Bu nedenle mahkemece davanın akde ayrılık teşkil eden eylemlerin giderilmesi için süreli ihtar çekilmediğinden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davacının uzun süredir aykırılığı bildiği buna rağmen ses çıkarmamak suretiyle bu şekilde kullanmaya zımnen izin verdiği yani buna rıza gösterdiği gerekçesi ile davanın reddi doğru değil ise de sonucu itibariyle doğru olan hükmün 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nun 438./son maddesi gereğince yukarıda belirtilen bu değiştirilmiş gerekçe ile ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenden alınmasına, 12/04/2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Davalı cevap dilekçesinde; Davacının süresinde kendisine ihtiyaç nedeni ile tahliye istemli ihtarname göndermediğini, ihtiyaç nedeni ile tahliye davası ile tahliye taahhüdüne dayalı tahliye davasının kira süresinin bitiminden itibaren 1 ay içerisinde açılması gerekirken, davanın süresinde açılmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davalının kiralamaya konu taşınmazı tahliye edeceğine dair 20.05.2013 tarihli tahliye taahhüdüne rağmen 01.02.2015 tarihinde kiralananı tahliye etmediği ve söz konusu taahhütnamenin de davalı tarafından verildiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle kiralananın tahliyesine karar verilmiştir. 6098 Sayılı TBK.’nun 350/1. maddesi hükmüne göre ihtiyaç iddiasına dayalı olarak açılacak tahliye davalarının belirli süreli sözleşmelerde sürenin sonunda, belirsiz süreli sözleşmelerde bu kanunun 328. maddesinde fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak belirlenecek tarihten başlayarak bir ay içinde açılması gerekir....
Kiracı olan davalı, kural olarak kiralananı kullanırken tam bir ihtimam dairesinde hareket ve apartman kirasında bina dahilinde oturanlara karşı icabeden vazifeleri ifa ile mükelleftir. Buna uygulamada “kiracının kiralananı özenle ve tahsis amacına uygun olarak kullanma yükümlülüğü” denir. Şayet kiracı oturmakta olduğu binada kiralananı bu yükümlülüğe aykırı şekilde kullanmış; somut olayda olduğu gibi o yerde fuhuş için yer ve imkan temin etmişse bu eylemden kiralanan binanın kötü bir adla anılması sonucu ortaya çıkar. Davacı da binada malik olduğuna göre onun bu eylem sonucundan malik olarak etkileneceği kuşkusuzdur. Dolayısıyla davacının eldeki davayı açmakta hukuki yararı bulunmaktadır. Mahkemece yapılan bu saptama bir yana bırakılarak çekişmenin esasının incelenmesi yerine davanın yazılı bazı gerekçelerle reddi doğru olmadığından karar bozulmalıdır....
Davalı, kiralananı, eksiksiz teslim ettiğini, boya ve temizlik dışında kiralanın hiçbir bakıma ihtiyacının olmadığını, davacı kiracının kira parasını ödeyemediği için kiralananı kendiliğinden tahliye ettiğini savunarak davanın reddini dilemiştir....
Bu durumda kiracının 20.04.2012 tarihinde, sözleşme süresi dolmadan kiralananı erken tahliye ettiğinin kabulü gerekir. Türk Borçlar Kanununun 325.maddesi hükmüne göre kiracı, sözleşme süresine veya fesih dönemine uymaksızın kiralananı geri verdiği takdirde, kira sözleşmesinden doğan borçları kiralananın benzer koşullarla kiraya verilebileceği makul bir süre için devam eder....
Dava hor kullanmadan kaynaklı tazminat alacağı talebine ilişkindir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 316. maddesi uyarınca kiracı kiralananı tam bir özenle kullanmak ve aynı Kanunun 334. Maddesi gereğince sözleşme sonunda aldığı hali ile kiralayana teslim etmekle yükümlüdür. Ancak kiracı sözleşmeye uygun olağan kullanma dolayısıyla oluşan eskime ve bozulmalardan sorumlu olmayıp münhasıran kötü kullanım nedeniyle oluşan zarar ve hasardan sorumludur. Davalının kiralananı kullandığı süre ve kullanma amacı gözetildiğinde olağan kullanımdan kaynaklanan yıpranma ve eskimelerin olacağı kuşkusuzdur. O halde Mahkemece alınacak bilirkişi raporu ile hor kullanım ve olağan kullanım nedeniyle oluşan zarar ve hasar ayrımı yapılmalı, hor kullanıma konu zararların tahliye tarihi itibariyle değerlerinin tespit edilip kullanma süresi ile orantılı olarak yıpranma paylarının düşülmek suretiyle zararın hesaplanması gerekir....
Davacı vekili, dava dilekçesinde, davalı Özhan ile dava dışı İsmail arasında 15.06.2011 tarihli ve üç yıl müddetli kira sözleşmesi bulunduğunu, sözleşmede kiralananın pastahane olarak kullanılacağının düzenlendiğini, davalı Özhan'ın önce 25.05.2012 tarihli taahhütname ile kiralananı davacıya ve davalı Mustafa'ya devrettiğini, daha sonra aynı tarihli iki ayrı taahhütname ile her iki davalının kiralananı davacıya devrettiğini, davacının da devir ilişkisi gereği her iki davalıya bir kısım ödemeler yapıp, bonolar verdiğini ancak kiraya verenin 06.08.2012 tarihinde ihtarname çekerek sözleşmenin özel şartlar ikinci maddesinde yazılı kiralananın kısmen veya tamamen devredilemeyeceğine ilişkin düzenlemeye dayanarak kiralananı tahliye etmesini istediğini, davalıların sözleşmede devir yasağı bulunmasına rağmen kiralananın devrine ilişkin ilan verdiklerini belirterek yaptığı ödemelerin istirdatını, takibe konu bir kısım senetler bakımından ise borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir...
ın kiralananı kış ortasında, anahtarlarını teslim etmeden terkettiğini, müvekkilinin davalılar hakkında 2009 yılı Nisan, Mayıs ve Haziran ayları kira bedellerinin tahsili amacıyla yaptığı icra takibine davalıların itiraz ettklerini belirterek itirazın iptali ve % 40 icra inkar tazminatının davalılardan tahsilini istemiştir. Davalı ... kiralananı 2009 yılı Şubat ayında tahliye ettiğini, kira borcu bulunmadığını savunmuştur. Kiralananın tahliye edilerek anahtarın kiralayana teslim edildiğini davalı kiracının yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. Kiralananın davalı tarafından tahliye edildiğinin kabul edilebilmesi için kiralananın boşaltılarak anahtarın kiralayana usulüne uygun olarak teslim edilmesi zorunludur. Bu da tevdi mahalli tayini veya notere anahtarın teslimi ile olur....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı; dava dilekçesinde özetle; davaya konu kiralananı eski sahibinden 1999 yılında kiraladığını, kira sözleşmesi henüz sona ermeden 2006 yılında kiralananın davalıya satıldığını, davalının açtığı tahliye davası neticesinde tahliye kararı verildiğini ve kiralananı tahliye ettiğini belirterek kiralananı otel olarak kullanması dolayısıyla yapılan faydalı ve zorunlu masraf bedelinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir....
Borçlar Kanununun 274.maddesinin ilk fıkrasına göre, kiralayan, kiralananı sözleşme dairesinde kullanmaya hazır bulundurmuş oldukça kiracı, kiranın tamamını ödemekle yükümlüdür. Dosyada toplanan delillerden ve özellikle dinlenen tanık sözlerinden, davacı kiracıya teslim edilen kiralananın kiracı tarafından fiilen elde bulundurulduğu, işyerinin anahtarının davalıya teslim edilmediği anlaşılmaktadır. Yapılan bu saptamalara ve özellikle Borçlar Kanununun 274.maddesinin ilk fıkrasına göre kiracının, kiralananı elinde bulundurduğu sürece kira parası ödemesi zorunlu olduğundan, davanın reddi yerine istemin kısmen hüküm altına alınması doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde iadesine, 18.05.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....