Temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir.'' ve aynı Kanunun 301. maddesinin ''Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapar.'' şeklinde düzenlendiği de gözetilerek temyiz sebebinin var olduğu belirlenerek yapılan incelemede; Suç tarihinde kayden 15-18 yaş aralığında olan suça sürüklenen çocuk hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 35. maddesine göre sosyal inceleme raporu alınmadan ve aynı maddenin 3. fıkrasına göre bu yönde inceleme yaptırılmamasının gerekçesi de kararda gösterilmeden hüküm kurulması, Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz istemi bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, kararın ... Ağır Ceza Mahkemesine iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine 14.09.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi....
Ceza Dairesinin 21.02.2020 tarihli, 2019/720 Esas, 2020/644 Karar sayılı ilamına karşı temyiz isteminde bulunulduğu, ancak, 30.01.2021 tarihli tebliğnamede davacı vekilinin temyiz istemi ile ilgili olarak görüş belirtilmediği anlaşıldığından; davacı vekilinin temyiz istemi ile ilgili görüş bildirilmek ve düzenlenecek ek tebliğname ile birlikte gönderilmek üzere dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.10.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
de dilekçenin içeriğinden katılma yolu ile temyiz vasfında olduğu, ancak, tebliğnamede davacı vekilinin temyiz istemi ile ilgili olarak görüş belirtilmediği anlaşıldığından; davacı vekilinin temyiz istemi ile ilgili görüş bildirilmek ve düzenlenecek ek tebliğname ile birlikte gönderilmek üzere dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.10.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
nın 89. maddesi gereğince davanın 3. haciz ihbarnamesinin tebliğinden itibaren 15 günlük hak düşürücü süre içerisinde açılması gerektiği, ancak icra dosyasında 3. haciz ihbarnamesinin davacıya tebliğ edilemediği, tebligatın iade geldiği anlaşıldığından, bu aşamada dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığından davanın reddine karar verilmiştir. Hukuki yarar; davacının sübjektif hakkına hukukî koruma sağlamak amacıyla mahkemeye başvurmasında hukuken korunmaya değer bir yararının bulunmasıdır. Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; davacı adına çıkan İİK/89. maddesi gereği düzenlenmiş 3. haciz ihbarnamesine yönelik tebligatın iadesini müteakip alacaklı vekilinin icra dairesine gelerek bizzat 09/08/2012 gününde el yazısı ile şirketin adres değişikliği nedeniyle 3. haciz ihbarnamesi tebliği yapılamadığından, Tebligat Kanunu 35. maddesine göre tebliğ yapılmasını talep ettiği, icra dairesince aynı gün talep gibi muamele yapılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır....
nedenlerle davanın hukuki yarar ve dava şartı yokluğu sebebiyle REDDİNE, esasa geçilmesi halinde, hukuki dayanaktan yoksun davanın REDDİNE, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenmesine, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir....
DELİL DEĞERLENDİRME VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, menfi tespit istemine ilişkindir. Menfi tespit davası ile taraflar arasındaki hukuki ilişkinin bulunmadığının belirlenmesi istenir. Böyle bir hukuki ilişki kurulmadığı durumda hukuki ilişki varmışçasına edinilen kazanımların iadesi gerekir. Somut uyuşmazlıkta, davalının ... Esas sayılı takip dosyası ile davacı ...'ya karşı 18.410,00 TL bedelli 10/03/2016 düzenleme 15/05/2016 vade tarihli senetten dolayı icra takibi yapıldığı görülmüştür. Takibe dayanak senedin incelenmesinde davacının isminin yazılı olduğu , borçlunun davacı olduğu senet altında birbirine benzer iki imza olduğu görülmüştür. Mahkememizce senet altındaki imzanın davacıya ait olup olmadığı hususunda bilirkişiden rapor alınmış imzanın davacıya ait olmadığı tespit edilmiştir. Bu nedenle, davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti istemi yerinde görülmüştür....
Sulh Hukuk Mahkemesinin 2020/409 Esas sayılı dosyasının 02.06.2022 tarihli duruşma zaptı) sırf bu kararın bile aslında huzurdaki davanın haklılığını ve davalının giriştiği takibin durdurulmasına karar verilmesi gerektiğini gösterdiğini, zira 2019 yılı kirasının davalı tarafça hatalı hesaplandığı ve fazla tahsil edildiğinin ortaya çıkmış olduğunu, dolayısıyla 2020 yılı kira bedeline ilişkin taleplerin de yanlış ve haksız olduğunun açık olduğunu, Anılı maddede düzenlenen ihtiyati tedbirin, geçici hukuki koruma önlemi niteliğini haiz olduğunu, geçici hukuki koruma önlemlerinin ise talep edilen hakka yönelik verilen hükmün kesinleşmesine kadar hakkın elde edilmesini güç duruma sokacak her türlü tehlikeden tarafları koruma amacı olan geniş ya da dar kapsamlı hukuki himaye olarak tanımlanabildiğini, davalı tarafından yıllarca hatalı ve hukuka aykırı olarak uygulanan ÜFE artış oranı ve ek kira bedelleri nedeniyle; her yıl bir önceki yıla uygulanan hatalı artış nedeniyle müvekkilinin ödeyeceği...
-Bir davanın korunmaya değer, güncel hukuksal yarar bulunmaması nedeniyle reddedilebilmesi için, davacı/borçluyu tehdit edebilecek tehlike ve savsaklamalara karşı onu koruma gereksinmesinin olmaması gerekir. Borçlunun, hakkında henüz ... takibi başlamadan önce de yapılabilecek olası bir takibi düşünerek, kendisini bir borçla tehdit eden kimseye karşı “böyle bir borcu bulunmadığının saptanması” için dahi menfi tespit davası açabileceği kabul edilmişken, hakkında yürümekte olan bir ... takibi olan borçlunun, bu davayı açmasında hukuki yararının bulunduğunda hiç kuşku olmadığı gibi, böyle bir davayı açmasına da hiçbir hukuki engel bulunmamaktadır....
Dava tarihinde yürürlükte bulunan mülga 1086 sayılı HUMK'da hukuki yarar ile ilgili bir düzenleme bulunmamakla birlikte Yargıtay uygulamasında hukuki yararın dava şartı olduğu hususu istikrar kazanmış, nitekim yargılama sırasında yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK 114/h maddesinde hukuki yararın bulunması dava şartı olarak düzenlenmiştir. Somut uyuşmazlıkta, davacının 04.05.2009 tarihinde Yatırımcıları Koruma Fonuna başvurusu üzerine, Fon tarafından, davacının hisse senetlerini elinde bulundurmakta iken davalıya rehin veren ... Menkul Değerler A.Ş.'yi temsilen davacının hisse senetlerinin tüm fer'ileri ile birlikte iadesi istemi ile ... 36 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/103 esas sayılı dosyasında dava açılmıştır. Eldeki davada aynı istekle daha sonra 10.09.2009 tarihinde davacı tarafından ikame edilmiştir. ... 36 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/103 esas sayılı, davacının aynı isteklerini içeren davasının varlığına rağmen, davacının eldeki davayı açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır....
Bir hukuki işlemin sadece 6502 Sayılı yasada düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığı tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. Eldeki davada davacı, avukatlık hukuki ilişkisi nedeniyle tahsil ettiği parayı müvekkili davalıya ödediğini iddia ederek borçlu olmadığının tespitini istemiştir. Bu durumda taraflar arasındaki menfi tespit davasının hukuki sebebi vekalet ilişkisine dayanmaktadır. Kaldı ki eldeki dava görevsizlik kararı verilen ve temyize getirilmeyen avukatlık ücret talebi ile de bağlantılıdır. Birbiriyle bağlantılı olan iki talebin birinde görevsizlik verip diğerinde yargılamaya devam edlmesi de hatalıdır. Hal böyle olunca, uyuşmazlığın çözümünde tüketici mahkemeleri görevlidir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir....