Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

cüzdanları ile de ortaya koyduğu geçerli evliliği sonrası kişisel durumunun; bu kayıtlar gözönünde tutularak, en baştan 'evli' olarak esas alınması ve nüfus kütüğünde kişisel durumunun evli olarak kaydı gerekirken kesinleşmiş Mahkeme hükmü olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydının düzeltilemeyeceği öne sürülerek reddedilmesine ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir....

    Ticaret sicil kaydına göre borçlu, davacı şirketin ortağı değildir ve haciz adresi de üçüncü kişi adına kayıtlı değildir.Bununla birlikte üçüncü kişi ve borçlu arasında bir kar ortaklığı ilişkisinin bulunduğu ve aynı alanda faaliyet gösterdikleri, borçlunun hakkındaki çok sayıdaki icra takibinin ardından haczin yapıldığı iş yerini 03.12.2008’de davacı şirkete devrettiği yönünde tarafların kabulü ve kolluk araştırması bulunmaktadır.Ne var ki taraflar arasında geçerli bir iş yeri devri yapıldığı ve buradaki malların davacı şirketin mal varlığına geçtiği konularında ödeme,fatura, ticaret sicil kaydı gibi delillerden hiç biri dosyaya sunulamamıştır. Bu durumda mahcuzlar halen borçlunun mülkiyetindedir ve kişisel borçlarından ötürü de haczine engel bir yasal durum yoktur....

      Bu hak kişisel bir haktır. Bilindiği gibi kişisel haklar yalnızca sözleşmenin tarafına karşı ileri sürülebilir. Taşınmaz üzerinde doğan kişisel haklarda aynı niteliktedir. Borçlu bu taşınmazı üçüncü kişiye geçirirse kişisel hakkın üçüncü kişiye karşı ileri sürülebilme olanağı yoktur, ancak borçludan borca aykırılıktan dolayı Borçlar Kanununun 96.maddesine göre tazminat istenebilir. Taşınmazlarda mülkiyetin geçirilmesi değil yalnızca kullandırma, yararlandırma istemi veren adi kira ve ürün kirası hakkı gibi kişisel haklarda da durum böyledir. İşte taşınmazlardaki kişisel hakların tapu kütüğüne şerhi, hak sahiplerine, kendileri için doyurucu olmayan üstelik gerçekleşmesi borçlunun ödeme gücüne bağlı, bu nedenle de kuşkulu olan yalnız tazminat gideri istemiyle yetinmek zorunda kalmaktan kurtarmakta, bu hakların taşınmaza edinen üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilmesine olanak sağlamaktadır....

        nun 1007. maddesinde "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder." hükmü yer almakta olup, anılan yasal düzenleme nedeniyle tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlarla ilgili olarak açılan davalarda husumetin Hazine'ye yöneltilmesi gerekir. Dava konusu edilen somut olayda; dava dilekçesinde davalı olarak temsilcide yanılma sonucu Hazine (... ...)'...

          Yönetimi tarafından tapu iptali istemiyle dava açılmamış olsaydı dahi dava konusu taşınmazın tapusu dava açıldığı tarihte halen davacı adına kayıtlı ise de taşınmazın ... tahdidi içine alınması tapu maliklerinin tasarruf yetkisini kısıtlar nitelikte olduğundan ve idare tarafından tapu iptali ve tescil davasının açılmasını beklemeye gerek olmadan, tapu maliki tarafından da kesinleşmiş ... kadastro sınırları içinde kalan bölümlerinin maliki olduğu parselden ifrazını ve bu bölümün mülkiyetini kaybetme nedeniyle doğacak zararın tazminini istemeye engel bir durum bulunmamaktadır. Açıklanan bu sebeplerle davacının tapu kaydının iptali ile ... adına tesciline yönelik davasının sıfat yokluğundan reddine karar verilmiş olması yerinde olmamıştır. Ayrıca; tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından Medenî Kanunun 1007. maddesi ile tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devletin sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiştir....

            Türk Özel Hukukunda kusura dayanmayan sorumluluk hallerinden birisi de Tapu sicilinin tutulmasından Devletin sorumluluğudur. Bu sorumluluğun niteliği ve somut olay yönünden değerlendirilmesine gelince; Devletin “tapu sicilinin tutulmasından doğan sorumluluğuna” ilişkinolarak, kusursuz sorumluluk/ağırlaştırılmış sebep/ağırlaştırılmış objektif sorumluluk/tehlike sorumluluğuna ilişkin kurallar uygulanır. Taşınmazların tapu siciline kaydedilmesinde ve doğru sicillerin oluşturulmasında “Devletin sorumluluğu” o kadar önemlidir ki, 743 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 917, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1007.maddelerinde açıkça; “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder” Hükmüne yer verilerek, bu sorumluluk yasal düzenleme altına alınmıştır....

              "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi - K A R A R - Dosya kapsamına, sav ve savunmaya, mahkemece saptanan hukuki niteliğe göre uyuşmazlık, Hazine adına orman sınırı dışına çıkarılan yerlerden olması nedeniyle iptal edilen tapu kaydı nedeniyle tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan tazminat isteminden kaynaklanmaktadır. 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 14. maddesi ve Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 21/01/2013 tarih ve 2013/1 sayılı kararı uyarınca temyiz incelemesi 5. Hukuk Dairesine ait olup, Dairemizin görevi dışındadır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; dosyanın görevli Yargıtay 5. Hukuk Dairesi Başkanlığına gönderilmesine 17/06/2013 gününde oy birliği ile karar verildi...

                DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE: Dava, 4721 sayılı Medeni Kanunu’nun 1007.maddesine dayanan tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat istemine ilişkindir. İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır. Davacı, dava konusu olup adına kayıtlı taşınmazın tapudaki miktarının azalmasından kaynaklı zararını 4721 sayılı Medeni Kanunu’nun 1007.maddesine dayanarak istemiş, mahkemece bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya kapsamından; davacının, adına kayıtlı 621 parsel sayılı 32040.00 m2 yüzölçümündeki taşınmazın gerçekte daha küçük yüzölüçümüne sahip olduğu ve bu nedenle zarara uğradığı iddiası ile açtığı ilk davanın, Van 4....

                İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı idare vekilinin istinaf dilekçesi ile özetle; davacının tazminata hakkı olmadığı ve bedelin fahiş olduğu, Kadastro Mahkemesi kararıyla iptal edilenin tapu kaydı değil kadastro tutanağı olduğu, tazminat şartları oluşmadığı belirtilerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması talep edilmiştir. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE : Dava 4721 sayılı Tük Medenî Kanununun 1007. maddesine göre açılan tazminat istemine ilişkindir. 4721 sayılı TMK'nın sorumluluk kenar başlığını taşıyan 1007. maddesinde "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder." hükmü yer almakta olup, bu maddede düzenlenen sorumluluk, kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluk türü olup, tapu sicil müdürü ya da memurun kusuru olsun ya da olmasın, sicilin tutulması nedeniyle, kişilerin malvarlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir....

                Maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat istemine ilişkindir....

                UYAP Entegrasyonu