Taraflarca asıl ihtilaf konusu yapılan husus, bu suyun sulama birliğini oluşturan köylerin sulama sahası dışında kalan davacı köye ait taşınmazın kullanım hakkının olup olmadığı konusu olmuştur. 6172 sayılı Sulama Birlik Kanunu 19. maddesinde; '' Birliğin görev alanında bulunan tesisten istifade eden su kullanıcıları birlik üyesi olmasa dahi bu Kanunda ve Birlik ana statüsünde öngörülen esaslar çerçevesinde sulama işletme faaliyetlerine ilişkin olarak alınan kararlara diğer birlik üyeleri gibi uymaya ve yükümlülüklerini zamanında yerine getirmeye mecburdur. Üye olmayan su kullanıcılarının sulamadan faydalanma ile ilgili hakları kısıtlanamaz. Ancak, mali mükellefiyetleri birlik meclis kararı ile iki katına kadar arttırılabilir"şeklinde düzenleme mevcuttur. İlk derece mahkemesince davalı köyün suya vaki elatmasının önlenmesi yönünde karar verilmesi doğru olmadığı gibi, yukarıda açıklanan yasal düzenlemelere de aykırılık oluşturmuştur....
özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre asıl davada davacı ...’un, asıl ve birleşen 2013/306 esas sayılı davalarda davacı ...’in tüm temyiz itirazları reddedilmelidir. 2) Asıl ve birleşen davalarda davacılar ... ve ...’in temyiz itirazlarına gelince; Asıl dava, birlik üyeliğinden geçici ihraç kararının, birleşen dava kesin ihraç kararının iptali istemine ilişkindir....
Dosyadaki bilgi ve belgelerden; davacının davalı birliğin üyesi olduğu, birlik tüzüğü uyarınca üyenin süt üretiminin %75 ini birliğe teslim etmesi gerekirken davacının bu taahhüdüne uymayıp 2010 yılı temmuz ayından itibaren ürettiği sütleri kendisinin pazarladığı, 2011 yılı için birliğe süt teslimi yapmadığı, aidat borcunu ödemediği, birlik yönetim kurulu kararı ile davacının üyelik yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle birlik üyeliğinden ihraç edildiği, davalı birliğin yeterli çoğunluk sağlanamadığından ertelenen genel kurul toplantısını 17.02.2011 tarihinde yaptığı, toplantıya kurucu üye sayısından (16) fazla üyenin (23) katıldığı, toplantı yeter sayısının bulunduğu, bunlardan dokuzunun kurucu üye olduğu, toplantıda diğer gündem maddelerinin yanında davacının birlik üyeliğinden ihracının da görüşülerek yönetim kurulu kararının onaylandığı, ihraç kararının davacıya 05.05.2011 tarihinde tebliğ edildiği, davacının 17.02.2011 tarihli genel kurul toplantısının iptali olmaz ise davacının...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın usulden reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Dava; menfi tespit istemine ilişkindir. Mahkemece, uyuşmazlığın ticari bir işten kaynaklanmadığı, 3626410 numaralı abonenin mesken abonesi olduğu, uyuşmazlığın genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemesinde çözümlenmesi gerektiği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiş, hüküm; davacı vekili tarafından temyiz edilmişitr. Sağlık bir temyiz incelemesi yapılabilmesi için taraflar arasında imzalanan abonelik sözleşmesinin incelenmesi gerekmektedir....
Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının tarımsal sulama aboneliğinin bulunduğu, icra takiplerinde takip dayanağının "kaçak bedeli" olarak gösterildiği, davalının eldeki davada, takip konusu borcun aboneliğin endekse dayalı tüketim faturalarından kaynaklandığını savunduğu, davalının dosyaya gönderdiği cevabi yazısında da dava konusunun aboneye ait tüketim borcu olduğunu; kaçak elektrik kullanım tutanağı olmadığını ifade ettiği, menfi tespit davalarında davalı takip alacaklısının takip talebinde belirttiği borç sebebi ile bağlı olduğu, menfi tespit davasında, takibin tüketim endeksine dayalı faturadan kaynaklandığını ileri sürmesi mümkün olmamakla birlikte, borç sebebinin takip talebinde sehven "kaçak" olarak bildirildiği dikkate alınsa da davalının takip yetkisi bulunmadığı, davacının menfi tespit talebinde haklı olduğu gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. V. TEMYİZ A....
Kanunun amacından da anlaşılacağı üzere; sulama birliklerinin en önemli görevlerinden biri ülkenin su varlık ve kaynaklarının rasyonel kullanımını sağlamaktır. Bu amacın gerçekleştirilebilmesi için; yetki sahasındaki gerek yer altı, gerekse yer üstü suları üzerinde tasarruf ve tevzii yetkisinin sulama birliğine ait olduğunun kabulü gerekmektedir. Zira uygulamada yüzeye yakın suların çıkarılmasına 167 sayılı Yeraltı Suları Hakkında Kanun uyarınca müdahale edilmemekte, dolayısıyla yer altı sularının kontrolsüz kullanımına yol açılmakta olduğu, cazibeli sular yönünden ise çiftçiler arasında eşitsizliğe neden olacağı ve sulama tesislerinin su temin ettiği göl havzasının kurumasına ve dolayısıyla birlik hizmetlerinin aksamasına yol açılabileceği anlaşılmaktadır. Yine 6172 sayılı Kanun'un 19. maddesi uyarınca sulama bedeli ödemek için birlik üyesi olmak da gerekmemektedir. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2018/4542 E. 2020/2031 K. ) 10....
Davalı vekili, müvekkilinin davacı üst birliğe üyeliğinin yasal olmadığını, genel kurulda bu konuda karar alınmadığını, bu nedenle üyesi olmadığı üst birlik tarafından kesilen tüm kesintilerin yasa dışı olduğunu, müvekkilinin daha sonra üstbirlik üyeliğinden istifa ettiğini, noter kanalı ile davacıya bildirdiğini, müvekkilinin davacıdan alacaklı olduğunu, bu nedenle takibe geçtiğini savunarak, davanın reddini istemiştir....
Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/451 esas sayılı dosyası ile açılan itirazın iptali davasında 26/02/2020 tarihinde tesis edilen davanın kabulüne ilişkin karara karşı davalıların istinaf kanun yoluna başvurması üzerine üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde; DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı-Hikmet Aladağ'ın, üvekkili sulama birliğine ait elektrikli yer altı kuyularından yapmış olduğu pompajlı sulama bedellerinden dolayı, müvekkili sulama birliğine borçlu olduğunu, davalının yer altı kuyularından yapmış olduğu sulamalardan dolayı, 2008 yılı sulama sezonundan kalan 65,5 saat pompajlı sulama borcunun 2009 yılı sulama sezonundan kalan 73 saat pompajlı sulama borcunun 2010 yılı sulama sezonundan kalan 105 saat pompajlı sulama borcunun, 2011 yılı sulama sezonundan kalan 35 saat pompajlı sulama borcunun, 2012 yılı sulama sezonundan kalan 36 saat pompajlı sulama borcunun bulunduğunu, davalı müvekkili sulama birliğinden sulama yapmasına rağmen, müvekkili sulama...
Dava, 16.10.2004 tarihli genel kurul kararı uyarınca aidat borcunun tahsili için girişilen takip nedeni ile menfi tespit, istirdat ve Yargıtay bozma ilamından sonra birleştirilmesine karar verilen alacak talebine ilişkindir. Taraflar arasında 30.03.2004 tarihli ibraname imzalandığı ve davacı ...'ın 30.03.2004 tarihli dilekçesi ile davalı kooperatif üyeliğinden istifa ettiği ve istifasının yönetim kurulunun aynı tarihli kararı ile kabul edildiği anlaşılmıştır. Mahkemece, hem asıl davadaki hem de birleştirilmesine karar verilen davadaki borcun temelini oluşturan 16.10.2004 tarihli genel kurul kararı ile diğer genel kurul kararlarının iptaline ilişkin olarak görülen davanın henüz kesinleşmediği anlaşıldığından bu davanın sonucu beklenmeden yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir....
Mahkememizin 2019/700 esas sayılı dosyası incelendiğinde; tarafların dosyamız tarafları ile aynı olduğu, dava konusunun kooperatif aidat borcundan kaynaklanan menfi tespit davası olduğu, delillerin usül ekonomisi açısından birlikte değerlendirilmesi gerektiği, her iki dosya arasında HMK'nun 166. maddesi kapsamında bağlantı bulunduğu anlaşılmıştır. Bu durum karşısında dava dosyasının 6100 Sayılı HMK'nun 166/1 maddesi gereğince Mahkememizin 2019/700 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varan mahkememiz aşağıdaki şekilde karar vermiştir....