Dava 16/10/2023 tarihinde açılmış olup, Türk Ticaret Kanunu’nda yapılan değişiklik kapsamında Kanunun 5/A maddesinin birinci fıkrasında yer alan “paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında” ibaresi “para olan alacak, tazminat, itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davalarında,” şeklinde değiştirilerek menfi tespit davaları da zorunlu arabuluculuk kapsamına alınmış, söz konusu bu düzenleme 01/09/2023 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun 18/A/2. maddesi; "Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir....
Öte yandan İİK'nın 89/3. maddesine göre açılan menfi tespit davaları maktu harca tabi olduğu halde nispi harca hükmedilmesi ve anılan yasa hükmünde menfi tespit davasını açan ücüncü şahsın davayı kaybetmesi durumunda mahkemece tazminata mahkum edileceği hükmüne yer verilmiş olmasına rağmen davayı kazanması halinde tazminat verileceğine ilişkin bir hüküm bulunmadığı halde davalı aleyhine % 20 tazminata hükmedilmesi de usul ve yasaya aykırıdır.” gerekçesiyle bozulmuştur....
Yerel Mahkemece tazminat oranındaki yasal değişikliğin 6352 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa eklenen geçici 10. madde kapsamında kalmadığı, zira bu tazminatın bir takip işlemi sayılamayacağı gibi, bozma kararında belirtilen hususun ancak itirazın iptali davalarında uygulanabileceğini, menfi tespit davalarında icra takibine borçlu tarafın istemi üzerine konulan ihtiyati haciz nedeniyle alacaklının uğramış olduğu varsayılan zarara yönelik bir tazminat mahiyetinde olduğu gerekçesi ile direnme kararı verilmiştir. Direnme kararı davalı vekilince temyiz edilmiştir....
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; menfi tespit davalarında alacak kararı verilmediğinden zorunlu arabuluculuğun dava şartı olarak kabul edilemeyeceğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : Dava, Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) istemine ilişkindir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)'nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Menfi tespit, Mahkemeye yöneltilmiş hukuki himaye talebi dava olarak nitelendirilir. Menfi tesbit davası 6100 sayılı HMK’nın 106. maddesinde ifade edilmiştir. Bunun yanında İİK 72. maddesinde icra hukuku açısından özel bir menfi tespit davası türü düzenlenmektedir....
VEKİLİ : DAVA : Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) DAVA TARİHİ : 28/06/2021 KARAR TARİHİ : 05/11/2021 YAZIM TARİHİ : Mahkememizde görülmekte bulunan Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafından müvekkili aleyhine Bursa 12. İcra Müdürlüğünün ... sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin davalıya herhangi bir borcu olmadığını, icraya konu edilen senedin teminat senedi olduğunu, senedin davalı tarafından aralarındaki anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu, buna dair suç duyurusunda bulunulduğunu, bu nedenlerle menfi tespit davası açılmasında hukuki yararı olduğunu, davanın kabulü ile %20 oranında kötü niyet tazminat talebi ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmişlerdir....
Mahkemece, toplanan delillere göre, dava konusu çeklerin dava dışı şirket ile davalı ... şirketi arasında imzalanan faktoring sözleşmesine istinaden davalıya devredildiği, dava dışı şirket aleyhine açılan menfi tespit davasının kabul edildiği, kararın kesinleştiği, dava dışı şirkete karşı ileri sürülebilecek def'ilerin davalı ... şirketine de ileri sürülebileceği, bu nedenle menfi tespit isteminin yerinde olduğu, davacı tarafından yapılan ödemelerin tarihleri ve dava tarihi dikkate alındığında davanın hak düşürücü süreden sonra açıldığı, bu nedenle istirdat davasının reddi gerektiği gerekçesiyle, davacının menfi tespit isteminin kabulüne, çeklerden dolayı borçlu olunmadığının tespitine, istirdat ve tazminat istemlerinin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin ise aşağıdaki bendin kapsamı...
Mahkemece hükümde tazminat icra inkâr tazminatı olarak isimlendirilmişse de burada sözkonusu olan tazminat, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında hükmedilecek olan kötüniyet tazminatıdır. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında hükmedilecek olan kötüniyet tazminatının hukukî mahiyetinin ve şartlarının incelenmesinde fayda vardır. Bu cümleden olarak; İİK’nun 72/1. maddesi gereğince; “borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir.” Aynı yasanın 5. bendi gereğince; “dava (menfi tespit davası) borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlâmın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hâle iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötüniyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir....
Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/297 esasına açılan menfi tespit davası sonucu, takibe dayanak bonolar üzerinde davacıya atfen atılan imzaların davacının eli ürünü olmadığının belirlenmesi üzerine 03/12/2018 gün ve 2017/297 esas, 2018/728 sayılı kararı ile menfi tespit davasının kabulüne ve 586,00 TL kötüniyet tazminatının davalıdan tahsiline dava değerinin miktarı bakımından kesin olarak karar verilmiş, bu karar üzerine davacı eldeki davada haksız icra takibi ve haciz nedeniyle haczedilen menkul eşyaların değerini maddi tazminat, kişilik haklarının zedelenmesi ve uğradığı itibar kaybından dolayı uğradığı manevi zararın tahsilini talep etmiş, ilk derece mahkemesince 1.800,00 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından manevi tazminat miktarına, davalı vekili tarafından ise maddi ve manevi tazminat kararlarına karşı istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. 6100 Sayılı HMK.'...
Davacılar vekilince harcı yatırılarak düzenlenen 23.09.2008 tarihli dilekçede yer alan menfi tespit talebinin dava ve usul ekonomisi bakımından ayrı açılıp birleştirilmiş bir dava olarak nitelendirilmesi gerekmektedir. Nitekim, yerel mahkemece bu dilekçedeki menfi tespit talebi yönünden hüküm oluşturulmuştur. Ne var ki, 31.03.2008 tarihli ilk dava dilekçesinde yer alan tazminat talebi bakımından olumlu veya olumsuz bir karar verilmediği görülmektedir. Somut olayda tam ıslahtan söz edilemeyeceğine ve ilk dava dilekçesinde yer alan tazminat taleplerinden vazgeçilmediğine göre mahkemece tazminat talebi bakımından da olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken bu yönde bir hüküm kurulmamış olması usul ve yasaya aykırı olduğu gibi 23.09.2008 tarihli dilekçedeki menfi tespit talebinin temelini oluşturan......
Maddesi ile 6102 sayılı TTK’nın 5/A maddesinin birinci fıkrasında yer alan “paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında” ibaresi “para olan alacak, tazminat, itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davalarında,” şeklinde değiştirilmiştir. Tüm bu açıklamalardan sonra somut olayda; davanın kambiyo senedinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin olduğu, UYAP kayıtlarına göre davanın 09/10/2023 tarihinde açıldığı, bu tarih itibariyle davanın zorunlu arabuluculuk dava şartına tabi davalardan olduğu, işbu dava açılırken herhangi bir arabuluculuk tutanağı sunulmadığı, davacı vekili tarafından sunulan 10/10/2023 tarihli beyan dilekçesi ile arabuluculuğa başvurulmadığı beyan edildiğinden düzenlenmiş bir zorunlu arabuluculuk son tutanağının mevcut olmadığı anlaşılmakla arabulucuya başvurulmaksızın açılan işbu davanın 6102 sayılı TTK'nun 5/A. maddesi ile 6325 sayılı kanunun 18/A....