Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı...vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 14/06/2012 gününde verilen dilekçe ile menfi tespit istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; menfi tespit istemi yönünden verilen hüküm kesinleştiğinden bu konuda yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına, koşulları oluşmadığından icra inkar tazminat talebinin reddine dair verilen 12/04/2018 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü....

    istisnalar dışında, karşı tarafın, kanuni karinenin aksini ispat edebileceği,” menfi tespit davasında da anılan Yasa hükümlerindeki ispat yüküne ilişkin kuralın uygulanması gerektiği, buna göre, menfi tespit davasında ispat yükünün kural olarak alacaklı olduğunu iddia eden tarafa yani davalıya düşeceği, zira hukuki ilişkinin varlığını iddia eden ve bundan dolayı alacaklı olduğunu ileri süren tarafın davalı olması sebebiyle TMK'nın 6. maddesi (HMK. md. 190) uyarınca ispat külfetinin davalı alacaklıda olduğu, kuşkusuz bu kuralın uygulanabilmesi için davacı borçlunun dava konusu hukuki ilişkiyi inkar etmesi ve borcun hiç doğmadığını ileri sürmesi gerektiği, davacı tarafça icra takibine konu edilen bonodaki imzaya itiraz edildiği, bonodaki imzanın davacıya ait olduğunu, davalı tarafın ispat etmesi gerektiği, dosyada grafoloji bilirkişisinden hükme ve denetime elverişli rapor alındığı, alınan raporda imzanın davacıya ait olmadığının anlaşılarak davacının icra takibi sebebiyle davalı tarafa...

      Mahkemece, davacının bonoda avalist olması nedeniyle aleyhine icra takibine girişilmiş isede, kendisine ödeme emri gönderilmediğinden hakkındaki takibin kesinleşmediği, böylece menfi tespit davasını açmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle davanın ve koşulları oluşmadığından dolayı davalının tazminat isteminin ayrı ayrı reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir İİK 72/1.maddesinde "Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığının ispatı için menfi tespit davası açabilir." denilmektedir. Somut olayda davacı taraf takibe dayanak yapılan bonoda avalist olarak yer almakta olup, takip tarihinden önce muaccel hale gelmiş bonodan dolayı herhangi bir takip başlatılmamış olsa bile İİK 72/1.maddesi hükmü de birlikte değerlendirildiğinde, davacının menfi tespit davası açmakta hukuki yararının mevcut bulunduğunun gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm tesisinde isabet görülmemiştir....

        Davacı takip borçlusunun, icra dosyasında alacağı temlik alan davalı hakkında açmış olduğu menfi tespit davasında, yargılama sırasında davalı takip alacaklısının alacağını dava dışı Hakan Yıldızhan'a temlik ettiği, mahkemece davacıya davaya T3 yönünden tazminat davası olarak mı, yoksa temlik alan Hakan Yıldızhan'a menfi tespit davası olarak mı devam edeceğine ilişkin beyanda bulunmak üzere süre verildiği, davacı vekilince davanın T3 yönünden menfi tespit davası olarak devam edilmesinin talep edildiği, bu davalının takip alacağını üçüncü bir şahıs Hakan Yıldızhan'a temlik etmesi nedeniyle, davacının temlik eden davalı T3 hakkındaki davasını menfi tespit davası olarak devam ettirmesinde hukuki yararının kalmadığı, HMK'nın 125/1- b maddesine göre, davalı hakkında tazminat davası olarak devam edebileceği ancak tazminat davası olarak devam ettirmeyip, menfi tespit davası olarak devam ettirdiği, bu durumda davalı hakkındaki menfi tespit davasında davacının hukuki yararının kalmadığı, hukuki...

        HMK’nın 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Başka bir deyişle, menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca davacının borçlu olup olmadığı belirlenmekte, borçlu olmadığı kısma ilişkin olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak İİK m. 32 uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz. Oysa arabuluculuk sonucu verilen kararlar ilam hükmünde olup, cebri icra yoluna başvurulabilecek niteliktedir....

          Davalı vekili; davacı istemlerinin zamanaşımına uğradığını ve ayrıca yanlar arasındaki alışveriş nedeniyle müvekkilince satılan malların bedeline karşılık davacıdan çekler alındığını ve ayrıca müvekkili yararına ipotek tesis edildiğini, borcun ödenmemesi üzerine takiplere girişildiğini, davacı yanca yapılan takiplere karşı menfi tespit davalarının açıldığını ve halen derdest bulunduğunu, davacı istemlerinin hukuki dayanağı olmayıp, müvekkilinin alacağının tamamen tahsil de edemediğini bildirerek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece; davalı yanca girişilen takiplerin sonrasında davacı tarafından açılan menfi tespit davaları neticesinde davacının kambiyo takibi ve ipotekli takip nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilerek anılan hükmün Yüksek 19....

            İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; işbu davadaki talebin, menfi tespit istemine ilişkin olduğu, TTK'nın 5/A maddesine göre, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olduğu, menfi tespit davalarının bu kapsamda değerlendirilmesinin mümkün olmadığını ve arabuluculuk şartının bulunmadığı gerekçesi ile istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Dava; menfi tespit talebine ilişkindir. İnceleme, 6100 sayılı HMK'nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. 7155 sayılı yasanın 20'nci maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'na eklenen 5/A maddesi ticari davalarda dava şartı olarak zorunlu arabuluculuğu öngörmüştür....

              DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE Dava, İİK 72 uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit istemine ilişkindir. Davacı taraf icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespitini talep etmiş davalı taraf davanın reddini talep etmiştir. Ön inceleme duruşmasında davacı taraf, davalı taraf ile anlaştığını, davadan feragat ettiğini, feragatin hüküm ve sonuçlarını bildiğini beyan etmiş; davalı vekili, karşı taraf ile anlaştığını, vekalet ücret talebinin olmadığını, İİK kapsamında tazminat talebinin de olmadığını beyan etmiştir. Öninceleme duruşması tamamlanmadan önce feragatin gerçekleştiği tespit edilmiştir. HMK'nun 307. maddesinde "Feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir." aynı kanunun 309. maddesinde "Feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır. Feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir....

                ticari davalarda arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün menfi tespit davalarını arabulucuk dava şartına tabi tutmadığı da anlaşılmaktadır....

                  ticari davalarda arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün menfi tespit davalarını arabulucuk dava şartına tabi tutmadığı da anlaşılmaktadır....

                    UYAP Entegrasyonu