belirttiği bağıştan rücu durumunun olabilmesi için de yasada belirtilen özel şartların oluşması gerektiğini, davacının dava dilekçesinde sadece ayağına almış olduğu hafif bir darbeye dayanarak bağıştan rücu etmesinin ehemmiyetli bir olay olmadığını, davacının bağıştan dönme sebebini öğrendiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde beyanda bulunmak veya dava açmak suretiyle bağıştan dönebileceğini, basit olayları rücu nedeni kabul etmenin bağıştan yararlanan kişiyi bağışlayanın baskısı altında tutmak sonucunu doğuracağını, davacının davalıyı şikayet tarihinden itibaren bağıştan dönme sebebini bildiği için bu tarih itibariyle dava açması gerekirken hak düşürücü süresi geçtikten sonra dava açtığını açıklayarak davanın reddini savunmuştur....
Davacı, davalı ile evli iken onun ısrarları sonucu evlilik birliğini sürdürebilmek amacıyla dava konusu 2608 parsel sayılı taşınmazdaki ½ payını 07.12.1993 tarihinde, ½ payını 31.01.1994 tarihinde bağış suretiyle davalıya devrettiğini, sonradan geçinemeyerek boşandıklarını, bağıştan beklenen amacın gerçekleşmediğini ileri sürerek bağıştan rücu sebebiyle tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemiştir. Davalı, davanın 1 yıllık hak düşürücü sürede açılmadığını, davacının kusurlu davranışları sonucunda evden ayrılmak zorunda kaldığını, taşınmazın evlilik birliği içerisinde ortak birikimler ile satın alındığını, bağıştan rücu koşullarının gerçekleşmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : Dosyada ki yazılar, kararın dayandığı deliller, ileri sürülen istinaf sebepleri ve kanuni gerektirici nedenler dikkate alınarak yapılan değerlendirmede; Dava; bağıştan rücu sebebiyle düğün öncesinde ve düğün sırasında takılan ziynet eşyalarının, diğer eşyaların aynen, olmadığı takdirde bedellerinin, düğün için yapılan harcamaların ve düğün yapılmaması sebebiyle duyulan üzüntü sebebiyle istenilen manevi tazminat isteklerine ilişkindir. Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden ilk derece mahkemesince bağıştan rücu sebebi ile ziynet ve diğer eşyalar ile düğün için yapılan masraflar sebebiyle açılan davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : CİHANBEYLİ ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİ TARİHİ : 29/05/2014 NUMARASI : 2013/302-2014/290 Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davada; mehir senedinde belirtilen eşyaların ve ziynetlerin davalılar nezdinde kaldığından bahisle bu eşya ve ziynetlerin tespit edilecek rayiç bedellerinin yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesi talep edilmiş, mahkemece; davanın kabulüyle 8.000,00 TL’nin dava tarihi olan 17.06.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş, hüküm...
AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 24/06/2014 NUMARASI : 2014/417-2 Taraflar arasındaki mehir senedinin iptali-eşya alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 1.419.50 TL bakiye temyiz harcının temyiz eden davalı-birleşen dava davacısı yükletilmesine, 26.03.2015 günü oybirliğiyle karar verildi....
Cevap dilekçesi: Davalı Hüseyin Öztürk cevap dilekçesinde; mehir senedinde belirtilen tüm eşyaları aldığını, düğünde takılan altınların takı merasiminden sonra davacının kardeşi Leyla tarafından alındığını, düğünden sonra tarafların Ankara'ya yanlarına geldiklerinde davacının kendisine davalının borçlar için altınları istediğini, kendisinin de vermediğini söylediğini, daha sonra altınların farklı farklı olduğunu belirterek bunları tek tip olarak birleştirilmesini talep ettiğini, kendisinin davacının verdiği altınları kuyumcuya götürerek 30 gramlık 5 adet bilezik yaptırarak kendisine teslim ettiğini, davacının altınlarını ve diğer eşyalarını giderken yanında götürdüğünü, mehir senedinin 80 gram altın olarak konuşulduğunu, ancak en son kuyumcuda takılanlarla birleştirilip alınan altınların da mehir senedine yazılmak sureti ile mehir senedinin 150 gram olarak düzenlendiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir....
Mahkemece asıl dava yönünden "tapu kaydının davalı ... adına olmadığı, davanın açılmasından sonra usulsüz kesinleşmeye binaen el değiştirdiği, bu durumda bu dosyaya konu davanın konusunun kalmadığı" gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ise de 15.10.2015 tarihli bozma ilamında da işaret edildiği üzere; asıl davada bağıştan rücu koşulunun gerçekleşmediğinin saptanması hâlinde tapunun önceki kayıt maliki ... dönmüş olmasının yolsuz tescil hükmünde olacağı kuşkusuzdur Ayrıca, birleşen davanın görülebilirlik koşulu asıl davanın haklı olup olmadığının saptanmasına bağlıdır. Öncelikle bağıştan rücu koşuluyla açılan davada bağıştan rücu koşulunun oluşup oluşmadığının belirlenmesi, koşulun oluşmadığının anlaşılması hâlinde sonraki temliklerin iyiniyetli olup olmadığının araştırılması gerekeceği tartışmasızdır....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve HUKUKİ SEBEPLER : Davacı ile davalının oğlu Sefer evlenirken 26/07/2007 tarihli mehir senedi düzenlendiği, mehir senedinin davalı tarafından imzalandığı, davalının, davacının kayın pederi olduğu bu nedenle taraflar arasında Aile Hukuku'ndan kaynaklı bir ilişkiden bahsedilemeyeceği, mehir senedine dayalı olarak davalı kayın peder aleyhine açılan işbu davada verilen kararın istinaf inceleme görevinin Konya Bölge Adliye Mahkemesi 5.Hukuk Dairesine ait olduğu anlaşılmakla dosyanın ilgili Daireye gönderilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur. HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle, 1- İstinaf incelemesinin Konya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi tarafından yapılması gerektiğinden Dairemizin GÖREVSİZLİĞİNE, 2- Dosyanın istinaf incelemesi için, görevli Konya Bölge Adliye Mahkemesi 5.Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 6100 sayılı HMK.nın 352/1- a maddesi gereğince, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda OYBİRLİĞİ ile KESİN olarak karar verildi....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : TAPU İPTAL VE TESCİL - TAZMİNAT Taraflar arasında görülen davada: Davacı; akrabalarının yardımıyla tanıştığı davalı ile 14/01/2012 tarihinde evlendiklerini, 729 ada 19 parsel sayılı taşınmazdaki 2 nolu bağımsız bölümün bedelini kendisinin ödemesine rağmen 25.01.2012 tarihinde davalı adına tapuya kaydedildiğini, anılan taşınmazın tadilat ve eşya masraflarını da kendisinin karşıladığını, yine maliki olduğu 229 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 8 nolu bağımsız bölümün intifa hakkını üzerinde bırakarak çıplak mülkiyetini 16.02.2012 tarihinde davalıya bağışladığını, davalı ile olan evliliğinin fiilen 3 ay kadar sürdüğünü, mevduatının tükenmesi nedeniyle davalının ...’na giderek geri dönmediğini, yanına gittiğinde ise çeşitli bahanelerle kendisini kovduğunu, davalının evlilik birliğinin yükümlülüklerini yerine getirmediğini ileri sürerek çekişmeli taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline...
Davacı her ne kadar bağıştan dönmek istediğini 7.11.2003 tarihinde açtığı tapu iptal davası ile ortaya koymuş ise de bağştan rücu koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği ancak açılan ve 18.7.2006 tarihinde kesinleşen mahkeme kararı ile saptanmış bulunmaktadır. Salt bağıştan rücu ettiğini davalıya bildirilmiş olması, davacının eldeki davadaki gibi talepte bulunmasına olanak verecek nitelikte olmayıp, ayrıca bağıştan rücu koşullarının oluşup oluşmadığınında saptanması gerekir. Davaya konu olayda bağıştan rücu koşullarının var oludğu 18.7.2006 tarihinde kesinleşen mahkeme kararıyla belirlenmiş olup, davacı ancak bu tarihten itibaren talepte bulunma hakkına sahiptir. Eldeki dava ie 3.7.2007 tarihinde tapu iptal davasının kesinleşme tarihi olan 18.7.2006 tarihindeh itibaren 1 yıllık süre geçmeden açıldığından davanın süresinde açıldığının kabulü gerekir....