kapsamında menfi tespit istemi istemiyle dava açan borçlunun sadece ihtiyati tedbir isteminde bulunması ve teminat yatırması yeterli değildir. Zira geçici hukuki korumalar hakkında genel nitelikteki 6100 sayılı HMK m. 390(3) hükmündeki yaklaşık ispat olgusunun 2004 sayılı İİK m. 72 kapsamında hükmedilecek tedbirler bakımından da aranması gerekir....
Geçiçi hukuki koruma yargılamasını, asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır.Geçiçi hukuki koruma yargılamasında yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez. Yaklaşık ispat durumunda ise; hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte; zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğunu gözardı etmez. Bu sebepledir ki; genelde geçici hukuki korumalara, karar verilirken haksız olma ihtimalide dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması öngörülmüştür. İİK 72. maddesi gereğince ihtiyati talep eden geçici hukuki koruma kararlarının genel olarak düzenlendiği HMK hükümleri uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilebilmesinin koşulları kapsamında haklığının yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır....
Belirtilen bu koşullar, tespit davasının özel bir türü olan menfi tespit davası için de geçerlidir. Buna göre bir kimsenin, gerçekte var olmayan bir borç nedeniyle hâlihazırda icra tehdidi altında olması veya icra takibine maruz kalması, hukuki durumunun bu sebeple zararına yol açacak düzeyde belirsizlik içinde olması hâlinin, böyle bir borcunun bulunmadığına dair bir hüküm ile ortadan kaldırılabileceği durumlarda menfi davası açmakta hukuki yararın mevcut olduğu kabul edilebilir. Başka bir anlatımla gerçekte var olmayan bir alacak nedeniyle güncel anlamda zarara neden olacak düzeyde bir belirsiz hukuki durum içerisinde bulunulmayan hâllerde menfi tespit davası açmakta hukuki yararın varlığından söz edilmez. 25....
gerektiğini beyanla, dava dilekçesinin HMK 119 ve 194.maddesine aykırı düzenlendiğinden davanın esastan reddini, tazminat talebi için arabuluculuk şartı gerçekleşmediğinden tazminat talebinin de usulden reddini, davacının istirdat talebine yönelik eksik harcın ikmaline, harcın ikmalinden sonra hukuki yarar olmaması nedeniyle usulden reddini, menfi tespit, uyarlama ve takibin iptali taleplerinin de reddine karar verilmesini talep etmiştir....
Mahkemece davacının ödediği bedeli İİK 361 md. göre icrada geri isteyebileceği ayrıca yapılan müracaat sonucu icra müdürlüğünün bedeli iade ettiği bu nedenle hukuki yararı kalmadığı gerekçesiyle dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. Dava İİK 72. maddesine göre açılan menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir. Alacaklı tarafından itirazın iptali davası açılması durumunda, menfi tespit davasında ileri sürülebilecek iddialar itirazın iptali davasında savunma sebebi olarak ileri sürülebileceğinden, bu durumda borçlunun ayrı bir menfi tespit davası açmakta hukuki yararı yoksa da, henüz alacaklı tarafından itirazın iptali davasının açılmamış olduğu durumda ise böyle bir imkan söz konusu olmadığından, borçlunun itirazın iptali davasının açılmasını beklemeden menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekir....
Salt 6183 sayılı Kanun'da açık bir düzenleme bulunmadığı gerekçesi ile hak düşürücü süreyi kaçıran 3. şahıs için menfi tespit davası imkânını kabul etmemek büyük hak kayıplarına neden olabilecektir. Uyuşmazlığın çözümü yönünden üzerinde durulması gereken diğer bir nokta ise, hak arama hürriyetinin kısıtlanmamasıdır. Anayasa'nın 36. maddesinde hak arama hürriyeti düzenlenmiş olup kişilerin borçlu olmadığı bir miktarı sırf takip hukuku yönünden belli bir sürenin geçirilmesi sonucu kesinleşmesi nedeniyle ödemek zorunda bırakılması Anayasa'nın belirtilen hükmüne aykırılık teşkil eder. Kaldı ki, menfi tespit istemi hukuk sistemi içerisinde her zaman başvurulabilecek bir dava yolu olup kanunda açıkça bu hakkın tanınmadığı yönünde bir ifade yoksa menfi tespit davası açılabilmelidir (Özdemir, s. 101- 102)....