Şti. vekilinin yerinde bulunmayan tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüşmesi ve davaya istirdat davası olarak devam edilmesi İİK'nın 72/VI. maddesinde düzenlenmiş olup, bu madde hükmüne göre borçlu, açtığı menfi tespit davasında ihtiyati tedbir kararı almamış veya verilen ihtiyati tedbir kararının herhangi bir sebeple kaldırılmış olması nedeniyle dava konusu borcu ödemek zorunda kalmış olursa menfi tespit davası yasa gereği kendiliğinden istirdat davasına dönüşür ve davaya istirdat davası olarak devam edilir. Buna göre menfi tespit davasının devamı sırasında borcun herhangi bir nedenle ödendiği iddiası üzerine mahkemece bu iddia araştırılıp ödemenin kanıtlanması halinde, talep olmasa dahi dava kendiliğinden istirdat davasına dönüşeceğinden açılan menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edilmelidir. (Emsal Y. 15. ....'...
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO : 2020/409 Esas KARAR NO : 2021/354 Karar DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) DAVA TARİHİ : 24/08/2020 KARAR TARİHİ : 12/04/2021 Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili 24/08/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ... ile davalı.../01/2020 tarihli...'ya ai... isimli mobilya mağazasının tüm ferileri ile birlikte devrini taahhüt altına altına alan sözleşme akdedildiğin, sözleşme de ...' nın mobilya mağazası ve diğer tüm ferilerini devretmesi karşılığında müvekkili ...'ın 550.000,00-TL yi ...'...
Müspet zarar, kusursuz olan tarafın temerrüde düşen taraftan sözleşme yürürlükte kaldığı sürece isteyebileceği bir tazminat türü olduğu gibi sözleşmeden kusurlu olarak dönen taraftan da istenebilir. Görülüyor ki, müspet zarar talebinde bulunan kimsenin sözleşmeden dönmemiş olması sözleşmeden dönme varsa dönen tarafın kendisi olmaması gerekir. Zarar ve özellikle müspet zarar kavramlarına ilişkin bu genel açıklamalardan sonra somut olaya gelince her ne kadar davacı tarafından kar kaybı talebinde bulunulmuş ve bir kısım raporlarda ihtimallere dayalı olarak hesaplama yapılmış ise de davacı taraf sözleşmeden dönen taraf olduğundan ve ancak menfi zararlarını isteyebileceğinden müspet zarar kapsamında kalan kar kaybı zararını talep edemez....
İlk derece mahkemesince; davacı vekilinin 'müvekkilinin sözleşmenin geçerliliğine inanılarak başka bir sözleşme fırsatının kaçırılması dolayısıyla uğranılan zararı ve ayrıca sözleşmeden doğan teslim borcunun davalı satıcı tarafından hiç ifa edilmemiş olmasından kaynaklı, sözleşmenin davacı müvekkili tarafından haklı sebeple tek taraflı feshinden doğan menfi zararlarına karşılık olarak Bakırköy 14....
Tüketici Mahkemesi 2017/305 Esas ile menfi tespit davası açarak davayı kazandığını, davalının aradan 4 yıl geçtikten sonra sözleşmenin altına monte edilmiş olan senetleri sözleşmeden ayırmak sureti ile Ankara ... 2022/4704 Esas üzerinden müvekkilim hakkında icra takibi yaptığını, müvekkilinin davalıya kesinlikle senet vermediğini, davalının, satış sözleşmesi imzalatıyorum diyerek müvekkiline senette imzaların olduğu yeri imzalattığını, akabinde bu senedi sözleşmeden yırtıp ayırarak sanki ortada kayıtsız şartsız bir borç ikrarı varmış gibi kambiyo icra takibi yaptığını, ayrıca müvekkilinin senedin düzenlendiği iddia olunan 19.05.2016 tarihinde evli olup bu hali ile eşinin açık rızası alınmadığı için TBK 584/1 maddesi uyarınca alınan kefaletin geçersiz olduğunu ileri sürerek Ankara ... Dairesi 2022/4704 Esas icra takibinin şimdilik teminatsız olarak durdurulmasını, davanın kabulü ile müvekkilin Ankara ......
İlk derece mahkemesince, davanın, 15 günlük yasal süre içerisinde açılmadığı gerekçesiyle hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.Karara karşı davacı vekili vermiş olduğu istinaf dilekçesi ile davanın genel hükümlere göre açılan menfi tespit davası niteliğinde olduğunu, dolayısıyla hak düşürücü süreye tabi olmadığını, müvekkilinin çok sonradan haberdar olduğu icra takibinden kaynaklı borçlu olmadığı iddiasıyla işbu davanın açıldığını, dolayısıyla davanın herhangi bir süreye tabi olmadığını, kaldı ki icra müdürlüğünden gönderilen tebligatların tamamının Tebligat Kanununa aykırı olduğunu belirterek istinafen ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesi talebinde bulunmuştur. Dava, İİK'nın 89. maddesi gereğince açılan menfi tespit istemine ilişkindir....
lll.İNCELEME ve GEREKÇE: Dava, çekten kaynaklı menfi tespit davasıdır. Davacılar, 30.06.2016 keşide tarihli, 8.344,00 TL bedelli, keşidecisi Davacı ...-----adlı şirket, lehtarı ve ilk cirantası Davacı ... adlı şirket olan ve muhtelif kişilerce 7 farklı ciro gören ve son hamili davalı olan çekten kaynaklı borçlu olmadıklarını, çekteki imzanın Davacı .-----ait olmadığını, çekin çalıntı olduğunu ve çekte keşide tarihinde tahrifat yapıldığını iddia etmişler ve çekin takibe konulduğu------.İcra Müdürlüğü ------sayılı dosyasında borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesini talep etmişlerdir. Davacı ... Yönünden; Çekteki imzaların, davacı şirkete ait olup olmadığı hususunda aldırılan bilirkişi raporunda, imzanın davacı şirkete ait olmadığı tespit edilmiştir. Geçersiz bir imza sahibini bağlamaz kuralı gereği davacının, davalıya borçlu olmadığı anlaşılmakla, ----.İcra Müdürlüğü ------ sayılı dosyasında davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir....
menfi tespit davası açmakta hukuki yararı olmadığını, davacının şimdi menfi tespit talep ettiği dosyalardan ......
Bu durumda, mahkemece; bonoya ilişkin menfi tespit isteminin konusuz kalması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, kararın kesinleşmesi halinde bononun davacı tarafa iadesine ve davalının davanın açılmasına sebebiyet verdiği gözetilerek, yargılama giderlerinin HMK. nun 326. maddesi uyarınca taraflarının haklılık oranına göre hüküm altına alınmasına karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile bonoya yönelik menfi tespit ve iptal istemlerinin reddi ile bono tutarı üzerinden davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir....
İcra takibinden önce menfi tespit davası açabilmesi için borçlunun borçlu olmadığının hemen tespit edilmesinde korunmaya değer bir hukuki yararının bulunması gerekir. Somut olayda, davalı banka tarafından muhtelif tarihlerde keşide edilen birden çok kat ihtarnamelerinde, davacının kefil/borçlu olarak gösterilerek kat ihtarında belirtilen tutarın ödenmesinin ihtar edildiği, bu haliyle basiretli tacir gibi hareket etme ve özen yükümlülüğü bulunan davalı bankanın ihtarnamenin sehven gönderildiği şeklindeki savunmasının yerinde olmadığı gibi, davacı borçlunun kendisi hakkında henüz icra takibi başlamadan önce de yapılabilecek olası bir takibi düşünerek kendisini bir borçla tehdit eden kimseye karşı “böyle bir borcunun bulunmadığının saptanması için de menfi tespit davası açmasında korunmaya değer hukuki yararının bulunduğunun kabulü gerekir....