Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü : Kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takipte borçlu, menfi tespit davasının kabulü üzerine icra müdürlüğüne başvurarak, konulan hacizlerin kaldırılmasını talep etmiş, icra müdürlüğünce istemin reddine karar verilmesi üzerine, bu kararın iptali için şikayet yoluyla icra mahkemesine başvurmuş mahkemece şikayet kabul edilerek hacizlerin kaldırılmasına karar verilmiştir. Menfi tespit davasını düzenleyen İİK'nun 72/5. maddesinde; "Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur....

    Menfi tespit davalarının ticari bir dava olduğu için TTK’nun 5/A maddesi kapsamına alınması ve böyle bir davayı açmak isteyen kişinin önce arabulucuya başvurmaya zorlanması, kanuna aykırı olduğu gibi sayısız hukuki sakıncalara da neden olacaktır. Bu itibarla kanun hükmünde öngörülen açık ifadelere rağmen dava şartı arabuluculuğun uygulama alanının genişletilmesi doğru değildir. HMK’nın 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir....

    Süha Tanrıver Dava Şartı arabuluculuk üzerine bazı düşünceler Türkiye Barolar Birliği Dergisi Mart- Nisan 2020 Sh.111 -141) Bunun yanında İİK 89 . maddesi ve HMK 211 vd. maddelerine istinaden açılan menfi tesbit davalarında arabulucuya gitme imkanının bulunmadığı da izahtan varestedir. TTK 5/A maddesi uyarınca arabuluculuğun dava şartı olabilmesi için (1) davanın konusunun bir miktar pararın ödenmesi olmalı (2) bu talebin bir davada alacak ve tazminat olarak ileri sürülmesi gerekir. Yukarıda açıklandığı üzere menfi tesbit davalarında kanunda belirlenen şartların bulunmadığı anlaşılmaktadır. Kanun koyucu menfi tesbit davalarını zorunlu aracbuluculuğa tabi tutmak isteseydi bunu açık şekilde ifade ederdi. Yukarıda açıklandığı üzere yorum yoluyla menfi tesbit davalarını İİK 5/A maddesi kapsamına almak mümkün bulunmamaktadır. Tüm bu gerekçeler ışığında menfi tesbit davalarında dava açılmadan önce arabulucuya başvurmanın dava şartı olmadığının sonucuna varılmalıdır....

      ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO : 2022/390 Esas KARAR NO : 2022/785 DAVA : Menfi Tespit DAVA TARİHİ : 17/01/2012 KARAR TARİHİ : 27/09/2022 GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 19/10/2022 Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, sözleşmeden kaynaklı alacağın tahsili ve faturadan dolayı menfi tespit davasıdır. Davacı vekili dilekçesinde özetle; tarafların 2010 döneminde yapılan anlaşma gereği cari ilişkilerinin bulunduğunu, bir sözleşme imzalanmamasına rağmen davalı tarafın 21.691 TL lik wkz faturası gönderdiğini, yapılan görüşmede bu faturanın 2011 yılındaki pazarlama bütçesinden düşüleceğinin bildirildiğini, ancak taraflar arasında 2011 yılına ilişkin sözleşmenin imzalanmadığını belirterek KDV dahil toplam 25.595,40 TL lik faturadan dolayı borçlu olmadıklarının tespitini ve 2010 döneminden cari hesaptan kaynaklı 49.215 TL alacağın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir....

        Menfi tespit davasında öncelikli olarak bir alacağın varlığının tartışıldığı bu nedenle alacaklıya dava açarken arabulucuya başvurma dava şartının tabi tutulması ancak aynı konu ve alacakla ilgili borçlu tarafından açılacak menfi tespit davasının arabuluculuğa başvurma dava şartına tabi tutulmaması hak arama yönünden eşitsizliğe yol açacağından menfi tespit davasında zorunlu arabuluculuk kapsamında olduğunun kabulünün gerektiği, davacının öncelikli talebinin menfi tespit talebi olduğu, çek istirdadı talebinin menfi tespit talebi sırasında değerlendirileceği nazara alındığında; ilk derece mahkemesince davanın usulden reddine karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığından davacının istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....

          Menfi tespit davalarının ticari bir dava olduğu için TTK’nun 5/A maddesi kapsamına alınması ve böyle bir davayı açmak isteyen kişinin önce arabulucuya başvurmaya zorlanması, kanuna aykırı olduğu gibi sayısız hukuki sakıncalara da neden olacaktır. Bu itibarla kanun hükmünde öngörülen açık ifadelere rağmen dava şartı arabuluculuğun uygulama alanının genişletilmesi doğru değildir. HMK’nın 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir....

          Bu durumda istirdat talebine ilişkin davanın arabuluculuk dava şartına tabi tutulması ile istirdat talebinin bir nevi öncüsü mahiyetindeki menfi tespit davasının arabuluculuk dava şartına tabi tutulmamasının hak arama yönünden eşitsizliğe ve gereksiz olarak istirdat talebine dönüşen davaların reddine yol açacağından menfi tespit davasında zorunlu arabuluculuk dava şartı kapsamında kabul edilmesinde yarar bulunduğu bu nedenle; ilk derece mahkemesinin dava şartının gerçekleşmemesi sebebiyle davanın usulden reddine karar vermesinde hukuka aykırılık bulunmadığı kanaatiyle, davacının istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....

          Mahkemece açıklanan kurallara uygun olmayan şekilde menfi zarar miktarı belirlenip karar altına alınması da hatalı olmuştur. 4-Davacı iş sahibi vekili dava dilekçesinde tazminat istemi için yasal faiz isteminde bulunduğu halde, karar altına alınan menfi zarar miktarına reeskont faizi uygulanması ve temerrüt tarihinden tahsil kararı verildiği halde, temerrüt tarihinin açıklanmaması da hatalı olmuştur. 5-Birleştirilmiş olsa dahi tüm davalar bağımsız dava olma niteliklerini koruduklarından, dava ile birleşen davalar hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken, davalar hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmaması da doğru olmamıştır....

            İcra Müdürlüğünün 2009/8083 sayılı dosyasında ilamsız icra takibi başlatılmış, bu çerçevede 23.12.2010 tarihinden itibaren maaş haczine başlanmış, 29.01.2014 tarihinde eldeki dava açılmış ve asıl borçludan alacağın tahsilini sağlayabilecek tüm yollar tüketilmeden kefil hakkında takip yapılarak maaşın haczedilmesinin hukuka aykırı olduğu iddiasıyla menfi tespit talebinde bulunmuştur. Yargılama sırasında 18.11.2014 tarihinde tedbir kararı verilinceye kadar da davacının maaşından kesinti yapılmaya devam edilmiştir. Mahkemece davacının menfi tespit istemi yerinde görülmüş, maaş haczi nedeniyle ödemeler devam ettiğinden davanın İİK’nın 72/6 maddesi gereğinde istirdada dönüştüğü gözetilerek dava öncesinde ve dava açıldıktan sonra davacının maaşından kesilen tüm bedellerin de iadesine karar verilmiştir. 20....

              Maddesine göre “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.” Kanunun açık hükmünden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasının açılması icra takibi şartına bağlı tutulmamıştır. Davacının menfi tespit davası için kendisine karşı icra takibinin yapılmasını veya dava açılmasını beklemeden maddi hukuk anlamında, borcun bir an önce ve kesin olarak ortadan kaldırılmasını istemek hakkına sahip olup, böyle bir durumda dava açılmasında hukuki yararı bulunmadığını kabul etmek mümkün değildir. Davacı Kanunla düzenlenen bir haktan yazılı gerekçeyle yoksun bırakılamaz. Dava konusu olayda işe girerken davacıdan boş senet alındığı anlaşılmakla, davacının menfi tespit davasını açmakta hukuki yararı bulunduğunun kabulü ile, senet aslı dosya arasına getirilip işin esasının incelenmesi gerekirken, aksine düşüncelerle hukuki yarar yokluğundan bahisle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir....

                UYAP Entegrasyonu