Karaköse adına kayıtlı dava konusu 93 ada 366 parseldeki 19 nolu meskenin evlilik birliği içinde edinildiğini ileri sürerek mal rejiminin tasfiyesi ile alacak isteğinde bulunmuş, davalı vekili cevabında boşanma dava dosyasına sunulan protokolün 3. maddesi gereğince davanın reddini savunmuştur. Sayın çoğunluk ile muhalefet görüşü arasındaki ayrılık, protokolde sözü edilen “mal” tabirinden, mal rejiminin tasfiyesine konu edilebilecek malvarlıklarının anlaşılıp anlaşılamayacağıdır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabının birinci kısmının dördüncü bölümünün başlığı “Eşler Arasındaki Mal Rejimi” dir. Bu bölümün ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci ayırımları; sırasıyla “Edinilmiş Mallara Katılma”, “Mal ayrılığı”, "Paylaşmalı Mal Ayrılığı” ve “Mal Ortaklığı” başlıklarını taşımaktadır. Söz konusu bölüm ve ayırımların altında yer alan bir çok kanun maddelerinde de “mal” ya da “malvarlığı” tabiri kullanılmıştır....
rejimi davasının konusu olabilecek talepler olduğunu, zira boşanmada mal paylaşımı, evlilik birliğinin mahkeme kararı ile sona ermesinden sonra, evlilik sürecinde mülkiyeti elde edilmiş mal varlığının paylaştırılması esasına dayandığını ve mal rejimi davasının boşanma davası ile birlikte açılması usul hukuku bakımından mümkün olmadığını, bu sebeple davalı-karşı davacı tarafından kötü niyetli bir şekilde ve haksız olarak ileri sürülen mal rejimine ilişkin taleplerinin yerel mahkeme tarafından göz önünde bulundurulmaması gerektiğini, bu hali ile yerel mahkeme tarafından mal rejimine ilişkin talep ve bağlantılı ihtiyati tedbir talepleri değerlendirilmeksizin davaların tefrikine karar verilmesi gerekirken ilgili taleplerin değerlendirmeye alınmış olması hukuken anlaşılabilir olmadığını, kaldı ki -asla kabul anlamına gelmemekle birlikte- davalı-karşı davacının mal rejimine ilişkin talepleri dahi "katılma alacağının tespiti" şeklinde ileri sürülmüş olup taşınmazın aynına yönelik bir tedbir...
Davalılar vekilinin cevap dilekçesinde; davacının müvekkilinin eşi olduğunu, taraflar resmen boşanmadan, iş bu davanın esasına girilmesinin mümkün olmadığını, taraflar arasında derdest bir boşanma davası olsa ve davalı (müvekkil) adına kayıtlı bir taşınmaz, araç veya maldan davacı katkı payı veya edinilmiş mal rejimine dayalı alacak talep etmiş bulunsa boşanma davası ile birlikte açılmışsa tefrik edilerek boşanma davasının sonucunun beklenmesini, boşanma davasından ayrı açılsa boşanma davasının bekletici mesele sayılması gerektiğini, ortada boşanma davası yoksa usulden reddedilmesi gerektiğini beyan ve talep etmiştir. Mahkemece, davanın kabulüne, davaya konu gayrımenkul ile igili tasarrufun iptaline dair verilen kararın davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, ... 4. Hukuk Dairesi'nin 05.11.2013 günlü, 2012/18060 E- 2013/16988 K. sayılı ilamı ile bozulmuştur. Davacı tarafından söz konusu karar aleyhine karar düzeltme talebinde bulunulmuş ... 4....
A R A R Davacı ... vekili, evlilik birliği içinde edinilen kooperatif hissesinin davalı eş tarafından mal kaçırma kastı ile diğer davalı ...'a devrettiğini belirterek davalı adına kayıtlı kooperatif hissesinin iptali ile davacı adına kooperatif hissesinin kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili sunduğu 10.05.2012 tarihli dilekçe ile, evlilik birliği içinde edinilen taşınmazın tasfiyesine ve malın edinilmiş mallara katılma ve ilgili mal rejimine göre paylaştırılarak davacının alacak hakkına hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı ... Aslaner vekili ve davalı Vasfıye ... vekili, açılan davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, taraflar arasındaki boşanma davasının ret ile kesinleştiği, tarafların halen evli olduğu, mal tasfiyesinin gerçekleşemeyeceği, tasfiye edilecek ortak malvarlığı hakkında aile mahkemesince hüküm kurulamayacağından mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir....
Mahkeme kararındaki nitelendirmeye göre, dava; mal rejimine ilişkin alacak istemine ilişkindir. Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 16/01/2016 tarih ve 1 sayılı kararı ile aynen kabul edilen ve 26/02/2016 günü Resmi Gazetede yayımlanarak 01/03/2016 tarihinde yürürlüğe giren hukuk dairelerine ilişkin iş bölümü uyarınca bu davanın temyiz incelemesi Yargıtay 1.Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır. Hâl böyle olunca, 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 23/07/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6723 sayılı Kanun'un 21. maddesi ile değişik 60/3. maddesi gereğince dosyanın Yargıtay 1.Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE 04/07/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi....
O halde, mahkemece, şirket hissesinin kişisel mal olduğuna yönelik ispat külfeti davalı erkekte olmasına rağmen, hatalı değerlendirme ile ispat külfetinin davacı kadında olduğunun kabul edilmesi hatalı olmuştur. Diğer yandan, davalı erkek dosya kapsamındaki mevcut delillerle şirket hissesinin kişisel mal olduğunu da ispatlayamamıştır. Tüm bu açıklamalara göre, mahkemece, şirket hissesinin edinilmiş mal olduğu kabul edilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş, bozmayı gerektirmiştir. b. Şirket kar payına yönelik yapılan incelemede; Somut olayda, mahkemece kar payı yönünden katılma alacağının kabulüne karar verilmiş ise de, karar hatalı olmuştur....
Aile Mahkemesince, davanın mal rejimine ilişkin olmadığı gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur. ... Asliye Hukuk Mahkemesi ise davalının emekli olabilmesi için, davacının kendi birikimlerinden 35.000,00.-TL bedeli ödediği, bu paranın mal rejimi tasfiyesi içerisinde değerlendirilmesi gerektiği, davacı tarafça da açıkça katkı olarak iadesinin talep edildiği gerekçesiyle karşı görevsizlik kararı vermiştir. 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usûllerine Dair Kanunun, 5133 sayılı Kanunda değişik 4/1. maddesi uyarınca, 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun üçüncü kısmı hariç olmak üzere, ikinci kitabından kaynaklanan davalara aile mahkemelerinde bakılır. Buna göre davanın aile mahkemesince görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. Somut olayda uyuşmazlığın, evlilik birliği içinde yapılan işlemlerden kaynaklandığı ve mal rejimine yönelik (eklenecek - çıkarılacak değerlerden) olduğu anlaşılmakla, aile mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 1.10.2003 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 10.5.2005 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali tescil, ıslah yolu ile ileri sürülen beyanla 2.kademedeki istek ise tazminata ilişkindir. Gerçekten, satış vaadine konu taşınmaz elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi bulunduğundan ortaklık dışında kalan üçüncü kişiye yapılan satış vaadi sözleşmelerinin ifa olanağı taşınmazın paylı mülkiyet rejimine geçişinde doğar. Mahkemenin bu olguyu gözeterek tescil istemini reddetmesinde yasaya aykırı bir yön yoktur....
GEREKÇE : Dava mal rejimine dayalı alacak talebinden ibarettir. HMK'nun 355. maddesi gereğince; istinaf dilekçesinde sayılan sebepler ve kamu düzeni ile sınırlı olarakinceleme yapılmıştır. Tüm dosya kapsamı ile; Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 Sayılı HMK mad.33). İddianın ileri sürülüş şekline göre katkı ve katılma alacağı isteğine ilişkindir....
Ayrıca 4721 sayılı TMK.nun 225. maddesine göre; mal rejimi, eşlerden birinin ölümüyle, başka bir mal rejiminin kabulüyle, mahkemece boşanmaya, evliliğin iptaline veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hâllerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer. Yargıtay'ın ve Dairemizin uygulamalarına göre, mal rejiminin tasfiyesi ile alacak hakkında bir karar verilmesi için eşler aralarındaki mal rejiminin sona ermesi gerekir. Başka bir anlatımla, şahsi hak niteliğindeki mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkının dava konusu yapılabilmesi için muaccel (istenebilir) hale gelmesi gerekir, bu da mal rejiminin sona ermesi ile gerçekleşir. Mal rejiminin sona ermesi, mal rejiminin tasfiyesiyle alacak davalarının görülebilirlik ön koşuludur. Bu nedenle bu aşamadaki bir feragat hakkın özünden vazgeçmek sayılamaz....