"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi Davacı, yurtdışında çalışmalarının borçlanması işlemini iptal eden Kurum işleminin iptali ile 3201 sayılı Yasaya göre başvuru tarihindeki pirim bedeli üzerinden Türkiye'de borçlanabileceğinin tespitine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir. Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi....
K A R A R Davacı, 15.10.1991 tarihli borçlanma talebini reddeden kurum işleminin iptali ile yurda kesin dönüş şartı aranmaksızın 15.10.1991 tarihli borçlanma talebinin talep tarihindeki asgari prim ödeme tutarı üzerinden geçerli olduğunun tespitine,davacının 27.06.2013 tarihli borçlanma talebini reddeden kurum işleminin iptali ile Türk vatandaşlığını kaybetmeden önceki borçlanmaya esas tüm sürelerinden dilediği kadarını borçlanmaya hakkı olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir....
Ancak mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalı kurum tarafından davacıya bağlanan aylıkla ilgili hesaplamaya dair karşılaştırma yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davacıya ilk tahsis tarihinde bağlanan aylıkları ve hesapları gösteren kurum belgeleri ile mahkemece kurumun aylık bağlama işlemlerine dair eksik belgeleri getirterek tekrar sonuca giden, Kurum işlemlerini irdeleyen, kurum hatalı işlem yapmış ise gerekçeli olarak hatalı işlemleri belirleyen karşılaştırmalı bilirkişi raporu alınarak karar verilmelidir. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın, Kurum işlemini irdelemeyen bilirkişi raporu esas alınarak yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine 13/05/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat,verileri toplayıp,yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir....
Hükme dayanak alınan bilirkişi raporu, askerlik borçlanması süresini aylık hesabına dahil etmediğinden açıkça hatalı ve Kurum işlemini de irdelemediğinden yetersiz olduğu gibi denetime de elverişli değildir. Yapılacak iş, davalı Kurum Genel Müdürlüğünden, davacının açık kimliği ve şahsi sicil numarası bildirilerek; denetime olanak verecek şekilde, davacıya tahsis talep tarihi itibarı ile bağlanan (a) ve (b) aylıklarının ve toplam aylığının ne şekilde hesaplandığına dair ayrıntılı dayanak belge düzenlemesini istemek, sonra da konusunda uzman bilirkişiden denetime olanak verecek şekilde, Kurum işlemlerinde hata bulunup bulunmadığı var ise neden ibaret olduğunu da açıklayan ayrıntılı rapor almak ve çıkacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın Kurum işleminde hata bulunup bulunmadığını açıklamayan yetersiz bilirkişi raporu ile hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir....
EDAŞ’ın 10.04.2006 tarihli yazısında da, abonenin sayacının arızalı olabileceği şüphesi ile kurum elemanına sözlü olarak müracaat ettiğini ve sayacın sökülerek ölçü ayar istasyonuna gönderildiğini, raporun ret gelmesi üzerine suç tutanağının düzenlendiğini belirtmesi karşısında, mahkemece sanığın savunmasını doğrulayan kurum yazısına itibar ederek yazılı şekilde beraat kararı verilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiş, hükmün başında, ... şeklinde yanlış yazılan sanığın soyadının nüfus kaydına göre ... olarak, 31.03.2005 şeklinde yanlış yazılan suç tarihinin ise, 22.11.2004 olarak mahallinde düzeltilmesi mümkün görülmüştür. Yapılan duruşmaya toplanan delillere, gerekçeye, hakimin kanaat ve takdirine göre temyiz itirazları yerinde olmadığından reddiyle hükmün ONANMASINA, 17.06.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Hukuk Dairesi TÜRK MİLLETİ ADINA Davacı, SSK hizmet süreleri dışında kalan 09/08/1986-28/07/1997 tarihleri arasındaki dönemde 2926 sayılı Kanun gereği Tarım Bağkur sigortalısı sayılması gerektiğinin tespitine, hizmet sürelerini ve emeklilik işlemini iptal eden Kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir. İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesi üzerine davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Bölge Adliye Mahkemesince, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi....
İş Mahkemesinden verilen 09/10/2012 günlü ve 2010/788-2012/449 sayılı hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. Tebligat Kanununun 21 inci maddesine göre, muhatap veya adına tebligatı kabule kanunen yetkili kimseler adreste yok ise tebliğ imkansızlığının söz konusu olduğu bu durumda tebliğ memuru soruşturma işlemini yapmalıdır. Zira Tebligat Kanununun 21 inci maddesine göre kapıya yapıştırma tarihinin tebliğ tarihi kabul edilebilmesi için muhatap sadece tebligatın yapılacağı sırada adreste bulunmamalı ve fakat tevziat saatlerinden sonra o adrese geleceği belirli olmalıdır. (HGK. 13.10.1965 tarih ve 2/793-360; 16.09.1981 tarih ve 7/2371-604) Bu durumda davalı ...'ye yapılan tebliğ işlemi “muhatabın tevziat saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceği” anlaşılamadığından usulsüz olup; gıyabi hükmün, anılan davalıya, Tebligat Kanununun 21 inci ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik'in 30....
‘in de katılan kurum vekili olarak kabullerine karar verilerek yapılan incelemede; İddianame ekindeki kaçak ve usulsüz elektrik tespit tutanağı ve katılan kurumun suç ihbar yazısı içeriğine göre; atılı suçun tarihinin "08.05.2012" olduğunun anlaşılması karşısında, iddianame ve gerekçeli karar başlığında "09.04.2012" olarak yazılan suç tarihinin, mahallinde düzeltilmesi mümkün görülmüştür. 08.05.2012 tarihli mühür bozma tutanağına konu 11.04.2012 tarihli mühürleme işlemini gerçekleştiren katılan ...Ş.'nin mühürleme tarihinden önce 28.01.2009 tarihinde özelleştirildiği cihetle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 08/03/2016 tarih, 2015/21-1121 Esas ve 2016/111 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, sanığın katılan şirketin özelleştirilmesinden sonra görevliler tarafından konulan mührü kırarak kaçak elektrik kullandığı olayda; TCK'nın 203/1. maddesinde düzenlenen mühür bozma suçunun yasal unsurları oluşmayacağından tebliğnamedeki bozma isteyen düşünceye iştirak edilmemiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İş Mahkemesi Davacı, ölüm aylığı tahsis işlemini iptal eden kurum işleminin iptali ile aylığının kesilmesi sonucu ''18.781.98 TL '' olarak çıkarılan tutar ile ilgili borcunun bulunmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir. Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi....