maddesinde Aile Mahkemelerini Türk Medeni Kanununun ikinci kitabında yazılı dava ve işlere bakmakla görevli kılmış ise de, Türk Medeni Kanununun İkinci kitabında eşler arasındaki mal rejimlerinin tasfiyesine ilişkin hükümler yer almış olup, eşlerden birinin tasfiye isteyebilmesi için evlilik birliğinin ölüm, boşanma veya iptal sebebiyle sona ermiş olması veya tarafların bir sözleşme ile yeni bir mal rejimini seçmiş olmaları gerekmektedir. Başka bir ifadeyle Aile Mahkemeleri, Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden sonra karı-koca arasında edinilmiş mallar yönünden çıkacak uyuşmazlıklara ilişkin olan davalara bakmakla görevlidir. Somut olayda; dava satış vaadi sözleşmesi ve muvazaa iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, satış vaadi sözleşmesine konu olan taşınmazın edinilmiş mal kapsamın da ve Türk Medeni Kanununun ikinci kitabında yer alan eşler arasındaki mal rejimlerinin tasfiyesi kapsamında bulunduğundan söz edilemez....
Mal rejiminin tasfiyesine ilişkin dava 18.08.2014 tarihinde açılmıştır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilikte mal ayrılığı (743 sayılı TKM 170.m), ikinci evlilikte ise edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın 10, TMK 202/1.m). Tasfiyeye konu 8 nolu mesken, eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu 28.03.1997 tarihinde (ilk evlilik sırasında) satın alınarak, davalı eş adına tescil edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK 179.m). TKM'nin 5. maddesi yollamasıyla mal ayrılığı rejimi dönemi bakımından BK'nun 125. (6098 sayılı BK'nun 146.m.) maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresi uygun düşmektedir. BK'nun 125. (6098 sayılı BK'nun 146 m.) maddesinde; “Bu Kanunda başka suretle hüküm mevcut olmadığı taktirde her dava 10 senelik mürur zamana tabidir”, denilmiştir....
Bu talep mal rejiminin tasfiyesine ilişkindir. Davalı-davacı kadının mal rejiminin tasfiyesi hakkında boşanma hükmünün kesinleşmesi halinde görülebilir hale geleceği de gözetilerek, bu davadan tefrikine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile yasal dayanağı görülmemekle reddine dair karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda 2 ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 23.11.2015 (Pzt.)...
Aile Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Dava, evlilik birliği devam ettiği sırada muvazaalı olarak davalılar arasında yapılmış bulunan borç sözleşmesinin geçersizliğine ve bu sözleşmeye dayalı olarak yapılan icra takibinin iptaline karar verilmesi istemine ilişkindir. Asliye Hukuk Mahkemesince, davanın eşler arasındaki mal varlığının tasfiyesine ve katkı payına ilişkin olduğu belirtilip, uyuşmazlığın Aile Mahkemesinin görevi içerisine girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Aile Mahkemesi ise, davanın eşler arasındaki mal rejiminin tasfiyesi ve katkı payı alacağına ilişkin davalardan olmadığını belirtip, istemin sözleşmenin ve icra takibinin iptaline yönelik olduğundan söz ederek görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Davacı ile davalı ...'...
Dava eşler arasında mal rejiminin tasfiyesine dayalı alacak istemine ilişkindir. Kural olarak, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda koşulların oluşması halinde tarafı lehine alacak hakkına hükmedilir ise de, yargılama sonucu olası alacakların teminat altına alınması amacıyla dava konusu alacak talebine konu malvarlığı üzerine ihtiyati tedbir konulabileceği uygulamada Yargıtay içtihatlarıyla kabul edilmiş durumdadır. Bilindiği üzere, ihtiyati tedbirin HMK’nda "Geçici Hukuki Korumalar" üst başlığı altında taraflar arasındaki ihtilafın çözümüne katkı sağlayan ve asıl yargılamada verilen hükmün gerçekleştirilmesini temin eden ve hakların korunması bağlamında aynı zamanda hukuk devleti ilkesinin ayrılmaz bir parçası olarak hak arama hürriyeti kapsamında değerlendirilebilecek bir usul hukuku müessesesi olduğunda kuşku yoktur. Talebin değerlendirilebilmesi için ihtiyati tedbire ilişkin bir takım açıklamaların ve tespitlerin yapılması gerekmektedir....
Dava, eşler arasında mal rejiminin tasfiyesine dayalı alacak istemine ilişkindir. Kural olarak, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda koşulların oluşması halinde tarafı lehine alacak hakkına hükmedilir ise de, yargılama sonucu olası alacakların teminat altına alınması amacıyla dava konusu alacak talebine konu malvarlığı üzerine ihtiyati tedbir konulabileceği uygulamada Yargıtay içtihatlarıyla kabul edilmiş durumdadır. İhtiyati tedbir öğretide "...kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca, davacı veya davalının (dava konusu ile ilgili olarak) hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş geçici nitelikte, geniş veya sınırlı olabilen hukuki korumadır." şeklinde tarif edilmiştir....
Davacı tarafından maddi ve manevi tazminat talebi ile dava açılırken mal rejiminin tasfiyesine dair 5.000.00 TL değer gösterilmek sureti ile de dava açılmış, davacı tarafından dava açılırken 31,40 TL başvurma harcı ile 85.30 TL peşin harç yatırılmıştır. Yatırılan peşin harç 5.000,00 TL değer üzerinden açılan mal rejiminin tasfiyesine dair davaya aittir. Ayrıca mal rejiminin tasfiyesine ilişkin dava bu dosyadan tefrik edilmiştir. Dava açılırken yatırılan başvuru harcı dava dilekçesindeki tüm talepleri kapsar. Davacının mal rejiminin tasfiyesi ile boşanma davasının fer'isi olan maddi ve manevi tazminata ilişkin talepler ayrı ayrı nispi harca tabidir. Mal rejiminin tasfiyesine ilişkin nispi harç yatırılmıştır. Açılan bu davada, davacı tarafından talep edilen maddi tazminat miktarı 20.000,00 TL, manevi tazminat miktarı 100.000,00 TL olup, yatırılması gereken peşin nispi harç miktarı 2.049,30 TL'dir....
Davalı vekili, davacıya mal teslim ettiğini, fatura düzenlendiğini ve müvekkilinin ticari defterlerinde kayıtlı olduğunu belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, benimsenen bilirkişi raporlarına göre, davanın kabulü ile taraflar arasındaki 03.11.2004 tarihli Bayilik ve Dağıtım Sözleşmesi’nin feshine, Davacının ödediği 2.280.00.-YTL. asıl alacak ve bunun 167.77.-YTL. işlemiş faiz olmak üzere 2.348.77.-YTL.nin 2.280.00.-YTL. asıl alacak kısmına % 43 ve değişen oranda avans faizinin 06.01.2005 tarihinden itibaren yürütülmek suretiyle davalıdan tahsiline, Bu sözleşme nedeniyle davacı tarafça verilen Garanti Bankası’nın 85896 nolu 19.600.00.-YTL. meblağlı 19.12.2004 tarihli, 31.01.2005 tarihli 8005900 nolu 1.440.00.-YTL. meblağlı çeklerin bedelsizliği nedeni ile davanın tarafları yönünden iptaline karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir. Çek bir ödeme aracı olup, mevcut bir borcun tasfiyesine yönelik olarak verilir....
İstinaf Sebepleri Davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğu, davanın görülmesine engel kesin hüküm söz konusu olmadığı, anlaşmalı boşanma ilamının hüküm kısmında katkı payı alacağı, değer artış payı alacağı, mal rejiminden doğan alacak, ziynet eşyası ve sair hak ve alacak talepleri olmadığından bu hususlarda karar verilmesine yer olmadığına dair karar verildiği, taraflar arasında mal rejiminin tasfiyesine veya katılma alacağına ilişkin verilen bir karar olmadığı, kesin hüküm nedeniyle davanın reddinin hatalı olduğu, taraflar arasında mal rejiminin tasfiyesine ilişkin bir protokol olmadığı, davacının mal rejimi alacağından feragat etmediği ya da davalı ile sulh olmadığı, boşanma kararında boşanmanın mali sonuçları ve mal rejiminin tasfiyesinin hükme bağlanmadığı, boşanma davasının görülmesinin ve protokolün hazırlanması aşamalarının tamamen davalının kontrol ve tasarrufu altında gerçekleştirildiği, kararda hükmedilen...
Maddesi gereğince tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. İLK DERECE KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince "5253 sayılı Dernekler Kanunu'nun 15. Maddesinde, genel kurul kararı ile feshedilen veya kendiliğinden sona erdiği tespit edilen derneğin para, mal ve haklarının tasfiyesi, tüzüğünde gösterilen esaslara göre yapılır. Tüzükte tasfiyenin ne şekilde yapılacağının genel kurul kararına bırakıldığı hallerde, genel kurul tarafından bir karar alınmamış veya genel kurul toplanamamışsa, yahut dernek mahkeme kararı ile feshedilmişse, derneğin bütün para, mal ve hakları, mahkeme kararıyla derneğin amacına en yakın ve kapatıldığı tarihte en fazla üyeye sahip derneğe devredilir....