Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki menfi tespit ve istirdat davasında .... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi ile .... Sulh Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Dava, menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir. Asliye hukuk mahkemesince, uyuşmazlığın taraflar arasındaki kira sözleşmesi ve kat mülkiyetinden kaynaklandığı gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur. Sulh hukuk mahkemesi tarafından ise, dava değerine göre asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK'na göre alacak ve menfi tespit davalarında görev dava değerine göre belirlenir....

    HMK’nın 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Başka bir deyişle, menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca davacının borçlu olup olmadığı belirlenmekte, borçlu olmadığı kısma ilişkin olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak İİK'nın 32. maddesi uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz. Oysa arabuluculuk sonucu verilen kararlar ilam hükmünde olup, cebri icra yoluna başvurulabilecek niteliktedir....

    HMK’nın 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Başka bir deyişle, menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca davacının borçlu olup olmadığı belirlenmekte, borçlu olmadığı kısma ilişkin olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak İİK'nın 32. maddesi uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz. Oysa arabuluculuk sonucu verilen kararlar ilam hükmünde olup, cebri icra yoluna başvurulabilecek niteliktedir....

      Şu halde menfi tespit davasında dava konusunun bir miktar alacağa ilişkin olduğu açık olup, 7155 sayılı yasanın 20.maddesi ile TTK'nun 5.maddesine eklenen 5/A maddesi kapsamında menfi tespit davasında arabulucuya başvurmak dava şartı ..." olarak belirtildiği, açılan dava taşeronluk sözleşmesinden doğduğu iddia olunan ve takibe konulan alacakla ilgili menfi tespit istemine ilişkin olup, emsal Yargıtay ilamında da belirtildiği gibi menfi tespit davasında davacının borçlu olup olmadığının tespiti ile birlikte davalının da alacaklı olup olmadığının tespitinin yapılacağı, yukarıda belirtilen yasa gereğince de menfi tespit davasında arabulucuya başvurmanın dava şartı olduğu, davacının dava açmadan önce arabulucuya başvurmadığı gerekçesiyle, açılan davanın 7155 sayılı yasanın 22.maddesine göre 6325 sayılı yasaya eklenen 18/A maddesinin 2.bendine göre dava şartı yokluğu sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir....

        İİK'nun 72/4 maddesinin uygulanması için borçlu tarafından menfi tespit davasının açılması ve bu davanın alacaklı lehine sonuçlanması gerekmektedir. İbraz tarihinin 04/04/2022 tarihi olduğu, ödeme yasağının 09/05/2022'de kaldırıldığı, geçen bu süre içerisinde davacının zarara uğradığına dair bir delil bulunmadığı gibi lehdar olan davalının kötüniyetli olarak çek iptali davası açtığı ve ödeme yasağı talebinde bulunduğu da tespit edilememiştir. İİK'nun 72/4 maddesi şartları oluşmadığından davanın reddine karar verilmiştir....

          Mahkemece, toplanan delillere göre; dava konusu bono bedelinin ödendiği, davalının borç miktarının daha fazla olduğunu ispatlayamadığı, davacının yargılama aşamasında 7.455,96 TL ödemede bulunduğundan davanın istirdat davasına dönüştüğü, dolayısıyla bu bedelin davalıdan tahsiline karar vermek gerektiği, yasa gereği menfi tespit davaları için tazminata hükmedilebileceği, istirdat davalarında tazminata hükmetmenin mümkün olmadığı gerekçeleriyle davanın kısmen kabulü ile taleple bağlı kalınarak 7.455,96 TL alacağın ödeme tarihi olan 10.05.2010'dan itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ve fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı yan menfi tespit davası devam ederken borcu ödemek zorunda kalmış, işbu menfi tespit davası kendiliğinden istirdat davasına dönüşmüştür....

            ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO : 2020/933 Esas KARAR NO : 2021/550 DAVA : Menfi Tespit (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) DAVA TARİHİ : 18/12/2020 KARAR TARİHİ : 04/06/2021 KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 11/06/2021 Davacı vekili tarafından açılan Menfi Tespit davasının Mahkememizde yapılan açık yargılaması sonucunda: GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesi ile; müvekkilİ ile davalı arasında hizmet sözleşmesi olduğunu, müvekkili şirkette çalışan iş kazası sonucu vefat ettiğini, bu nedenle müvekkili ve davalı aleyhine tazminat davaları açıldığını, davalı tarafın tazminat bedellerini ödeyip tamamını müvekkilin cari hesabından mahsup ettiğini, davalı tarafın sözleşme gereği işçilere yapması gereken sigortayı yapmadığı gibi 3.kişilerin kusur oranı da dikkate alınmayarak kusurun müvekkili şirkete davalı tarafından yansıtıldığını, sözleşmeye aykırılık nedeniyle 264.027,79 TL tazminat bedelinden müvekkilinin sorumlu olmadığının tespitine, mahkemece...

              "İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacılar tarafından davalılar aleyhine 05/01/2005 ve 28/02/2005 günlerinde verilen dilekçeler ile menfi tespit ve tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; asıl davanın ve birleşen ... .... Asliye Hukuk Mahkemesi 2005/... esas sayılı davasının reddine, birleşen diğer davaların kabulüne dair verilen .../05/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi ... ve ... tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, kurum zararından kaynaklanan tazminat ve menfi tespit istemine ilişkindir. Mahkemece, asıl davanın ve birleşen ... .... Asliye Hukuk Mahkemesi 2005/... esas sayılı dosyasındaki menfi tespit istemli davanın reddine, birleşen ... .... Asliye Hukuk Mahkemesi 2005/78, ... .... Asliye Hukuk Mahkemesi 2005/79, ... .......

                Davacı vekili 03.05.2012 tarihli son celse, mevcut raporuna göre davanın ,takip konusu senedin bedelsizliği nedeniyle menfi tespit davası şeklinde ıslah etmek istediklerini bildirerek süre istemiş, davalı vekili bu talebi kabul etmediklerini beyan etmiştir. Mahkemece, dava, senet altındaki imzanın davacının eli ürünü olmadığına ilişkin olup, bilirkişi raporundan sonra karar aşamasında davanın bu senedin bedelsizliği nedeniyle menfi tespit şekline düşünülmesinin usulen mümkün olmadığı kanaatine varılmakla dosya kapsamı, Adli Tıp Kurumu raporu nazara alındığında, iptali istenen senet altındaki imzanın davacının eli ürün olduğu, davalı tarafın tazminat isteminin koşullarının bulunmadığı gerekçesiyle davanın ve davalının tazminat isteminin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir....

                  Menfi tespit davasında arabulucuya başvurunun zorunlu olup olmamasının incelenmesinde, ayrıca menfi tespit davasıyla ilgili genel bir açıklama yapılması ve ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde de yarar vardır. Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit davası olarak adlandırılmaktadır. Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nın 72.maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır....

                    UYAP Entegrasyonu