Kiracı adi kirada kiralananı kullanmak hakkına sahip ise de hasılat kirasında kullanma yanında kiralananı işletmek ve ondan semereler almak yetkisi vardır. Adi kiradan farklı olarak kullanmak ve işletmek yetkisi kiracı için aynı zamanda onun borcudur. Bu konudaki BK. m.278 f.1 hükmü "Kiracı, kiralananı tahsis olunduğu dairede iyi bir surette işletmeye bilhassa hâsılata kabiliyetli bir halde bulundurmaya mecburdur” şeklindedir. Bunun nedeni hasılat kirasının özelliğine dayandırılmakta ve şöyle denilmektedir; “Bir işletmenin itibarı, şöhreti, verim kabiliyetinin idamesi, müşterilerinin muhafazası gibi hayatiyetini temin eden maddi ve gayrı maddi unsurlar, kira akdi ile kiracıya terk edilmektedir. Bu bakımdan kiracının işletme hakkı daha ziyade bir-mükellefiyet-şeklinde tezahür etmektedir....
kiralananda nem ve kokular meydana geldiğini davacının binada iyileştirme konusunda bir görüş bildirmediği gibi fahiş kira artışı istediğini bu nedenle müvekkilinin kiralananı haklı nedenle tahliye ettiğini belirterek davacının davasının reddine,karşılık dava olarak da kiralananı sorunsuz olarak teslim ettiğini 14.000 TL güvence parasının davacı-karşı davalıdan tahsilini istemiştir....
ye kiraya verildiğini, Kira sözleşmesinin 5. maddesinde, “Kiracı kiralananı alt kiraya veremez ve başkasına devredemez” hükmünün yer aldığını buna rağmen davalının Kiralananı ...'ye devrettiğini ve kiralananın bu kişi tarafından işletildiği ... Mal Müdürlüğü'den öğrendiğini ve davalılara 16.08.2012 tarihinde ihtarname göndererek, akde aykırılığın 15 gün içerisinde giderilmesini aksi takdirde Kiracı ... hakkında akde aykırılık nedeniyle, ... hakkında ise haksız işgal nedeniyle tahliye talep edileceğinin ihtar edilidiğini, davalılar tarafından aykırılığın giderilmediğini, belirterek davalıların tahliyesini istemiştir. Davalı ... cevabında, kiralananı devretmediğini, işyerini açarken annesi olan diğer davalı ...'in sermayeyi verdiğini, bu nedenle maliye kaydını diğer davalının üzerine yaptıklarını, Diğer davalı ile ortak çalıştıklarını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir....
Davalı, İstanbul 4.İcra Mahkemesinin 2010/845-1204 sayılı ödeme emrinin öğrenme tarihinin 03.06.2010 tarihi olduğuna ilişkin kararı ile süresinde kabul edilen itiraz dilekçesinde kiralananı 20.03.2010 tarihinde tahliye ettiklerini belirterek borca itiraz etmiştir. Davacı vekili,takip talebinde ve dava dilekçesinde kira alacağı talep etmiş olup,erken tahliye nedeniyle tazminat ,makul süre kirası vs. talebi bulunmamaktadır. Davalı kiracı, kiralananı 2010 Mart ayında tahliye ettiğini savunmuş ancak anahtar teslimine dair yazılı belge sunamamış ise de davalı kiracının 2010 Mart ayı sonunda kiralananı tahliye ettiği davacı tarafın ve mahkemenin de kabulündedir. Bu durumda davalı kiracı tahliye tarihine kadar olan 2 aylık kira (2010 yılı Şubat+Mart ayları) parasını ödemekle yükümlüdür. Davacı tarafın iş bu davada erken tahliyeye ilişkin tazminat talebi bulunmadığına göre mahkemece hüküm altına alınan 2.550 TL'den Mart ayı için ödenecek tutarın tazminat olarak nitelenmesi doğru değildir....
Değerlendirme Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında; hukuki ilişki nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlığa yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin doğru şekilde uygulandığı, taraflarca düzenlenen kira sözleşmesi ile deponun çeltik deposu olarak kullanılmak üzere kiralandığı, kiraya veren davalının kiralananı sözleşmede amaçlanan kullanıma elverişli bir durumda teslim etmek ve sözleşme süresince bu durumda bulundurmakla yükümlü olduğu, kiralananın ayıplı olarak teslimi halinde davacı kiracının mevcut ayıbı uygun bir sürede kiraya verene ihbar etmesi gerektiği, tacir olan davacı kiracının kiralananı mevcut hali ile kullandığı ve ayıp ihbarında bulunmadığı, bu nedenle ayıptan ve doğan zarardan davalı kiraya verenin sorumlu tutulamayacağının anlaşılmasına göre, davacının temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir. VI....
Davalı vekili,kira ilişkisine karşı çıkmamış,sözlü kira akdi gereğince davalıların davacının kiracısı olduğunu ancak kiralananı tahliye ettiklerini,takip konusu dönem kirasından sorumlu olmadıklarını savunmuştur. Taraflar arasında daha önce sözlü bir kira ilişkisinin varlığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davalı taraf kira ilişkisine karşı koymayıp, kiralananı tahliye ettiklerini savunduğuna göre kiralananın usulüne uygun olarak tahliye ve anahtarın davacıya teslim edildiğini kanıtlamakla yükümlüdür. Kiralananın anahtarı yasal olarak teslim edilmedikçe kiralananın kiracının kullanımında olduğunun kabulü gerekir. Davalı taraf sözleşme ilişkisinin varlığını kabul etmekte ise de, kiralananın teslim edildiğini yazılı belge ile kanıtlayamamıştır. Ancak dava dilekçesinde yemin deliline de dayanmışlardır....
Kiracı, kiralananı kendisinin ileri sürdüğü tarihte tahliye ettiğini ispatlayamazsa, kiralayanın bildirdiği tahliye tarihine itibar olunmalıdır. Somut olayda davalı kiracı kiralananı tahliye ettiğini savunmuş ise de, bu savunmasını yazılı delillerle kanıtlayamamıştır. Bu durumda davalı kiracının takibe konu döneme ilişkin ödemesi de bulunmadığına göre davanın kabulüne karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 19/10/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Davacı vekili, 01.11.2011 tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesinin 17. maddesindeki düzenlemeye aykırı olarak davalı kiracının, kiralananı alt kiraya verdiğini çekilen ihtarın sonuç vermediğini belirterek, davalı kiracıların akde aykırılık nedeniyle tahliyelerine karar verilmesi isteminde bulunmuş, davalı kiracılar kiralananı alt kiraya vermediklerini geçici olarak eşya depoladıklarını ve alt kiralama iradesinin bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece 14.10.2015 tarihli karar ile davanın kabulü ve davalıların tahliyesine karar verilmiş, hüküm davalılar vekilince temyiz edilmiştir. Uyuşmazlık davalı kiracının, kiralananı akde aykırı olarak kullandığı iddiasından kaynaklanmaktadır. Türk Borçlar Kanununun 316.maddesi hükmü uyarınca kiracı kiralananı sözleşmeye uygun olarak özenle kullanmak ve kiralananın bulunduğu taşınmazda oturan kişiler ile komşulara gerekli saygıyı göstermekle yükümlüdür....
Kiracı, devir öncesi mevcut muaccel ödenmemiş kira bedeli borçlarından dolayı kiralananı devreden kiralayana karşı, devir tarihinden sonra ise yeni malike karşı sorumludur. Davaya dayanak yapılan önceki malik ile davalı arasında düzenlenen 01/07/2011 başlangıç tarihli ve 1 yıl süreli kira sözleşmesi konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmede aylık kira bedeli 750 TL olarak belirlenmiş ve her ayın 5. günü akşamına kadar kiralayanın sözleşmede belirtilen banka hesap numarasına ödeneceği kararlaştırılmıştır. Kiralananı satın alan davacı T.B.K'nun 310. maddesi gereğince önceki malik kiralayanın haklarına halef olmuş ise de bunun için öncelikle kiralananı satın aldığı ve kira paralarının bundan sonra kendisine ödenmesine yönelik ihtar göndermesi gerekir....
Kira sözleşmesinin özel şartlar 9. maddesinde "kiracının kiralananı tahliye etmek istediği takdirde bir ay evvelinden mal sahibine ulaşacak şekilde bildirmeleri gerektiği ve kira parasının her yıl peşin ödeneceği" kararlaştırılmıştır. Bu şartlar geçerli olup taraflara bağlar. Davacı alacaklı 26.5.2010 tarihinde başlatmış olduğu icra takibi ile 2010-2011 dönemi kira bedelinin tahsilini istemiştir. Davalı süresindeki itirazında kiralananı tahliye ettiklerini ancak tarla olduğu için anahtar teslimini yapamadıklarını, önceki takipte de kiralananı tahliye ettiklerin bildirdiklerini belirtmişlerdir. Davalı kiracı sözleşmede kararlaştırılan şekilde fesih bildiriminde bulunmamıştır. Davalının bir önceki yıla ilişkin icra takibine süresinde yapmış oldukları itirazında, “dava konusu yerin tarla olduğunu, tarla olduğundan dolayı anahtarı teslim edemediklerini bununla birlikte kullanmadıklarını ve kendilerinin kullanabileceklerini” bildirmeleri sözleşmenin usulüne uygun feshedildiğini göstermez....