nun 637. ve devamı maddeleri uyarınca ortaklardan birinin şahsi borcu için ortaklığa dahil mal varlığının haczedilemeyeceği itirazında bulunduğunu ve tedbir yoluyla da satışın durdurulmasının sağlandığını, İcra Hukuk Mahkemesine açılan davanın yasa hükümlerine uygun olduğunu, ancak böyle bir ortaklığın varlığından haberdar olmadıklarını ve ortaklık sözleşmesinin de 23/11/2012 tarihinde icra takibine geçilip hacizler yapıldıktan sonra yapıldığını, ortada kötü niyetin açıkça varlığının belli olduğunu, icra dosyasının incelenmesinden sonra borçlu ...'u bu ortaklığa dahil mal varlığından başka herhangi bir taşınır ve taşınmaz malları ile bankalarda mevduatının olmadığını, her iki ortağın piyasaya yüklü miktarda borçlu bulunduklarını ve ortaklığa dahil mallarını kaçırma hazırlığı içerisinde bulunduklarını öğrendiklerini ileri sürerek, adi ortaklığın ...'un borcundan dolayı tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde; .......
Mahkemece yapılan yargılama sonucu; davacı tarafından birlikte açılan boşanma ve mal rejiminden kaynaklı alacak davasında mal rejiminden kaynaklı alacak talebi davadan tefrik edilmekle, yapılan yargılamada, davacı maddi tazminat olarak açtığı davasını, davalı üzerine kayıtlı arsanın 100.000,00 TL'lik bedelinin adına tahsili şeklinde açıklamada bulunduğu, evlilik birliği içerisinde alındığı için 100.000,00 TL'lik kısmını talep konusu ettiği, davacının açıklaması dikkate alındığında davanın mal rejiminden kaynaklı alacak davası olduğu, davacının dava dilekçesinde delil bildirmediği, tefrik olunan dosyada da verilen süre içerisinde delil bildirmediği, dosya içerisine alınan tapu kaydından dava konusu taşınmazın, davalı adına kayıtlı olduğu, alacak miktarının belirlenmesi için keşif ve değer tespiti gerektiği, edinilmiş mal olup olmadığı ve alacak miktarının ispat yükü davacı taraf üzerinde olup, davacı tarafın verilen süre içerisinde mal rejiminden kaynaklı alacak nevini (katılma/değer...
Davacının dilekçesindeki alacak talebini somutlaştırmaya ihtiyaç yoktur. Kaldı ki hakim gerek duyduğu takdirde HMK.31. maddesi uyarınca bu konuda davacı taraftan açıklama da isteyebilir. -//- Dava dilekçesindeki talep, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin olup; tasfiye talebi edinilmiş mallara katılma rejimi gereğince artık değere katılma alacağını da kapsadığının benimsenmesi gerekir. Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacak hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (TMK 229.m) ve denkleştirmeden (TMK 230.m) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK 219.m) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK 231.m) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK 236/1.m)....
Davalının ortaklığı feshettiğini bildirdiğine göre davacının dava ettiği talepler dikkate alındığında ortaklığın fesih ve tasfiyesine karar verilmesini istediğinin kabulü gerekir. O halde mahkemece ortaklığın fesih ve tasfiyesine karar verilmesi, tasfiyenin de bizzat yaptırılması gereklidir. Ortaklığın feshi ile ortaklığın tasfiyesi ayrı ayrı hukuki işlemlerdir. BK.nun 538. maddesinde belirtildiği gibi tasfiye bütün hesapların görülüp ortaklığın aktif ve pasif bütün mal varlığının belirlenip ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan dolayı olan ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sona erdirilmesi, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Ortaklık sözleşmesinde hüküm bulunduğu takdirde tasfiyenin bu sözleşmedeki hükümlere göre yapılması asıldır. Böyle bir hükmün bulunmaması halinde ise tasfiyenin bu defa BK.nun 539. maddesindeki sıra takip edilerek yapılması gereklidir....
Davacının bu talebi ortaklığın fesih ve 2010/9490-11951 tasfiyesine yöneliktir. Mahkemece de, ortaklığın varlığı kabul edilerek hüküm tesis edilmiştir. Tasfiye işleminin BK. 538. ve onu izleyen madde hükümlerine uygun olarak yapılması gerekir. Ne var ki, tasfiye işlemi BK. 538 ve onu izleyen madde hükümlerine uygun olarak yapılmamıştır. Yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulmuştur. BK.nun 538. maddesinde belirtildiği gibi tasfiye bütün hesapların görülüp, ortaklığın aktif ve pasif bütün mal varlığının belirlenip ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan dolayı olan ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sona erdirilmesi, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Ortaklık sözleşmesinde hüküm bulunduğu takdirde tasfiyenin bu sözleşmedeki hükümlere göre yapılması asıldır. Böyle bir hükmün bulunmaması halinde ise tasfiyenin bu defa BK.nun 539. maddesindeki sıra takip edilerek yapılması gerekir....
Yukarda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede; Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, mahkemece taşınmazın alınmasında davalı kadının banka hesabında bulunan paranın kişisel mal olduğu varsayılıp bu paranın kullanıldığı kabul edilerek alacağa karar verildiği anlaşılmaktadır.. Mal rejimin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan mal kanunen kişisel maldır (TMK m. 220)....
Mahkemece 05/09/2022 tarihli ara kararı ile; "Dava, eşler arasında mal rejiminin tasfiyesine dayalı alacak istemine ilişkindir. Kural olarak, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda koşulların oluşması halinde tarafı lehine alacak hakkına hükmedilir ise de, yargılama sonucu olası alacakların teminat altına alınması amacıyla dava konusu alacak talebine konu malvarlığı üzerine ihtiyati tedbir konulabileceği uygulamada Yargıtay içtihatlarıyla kabul edilmiş durumdadır. 6100 sayılı HMK nın 389/1 maddesinde "Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir" hükmü bulunmaktadır....
Mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlığın mal rejiminin tasfiyesine ilişkin olduğu ve görevli mahkemenin Aile Mahkemesi olduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine, karar kesinleştiğinde dava dosyasının görevli ve yetkili Adana Nöbetçi Aile Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Taraflar, 1989 yılında evlenmişler, Garanti Bankası Adana şubesi ortak mevduat hesabındaki birikimin 01.10.2010 tarihinde davalı tarafından çekildiği, taraflar arasındaki boşanma davasının Adana 5.Aile Mahkemesinin 2011/583 Esas sayılı dosyasında derdest olduğu anlaşılmaktadır. Boşanma nedeniyle eşler arasındaki mal rejimi (TMK’.nun 218-241.maddeleri) boşanma davasının dava tarihi itibarıyla sona ermekte olup (TMK’.nun 225/2.m.), mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkı boşanma dava tarihi itibarıyla doğar....
Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK'nin yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TKM mad. 170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı Yasa mad. 10, TMK'nin mad. 202/1). Tasfiyeye konu 949 ada 44 parselde bulunan 1 ve 2 nolu bağımsız bölüm 01.02.2001 tarihinde, 403 ada 69 parselde bulunan 15 nolu bağımsız bölüm 05.02.2001 tarihinde eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK'nin mad. 179)....
İ.. aralarındaki mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davanın kabulüne dair verilen kararın davalı tarafça temyizinden vazgeçilmesi üzerine İzmir 1. Aile Mahkemesi'nden verilen 27.04.2015 günlü temyizden vazgeçmiş sayılmasına dair ek kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Davacı vekili, mal rejiminden kaynaklanan alacak isteğinde bulunmuş, davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi üzerine hüküm; davalı vekili tarafından temyiz edilmiş; ancak davalı vekiline yapılan usulüne uygun muhtıralı tebligata rağmen süresi içerisinde nisbi temyiz karar harcının yatırılmaması nedeniyle Mahkemece 04.05.2015 tarihli ek karar ile davalı tarafın temyiz isteminden vazgeçmiş sayılmasına karar verilmiştir. Ek karar süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir....