Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Mahkemece toplanan delillere göre; davacı tarafça asıl alacağa yönelik olarak açılan menfi tespit davasının, yargılama esnasında çek bedellerinin ödenmesi nedeniyle istirdat davasına dönüştüğü, davanın kabulüne yönelik olarak verilen kararın 10/04/2014 tarihinde kesinleştiği, o davada davacının faiz talebinde bulunmadığı, faizin ayrı bir dava konusu yapılabileceği, davacının faiz talebinde haklı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, icra takibi nedeniyle ödenen paranın faizinin istirdatı istemine ilişkindir. İİK'nun 72/7 maddesinde düzenlenen istirdat davasının, son ödeme tarihinden itibaren 1(bir) yıl içerisinde açılması gerekir. Bu 1(bir) yıllık süre, hak düşürücü süre mahiyetinde olduğundan mahkemece re'sen dikkate alınması gerekir. Somut olayda son ödeme tarihi 28/02/2012'dir....

    Menfi tespit davalarının arabuluculuk dava şartına tabi olup olmadığı uygulama ve doktrinde tartışmalara sebep olmuştur. Kanun metninin lafzi yorumuna bağlı kalındığında menfi tespit davaları kapsam dışında görünmektedir. Ancak unutmamak gerekir ki menfi tespit davası bir olumsuz alacak davasıdır. Esasen tartışılan husus bir alacağın varlığı veya yokluğudur. Alacak davası olumlu bir tespite dayalı alacak hükmü kurulmasını gerektirir ve bir tarafı para ödemeye mahkum eder. Menfi tespit davası ise olumsuz tespit içeren alacak davası olup bir tarafı para ödemekten kurtarır. Hatta menfi tespit davası sonuçlanmadan veya henüz açılmadan alacak tahsil edilirse menfi tespit davası istirdada yani bir alacak davasına dönüşür. Davanın tabiatı bu biçimde tavsif edildiğinde kanun koyucunun amacına yönelik bir yorumla menfi tespit davalarının da arabuluculuk dava şartına tabi olduğu kabul edilmelidir....

      Menfi tespit davalarının arabuluculuk dava şartına tabi olup olmadığı uygulama ve doktrinde tartışmalara sebep olmuştur. Kanun metninin lafzi yorumuna bağlı kalındığında menfi tespit davaları kapsam dışında görünmektedir. Ancak unutmamak gerekir ki menfi tespit davası bir olumsuz alacak davasıdır. Esasen tartışılan husus bir alacağın varlığı veya yokluğudur. Alacak davası olumlu bir tespite dayalı alacak hükmü kurulmasını gerektirir ve bir tarafı para ödemeye mahkum eder. Menfi tespit davası ise olumsuz tespit içeren alacak davası olup bir tarafı para ödemekten kurtarır. Hatta menfi tespit davası sonuçlanmadan veya henüz açılmadan alacak tahsil edilirse menfi tespit davası istirdada yani bir alacak davasına dönüşür. Davanın tabiatı bu biçimde tavsif edildiğinde kanun koyucunun amacına yönelik bir yorumla menfi tespit davalarının da arabuluculuk dava şartına tabi olduğu kabul edilmelidir....

        Somut uyuşmazlığa dönüldüğünde; Dairenin 17.11.2016 tarihli bozma ilamında, davalının sair temyiz itirazları incelenmeksizin sadece İİK 361 maddesi kapsamında kalan alacak yönünden dava açmakta hukuki yarar bulunup bulunmadığı bozmaya konu edilmiş, menfi tespit davası ile icra müdürlüğünün kabulünde bulunmayan istirdat bölümü yönünden Dairece bir karar verilmemiştir. Bu halde Dairenin 17.11.2016 tarihli bozma ilamının davalı yönünden, tüm davaya yönelik olmak üzere usule ilişkin kazanılmış hak oluşturması mümkün değildir. Nitekim, davacı takip dosyası dayanağı 08.10.2003 tarihli protokolün, davacı şirketten mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak düzenlendiğini iddia ederek bu belgeye dayalı takip yönünden menfi tespit davasını açmış olup derdest menfi tespit davasının İİK 361. maddesi hükümlerine göre çözümlenmesi mümkün değildir. Bu durumda menfi tespit davası açmakta, davacının elbetteki hukuki yararı bulunmaktadır....

          Menfi tespit istemi yargılama aşamasında istirdata dönüşse de yasa gereği bu tür ilamların icrası için kesinleşme şartı aranmalıdır. Somut olayda; takip dayanağı ilamda; davacı faturalardan dolayı borçlu olmadıklarının tespitini talep etmiş iken, yargılama aşamasında davacı davasını istirdat davasına dönüştürmüş ve mahkemece fazladan tahsil edilen 100.000,00 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Her ne kadar menfi tespit davası istirdata dönüşmüş olsa da bu ilamın kesinleşmeden infazı mümkün değildir. Mahkemece şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken istemin yazılı gerekçe ile reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir....

            İSTİNAFA BAŞVURAN TARAFLAR ve İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İstinaf talebinde bulunan davacı tarafından, mahkemece verilen hükümde istirdat yönünden hüküm kurulurken menfi tespit yönünden hüküm kurulmamasının hatalı olduğunu, bu nedenle kararın kaldırılması talep edilmiş, İstinaf talebinde bulunan davalı tarafından ise, istirdat davalarında öngörülen bir yıllık sürenin geçtiği, davacının müteselsil kefil olduğunu, bir kısım takiplerin kapatıldığını, bir kısım takiplerin ise devam ettiğini, müteselsil kefil olmaları nedeniyle davacının tüm borçlardan sorumlu olduğunu, ödenen miktarın davacıdan tahsil edilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığını, bu nedenle mahkemece verilen kararın hatalı olduğu, kararın kaldırılması talep edildiği anlaşılmıştır. DELİLLER : Tüm dosya kapsamı. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE : Dava, kefalet nedeni ile fazladan ödendiği iddia edilen bedelin istirdadı ve menfi tespit davasıdır....

            Dosya içeriğine göre, ilk derece mahkemesince davacının menfi tespit talebinin (57.305,40 TL) kabulüne, istirdat talebinin (26.838,31 TL) reddine karar verildiği, karar hakkında sadece davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulduğu ve bölge adliye mahkemesinde davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile davanın istirdat talebi yönünden de kabulüne karar verildiği görülmekle, davalının temyize konu ettiği miktar 26.838,31 TL olup bölge adliye mahkemesinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 78.630 TL’nin altında kalmaktadır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle, davalının temyiz dilekçesinin REDDİNE, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 03/03/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi....

              Mahkemece genel yetki kuralı gereğince davalı savunmasının yerinde olduğu, icra takibinin yapıldığı yer mahkemesinin yetkili olacağına ilişkin menfi tespit davalarında uygulanan İİK.nun 72/7.maddesinin istirdat davalarında uygulanmasının mümkün olmadığı, kaldı ki, icra takip dosyasında ödeme emrinin iptaline karar verilmesi nedeniyle ortada geçerli bir takibinin de bulunmadığı gerekçeleri ile yetkisizlik kararı verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. Dava; İİK.nun 72/7.maddesi uyarınca açılmış istirdat davasıdır. Aynı yasanın 72/son maddesi uyarınca menfi tespit ve istirdat davaları takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir. Somut olayda Konya’da icra takibine girişildiğine göre bu yer mahkemesi de yetkilidir. Ödeme emrinin iptal edilmiş olması icra takibinin de iptali sonucunu doğurmaz....

                Mahkemece, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, bonodaki imzanın davacıya ait olmadığı, davalı kooperatifin, davacının babası Hulusi Doğan'dan olan alacağından dolayı, davacının borcu üstlenmesi nedeniyle takip konusu bonodan sorumlu olduğu, dava açıldıktan sonra 15/08/2013 tarihi itibariyle borcun ödendiği, davalı tarafından dava konusu takip ile tahsil edilen asıl borç ve icra takip masrafları dışında davacıdan fazla tahsilatın yapılmadığı gerekçesiyle, davacının takip dayanağı bonodan dolayı ödeme sebebiyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, istirdat ve tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. Dava, bonodan dolayı sahtelik iddiasına dayalı menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir. Takibe dayanak bonodaki imzanın davacıya ait olmadığı, davaya konu dosya içindeki delillerle sabittir....

                  Tüketici Mahkemesinin 2019/718 esas, 2021/283 karar sayılı, 01.07.2021 tarihli ilamına dayalı olarak ilamlı takip başlatıldığını, ancak takip dayanağı ilamın menfi tespit davasına ilişkin olduğunu ve bu ilamların kesinleşmeden icra edilemeyeceğini, asıl hükmün ferisi niteliğindeki yargılama giderleri ve avukatlık ücretlerinin de aynı şekilde kesinleşmeden takibe konu edilemeyeceğini ileri sürerek takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın menfi tespit değil istirdat davası olduğunu, istirdata ilişkin davaların icra edilebilmesi için ilamın kesinleşmesinin şart olmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir....

                  UYAP Entegrasyonu