Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Kayıt ve belge nizamına uyulması ve faturaların gerçek bir mal teslimi veya hizmet ifasına dayanması halinde, mal teslimi veya hizmet ifasına bağlı olarak tahsil edilen katma değer vergisinden, mükelleflerin kendilerine yapılan teslim ve ifaya ilişkin olarak ödedikleri katma değer vergisini indirmeleri mümkün olup, aksi durumda, faturaların gerçek bir mal teslimi veya hizmet ifasına dayanmadığının tespiti halinde, bu faturalarda yer alan katma değer vergisinin indirimi mümkün bulunmamaktadır. Buna göre, alış belgelerinde yer alan katma değer vergisinin indirim konusu yapılabilmesi için, alış faturası ya da benzeri vesikalarda ayrıca gösterilmesi ve bu vesikaların kanuni defterlere kaydedildiğinin tevsik edilmesinin yanında, söz konusu belgelerin gerçeği yansıtması da gerekmektedir....

    İstinaf İlamı sonrası 22/03/2022 tarihli duruşmada da açıkça davacı taraf mal teslim fişlerine dair fatura düzenlenmediği gibi defterlerde de mal teslim fişleri ve faturaya dair böyle bir kaydın olmadığını ikrar etmiştir. Mahkememizce verilen yemin ihtaratının davacının tüm delilleri toplandıktan sonra yapılmış olup usulune uygun olarak yemin beyanında bulunulduğundan yeniden bu beyanın geçerli olduğu ve yemin delilinin toplanmasının davaya faydası bulunmamaktadır. Somut olayda, davacı tarafından bonolara karşılık mal ve ürün verdiğini iddia ederek bono bedelinin ödendiği ve davalıya borçlu olmadığını iddia etmiş olup bu iddiasının yazılı ve kesin delillerle ispat edilmediğinden davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir....

      Şüpheliler ve müştekinin ...re ... Ltd. ortakları olduğu, şirketin para-banka işlemlerinin şüpheli ... tarafından yürütülebilmesi için müştekinin ona vekaletname verdiği, zamanla şirket içinde anlaşmazlık çıktığı, müştekinin suç tarihinde ...'i vekaleten azlettiği, sanık ...'in bundan haberi olmasına rağmen aynı tarihte noterde düzenlettirdiği "rehin sözleşmesi" ile müştekiye ait ... plakalı araç üzerinde ...'in sanık ... lehine rehin tesis edilerek sanıkların TCK'nun 155/2. maddesinde tanımlanan "nitelikli güveni kötüye kullanma" suçunu işledikleri iddia olunan somut olayda; Sanıkların noterden Rehin Sözleşmesi yapıldığı tarihte azilnameden (02/03/2006 tarihinde tebliğ edilen) haberdar oldukları yönünde cezalandırımalarına yeterli, her türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından beraatlerine karar verilmesi gerektiğini takdir eden mahkeminin kabul ve uygulamasında bir isabetsizlk görülmemiştir....

        "İçtihat Metni" MAHKEMESİ :İş Mahkemesi Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı vekili, dava dışı şirketlerle aralarındaki asıl işveren-alt işveren ilişkisinin olmadığından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 23.09.2011 tarih ve RE/72 sayılı denetim raporlarına itirazların kabulüe ve ilgili raporların iptaline karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir. Hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Davanın kanuni dayanağı 4857 sayılı İş Kanunu'nun 3/2. maddesidir. 4857 sayılı Kanun'un 3/2. maddesi aynen “Bu Kanun'un 2. maddesinin altıncı fıkrasına göre iş alan alt işveren; kendi işyerinin tescili için asıl işverenden aldığı yazılı alt işverenlik sözleşmesi ve gerekli belgelerle birlikte, birinci fıkra hükmüne göre bildirim yapmakla yükümlüdür....

          Ödeme, borcu sona erdiren işlemlerden olup, yargılamanın her aşamasında re`sen göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Bu durumda mahkemece, davalı sigorta şirketi tarafından sunulan ödeme belgelerinin dava konusu alacak ile ilgili olup olmadığı araştırılıp, yapılan ödemenin maddi tazminat yönünden borcu bitirip bitirmediği, bitirmedi ise ne kadarlık kısmının karşılandığı tespit edilerek sonucuna göre karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 15.4.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....

            Hükmün, davacı ...Başkanlığı ve davalı avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. 1)Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı avukatının tüm, davacı Kurum avukatının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2)6100 sayılı HMK'nın “yargılama giderlerinin kapsamı” başlığını taşıyan 323. maddesinde yargılama giderlerinin hangi kalemleri kapsadığı tek tek sayılmış, “yargılama giderlerinden sorumluluk” başlığını taşıyan 326. maddede “kanunda yazılı haller dışında, yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği” yargılama giderlerine hükmedilmesi başlığını taşıyan 332. maddesinde ise “yargılama giderlerine mahkemece re”sen hükmedileceği, yargılama gideri tutarı hangi tarafa ve hangi oranda yükletildiği ve dökümünün hüküm altında gösterileceği...

              Bu husus davalı tarafça öne sürülmeden mahkemece re' sen dikkate alınamaz. Mahkemece, bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14/06/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi....

                Kurukemer mevkii, 1010 ada, 2 parselde tapuya kayıtlı arsa niteliğinde taşınmazı birlikte aldıklarını ve tapuda Erkan Kutlu adına tescil edildiğini bu taşınmazın dava dışı eş tarafından davacıdan mal kaçırma amacıyla davalı kardeşi T3 adına muvazaalı bir şekilde 13.10.2009 tarihinde devrettiğini ,söz konusu taşınmazın TMK m.219’a göre eşlerin çalışmalarının karşılığı olarak elde edildiği için edinilmiş mal olduğunu, davacının bu mal üzerinde katılma atacağı bulunduğunu, dava dışı eşin davacının katılma alacağını azaltmak kastıyla hareket ettiğini buna göre davalı adına İzmir ili, Menderes ilçesi, Özdere Mh. Kurukemer mevkii, 1010 ada, 2 parselde tapuya kayıtlı 2.148,00 m2 yüzölçümlü arsa niteliğinde taşınmazın 1/2 hisse oranındaki tapu kaydının iptali İle 1/2 oranındaki hissenin davacı adına kayıt ve tesciline karar verilmesini talep etmiştir....

                HMK 114/1-c maddesi gereğince, mahkemenin görevli olup olmadığına ilişkin dava şartının , HMK nun 115 maddesi gereğince mahkemece davanın her aşamasında re' sen dikkate alınması gerektiği gözetilerek, mahkememizin görevsizliği nedeni ile HMK nun 114/1-c ve 115/2 maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki hüküm fıkrası tesis kılınmıştır....

                  Yapılan bu tanımlamaya göre Türk Ticaret Kanunu’nda iki tür sigorta düzenlenmiş olup, bunlar mal sigortaları ve can sigortalarıdır. Mal sigortaları ise somut aktif değer sigortaları ve sorumluluk sigortaları şeklinde ikiye ayrılmaktadır. Dava konusu sigorta sözleşmesi ise mal sigortalarından somut aktif değer sigortaları içinde yer almaktadır. Zira somut aktif değer sigortalarında para ile ölçülebilen bir menfaatin zarar görmesi halinde sigorta şirketi tarafından zararın karşılanması amaçlanmaktadır. Gerek dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı ve gerekse 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda somut aktif değer sigortalarının neler olduğu ve ilkelerinin ne olduğu açıkça düzenlenmemiştir....

                    UYAP Entegrasyonu