Dosyanın incelemesinde, davacı vekilinin 23/03/3023 tarihli dilekçesinin ekinde İstanbul Arabuluculuk Bürosu'nun ... numaralı, 16/03/2023 tarihli 31.10.2019 Tarihli arabuluculuk anlaşmazlık tutanağının sunulduğu, arabuluculuk görüşmelerinin 24/02/2023 tarihinde başladığı ve 16/03/2023 tarihinde sonuçlandığı, davanın 01/02/2023 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır. 6102 sayılı TTK' nın 4. maddesinde belirtilen uyuşmazlıklardan konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri olan davalarda, arabuluculuk dava şartı olarak belirlenmiştir. Somut olayda; borçlu tarafından açılan menfi tespit ve istirdat davasında, istirdat talebi bir miktar paranın ödenmesi talebini içerdiğinden, arabuluculuk dava şartına tabi olmakla birlikte, menfi tespit davası konusu bir miktar paranın ödenmesi olan bir alacak ya da tazminat davası olmadığından arabuluculuğa tabi değildir. Bu durumda, Yargıtay 11....
Bu fıkraya göre açılacak menfi tespit davaları maktu harca tabidir...." şeklindedir. 7155 sayılı Kanununun 20. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa eklenen 5/A maddesi ticari davalarda dava şartı olarak zorunlu arabuluculuğu öngörmüştür. Türk Ticaret Kanununun 5/A maddesi zorunlu arabuluculuk dava şartını “…konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri…” ile sınırlı tutmuştur. Somut olayda, Davacı, davalı tarafından dava dışı ... Şirketi'ne karşı İzmir 13. İcra Müdürlüğü'nün 2016/6040 Esas sayılı icra dosyasında kendisine gönderilen 3. haciz ihbarnamesi nedeniyle borçlu şirkete karşı borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir. Dava konusunun mutlak ticari dava olmadığı gibi dava bir alacak ya da tazminat davası olmayıp yasada özel olarak tanımlanan menfi tespit istemine ilişkin olduğundan TTK 5/A maddesinin uygulama yeri de bulunmamaktadır. İİK'nın 89/3. maddesine dayalı olarak açılan davada, Asliye Hukuk Mahkemeleri görevlidir....
" gerekçesi ile ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığı ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığı sonucuna varılmıştır....
Dava, menfi tespit talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla başlatılan takibe karşı açılan menfi tespit davası olarak niteleme yapılmışsa da dava konusu icra takibinin ilamsız icra takibi olduğu, takibin dayanağının kambiyo senedinden değil sözleşmeden kaynaklı alacak olarak belirtildiği anlaşılmıştır....
açılmamış sayılmasına,manevi tazminat talebinin koşulları olmadığından reddine karar verilmiştir....
Buna göre mahkemece menfi tespit davasına konu 1.890,00 USD bedelli senet yönünden kötüniyet tazminatı şartlarının oluştuğu gözetilerek davacı lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi, davacının istirdat talebi yönünden ise İcra ve İflas Kanunu'nda istirdat davası sonucunda, davayı kaybeden tarafa herhangi bir tazminat yükletilmesine ilişkin olarak bir düzenleme bulunmadığı gözetilerek kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi doğru olmamıştır....
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, dava konusu para cezasına karşı tüm kanun yollarına başvurulduğunu ve müvekkilinin açtığı menfi tespit davasının kesinleşmesinden önceki tarihte imzaya itiraz davası kesinleştiği için, para cezasının kaldırılması için eldeki davayı açmaktan başka çare kalmadığını, işbu para cezasının kaldırılmasının menfi tespit davası içinde değerlendirilmesi gerektiği ve görevli mahkemenin menfi tespit dosyasını gören asliye ticaret mahkemesi olduğuna dair emsal Bölge Adliye Mahkeme kararının bulunduğunu, İİK m. 170 uyarınca hükmedilen ve haksız olduğu ortaya çıkan para cezasının kaldırılmasını talep ettiklerinden, bu davanın menfi tespit davasının incelendiği mahkemece görülmesi gerektiğini, görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir....
Maddesinde belirtilen yürürlük tarihi olan 01.01.2019 tarihinden sonra açıldığı, davanın menfi tespit davası olduğundan zorunlu arabuluculuk durumunun söz konusu olduğu ve davacının arabuluculuğa başvurmadan doğrudan dava açtığı anlaşıldığı" gerekçesiyle 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun m.l8/A-f.2 hükmü gereğince davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verildiği görülmüştür. DAİREMİZ KARARI: Dairemizin 30/12/2019 tarihli, 2019/3030E.-2019/2903K. Sayılı kararı ile; "...Kanun koyucu zorunlu arabuluculuğa tabi tuttuğu dava türlerini istem sonucuna göre sınırlamış ve istem sonucunun bir miktar alacağın ödenmesi ve tazminat olarak açıklamıştır. Menfi tespit davası ise esasen bir eda davası değil " tespit " davasıdır. Dava devam ederken alacağın ödenmesi ve istirdata dönüşmesinde de durum değişmeyecektir.Zira istirdat istemi menfi tespit isteminin kabul edilmesine bağlıdır ve terditli bir talep olarak ileri sürülmektedir....
talebinin reddi yönünden kaldırılmasını ve maddi - manevi tazminat taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür....
GEREKÇE: Dava, İİK'nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davacı, takibe konu bonodaki borçlu imzasının kendisine ait olmadığından bahisle menfi tespit isteminde bulunmuş; davalı taraf ise davaya cevap vermemiş, aşamalarda ise iddiaları kabul etmeyerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.İlk derece mahkemesi tarafından, "Davanın kabulü ile; davalı ... tarafından İstanbul ... İcra Dairesi'nin ... Esas sayılı icra takip dosyasında icra takibine konu edilen, 21/03/2017 tanzim, 01/02/2018 vade tarihli, 30.000,00-TL. meblağlı bono yönünden davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, -Davalı başlattığı icra takibinde haksız olmakla birlikte, davalının icra takibinde kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından davacının tazminat talebinin reddine." karar verilmiştir.Hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir....