Dava, mal rejiminin tasfiyesine dayalı alacak isteğine ilişkindir. Taraflar 29/11/1991 tarihinde evlenmiş, 06/12/2006 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin kararın 29/03/2010 tarihinde kesinleşmesi ile boşanmışlardır. Bilindiği üzere; 01/01/2002 tarihinden önce 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin (TKM) yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi (TKM m.170). TKM'de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri mal varlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı kanunun 5. maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu'nun genel hükümleri göz önünde bulundurularak "katkı payı alacağı" hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulacaktır. Zira Borçlar Kanunu, Medeni Kanunun tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir (eBK m.544, TBK m.646). Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM m.186/1)....
DAVA TÜRÜ : Alacak DOSYANIN DAİREYE GELİŞ TARİHİ: 30.11.2015 K A R A R Mahkeme tarafından yapılan nitelendirmeden de anlaşılacağı üzere taraflar arasındaki uyşmazlık, müşterek çocuğun bakım ve eğitim giderlerine katkıda bulunulmadığı iddiası ile açılan 10 yıllık birikmiş nafaka alacağının tahsili isteğine ilişkin bulunduğuna, davada mal rejiminin tasfiyesine yönelik bir talep bulunmadığına göre, Yargıtay Kanunu'nun 14. maddesi uyarınca Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu'nun 19.01.2015 tarih 2015/8 sayılı Kararı ile hazırlanıp, 22.01.2015 tarihli ve 29244 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren hukuk dairelerine ilişkin iş bölümü uyarınca, hükme yöneltilen temyiz itirazlarının incelenmesi Yargıtay (3.)...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Alacak K A R A R Davacı evlendikten sonra 28.01.2000 tarihinde kendisine ait evi satarak aldığı 8.500.00 YTL’yi davalı eşine verdiğini, davalının da bunu borsada çalıştırdığını ve nemalandırdığını açıklayarak 28.000,00 YTL’nin dava tarihinden itibaren faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir. Dava başlangıçta boşanma davasıyla birlikte karşı dava olarak açılmış, daha sonra tefrik edilmiştir. Taraflar arasında görülen İzmir 10.Aile Mahkemesine ait boşanma davası 19.12.2006 tarihinde redle sonuçlanmış olup, hüküm 16.09.2008 tarihinde kesinleşmiştir. Boşanma davası redle sonuçlanmış bulunduğuna göre uyuşmazlığın mal rejiminin tasfiyesine ilişkin olduğu söylenemez. Bu nedenle temyiz incelemesi yapma görevi Yüksek Yargıtay 2.Hukuk Dairesine ait olmaktadır....
Davacı vekili; dava dilekçesinde; dava konusu taşınmazı müvekkilinin tazminat alacağını tahsil edememesi için devrettiğini belirterek bu muvazaalı devrin iptali ile bu taşınmazların tapu kayıtlarının mal rejimi kapsamında müvekkili adına iptali ve tescilini de talep etmiş olup; boşanmanın sonuçlarından olan mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davayı da iş bu davanın açıldığı tarih olan 05/09/2013 tarihinde açmıştır. Bu durumda mahkemece katkı payı davasının sonucunun ve kesinleşmesinin beklenmesi, alacağın belirlendiği takdirde, bu alacak yönünden de mevcut delillerin TBK'nun 19.maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun olmayan gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi isabetli görülmemiştir....
Davacı vekili tarafından bozma sonrası sunulan 29.10.2014 tarihli ıslah dilekçesiyle dava dilekçesindeki TMK'nin 240. maddesine dayalı isteklerine ek olarak dava konusu taşınmazda TMK'nin 652. maddesi hükmü gereği miras hakkına dayalı özgüleme ile dava konusu taşınmaz yönünden mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı alacağın davalılardan tahsili talep edilmiştir....
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hâkime aittir (6100 s.lı HMK 33 m).İddianın ileri sürülüş şekline göre dava; mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan artık değere katılma alacağına ilişkindir. 1-Dosya kapsamına, dava evrakı ile yargılama tutanakları içeriğine, bozma ilamına uyularak sonucu dairesinde işlem tesis edildiğine, ... Noterliği'nin ... tarih ... yevmiye numaralı mal rejimi sözleşmesiyle yasal mal rejimin evlilik tarihinin başlangıcına götürüldüğüne, mahkemece davacı tarafın artık değere katılma alacağı usulüne uygun olarak tespit edildiğine göre, davalı vekilinin aşağıda gösterilen neden dışındaki sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. 2-Davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince; mahkemece artık değere katılma alacağının 50.000 TL'lık bölümü için dava tarihi, kalan bölüm için ıslah ve harç tamamlama tarihinden geçerli olarak faiz yürütülmüştür....
Aile Mahkemesince ise, davacının malvarlığı rejiminin tasfiyesine ilişkin bir talebi olmadığı, davanın Borçlar Kanununun muvazayaa ilişkin hükümlerine dayalı olarak açıldığı gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur. Somut olayda; dava, davacının icra takibine konu nafaka ve mal rejiminden kaynaklanan alacakları için başlattığı icra takiplerinin konusuz kalması için borçlu/davalının muvazaalı olarak alacağını diğer davalıya temlik ettiği iddiasıyla açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Uyuşmazlık Türk Medenî Kanununun ikinci kitabında yer almadığından Aile Mahkemeleri görevli olmayıp, Borçlar Kanunundan kaynaklanan uyuşmazlığın genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesince görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince ... Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 09/06/2016 gününde oy birliğiyle karar verildi....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 03.04.2013 gününde verilen dilekçe ile adi ortaklığın tespiti ve ortaklık mal varlığının tasfiyesine dayalı (taşınmazların) 1/2 oranında tapu iptali ve tescil mümkün değilse taşınmazların değerinin yarı payının davalıdan ecrimisil ile birlikte faizi ile tahsili istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 18.11.2015 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı ... vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 07.02.2017 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Av. ... ile karşı taraftan davalı vekili Av. ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı....
- K A R A R - Davacı vekili, taraflar arasında süregelen ticari ilişki kapsamındaki cari hesap borcunun tasfiyesine yönelik imzalanan 14.08.2007 tarihli sözleşmede, cari hesap bakiye ve çeklerden kaynaklanan borcun sözleşme tarihi itibari ile toplam 100.000.00 TL olduğunun kabul edildiğini, çeklerin ödenmemesi üzerine çeklere dayalı olarak davalı aleyhine icra takibine girişildiğini ve fakat davalının iyi niyetli olup açık hesap borcunu ödeyeceği varsayılarak müvekkili tarafından davalıya mal verilmeye devam edildiği gibi icra takibinin işlemsiz bırakıldığını, bunu fırsat bilen davalının icra mahkemesinden icranın geri bırakılması kararı aldığını, bunun üzerine müvekkili tarafından cari hesabın kat edilerek davalı yana 13.11.2008 tarihli ihtarname keşide edilerek borcun ödenmesinin istenildiğini, borcun ödenmediğini ileri sürerek müvekkilinin gerek çeklerden gerekse cari hesap bakiyesinden kaynaklı toplam 91.350,34 TL alacağın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir...
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve HUKUKİ SEBEPLER : Yargıtay 8.Hukuk Dairesi'nin 20/06/2016 tarih 2016/10134 Esas 2016/10858 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere mal rejiminin tasfiyesine bağlı alacakların evlilik sona ermiş ise sona erme tarihinden, evlilik boşanma ile sona ermiş ise boşanma dava tarihi itibarı ile muaccel hale geleceği, bu nedenle mal rejimine dayalı alacak talebinde bulunulduğu ve kanundaki diğer koşullarında mevcut olduğu takdirde teminat durumu da mahkemece takdir edilerek ihtiyati haciz karar verilmesinin mümkün olacağı, ihtiyati haciz talep edildiği tarihte alacağın varlığının kanıtlanması gerekmez ise de sunulan delil ve belgelerle alacağın varlığının "yaklaşık ispat" ilkesi çerçevesinde muhtemel gözükmesi gerekeceği, taraflar arasında mal rejimi tasfiyesinden kaynaklanan alacağı muaccel olup ancak vadesinin gelmediği, İİK.257/2 maddesi gereğince vadesi gelmemiş bir borçtan dolayı da borçlunun muayyen bir yerleşim yeri olmadığı veya borçlunun taahhütlerinden...