Mahkemece 60.000 USD kira bedelinin davacı kiracıya iadesine karar verilmesi gerekirken bu husus gözardı edilerek karar verilmesi doğru değildir. 3-Davacı vekilinin karşı davada talep edilen makul süre kira bedeline yönelik temyiz itirazlarına gelince; Yukarıda açıklanan sözleşmenin 12.maddesinde turizm sezonu dışında kiracının kiralananı erken tahliyesi halinde kiracı olarak bulunduğu sürenin kira bedelini ödemekle yükümlü olduğu geri kalan dönemin kira bedelini ödemekle yükümlü olmadığı kararlaştırıldığına göre turizm sezonu dışı sayılan 17/02/2008 tarihinde kiralananı tahliye eden kiracının makul süre bedelinden sorumlu tutulması da doğru değildir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır....
Öte yandan, mahkemece her ne kadar özel şartlar 3.2 maddesinde ki “Kiralayan kiralananı iş bu sözleşmenin yürürlüğe girmesinden önce doğmuş olan her türlü yasal yükümlülüklerine arındırılmış olarak kiracı işletmeciye teslim edecektir.” hükmü mesken olan taşınmazın işyeri olarak ruhsatlandırılması için yapılan tadilat projesi masrafının kiralayanlara ait olması gerektiği şeklinde yorumlanmış ise de; 3.2 maddesinde düzenlemede tadilat proje bedelinden kiralayanların sorumlu olduğu şekilde açık bir düzenleme yer almadığı gibi yukarıda belirtilen sözleşme hükümleri birlikte değerlendirildiğinde taşınmazda yapılan değişiklikler nedeniyle kiracının herhangi bir tazminat talep edemeyeceğinin anlaşılması karşısında mahkemece anılan sözleşme hükümleri dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır....
Bu nedenle Mahkemece borçlunun 2016 yılı Ocak ayına ait 13.01.2016 tarihli kira ödemesi dikkate alınarak, anahtar teslim tarihine kadar olan kiralar yönünden davanın kabulüne, kalan aylar yönünden ise uyuşmazlığın yargılamayı gerektirdiğinden bahisle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle tüm kira bedelleri yönünden davanın reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle, davacı vekilinin alacağa yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün ÎİK'nun 366. ve 6100 sayılı HUMK'nun Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca IİK'nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 29/03/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Bu itibarla, Mahkemece öncelikle tahliye/anahtar teslim tarihinin usulüne uygun şekilde tespiti gerekmektedir.Taraflar arasındaki 15.10.2011 başlangıç tarihli 1 yıl süreli kira sözleşmesinin özel şartlar 9. maddesinde kiracının, kiralananı tahliye etmek istediğinde mal sahibine en az 30 gün öncesinden ulaşacak şekilde bildirmeyi taahhüt ettiği düzenlenmiştir. Davalı, kiralananı, ihbar koşuluna uymadan tahliye ettiğine göre bu durumda mahkemece yeniden kiraya vermek için gereken makul süre 30 gün kabul edilerek tespit edilecek tahliye tarihine kadar ödenmeyen aidat alacağı ile tahliye tarihinden itibaren 30 günlük makul süreye ilişkin aidat bedeli üzerinden, cevaba cevap dilekçesinde dahi hor kullanma alacağından bahsedilmediği anlaşıldığından, depozito miktarı mahsup edilmek suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ve takas mahsup def'i reddedilerek karar verilmesi doğru değildir.Hüküm, bu nedenle bozulmalıdır....
sunmadığını, davacı şirket ve ortaklarının kendilerine sıfır durumda, eksiksiz ve tam teslim edilmiş kiralananı onsekiz yıl kullandıklarını savunarak, davanın reddini ve lehlerine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini istemişlerdir....
Kiraya veren kiralananı kira süresince kullanmaya elverişli bulundurmak zorundadır. Eğer kiraya veren kiralananı kira sözleşmesinde belirtilen kullanma amacına elverişli bir şekilde bulundurmamışsa veya kullanılmasına engel olunmuş ise kiracının iki seçimlik hakkı vardır. TBK 305-306 maddelerine göre kiracının seçimlik hakları ayıbın giderilmesini istemek,ayıp giderilmediği takdirde kira bedelinden indirim yapılmasını yada sözleşmeyi fesih edilmesini istemektir.Davacı kiracı TBK 305 maddesine göre kira bedeli indirimi istemediği gibi sözleşmenin feshini de istememiştir. Üniversite tarafından sözleşmesinin feshi kiracının kendi kusurundan kaynaklandığı ve fesihte üniversite haklı olduğundan ve zarara kendisi sebebiyet verdiğinden tazminat talebinde bulunamaz....
Sözleşmede, kiralananı süre bitmeden tek taraflı olarak tahliye etme hak ve yetkisi kendisine tanınmayan kiracının, kiralayanın bilgisi ve rızası olmaksızın ve haklı bir nedene de dayanmaksızın, kira süresinin bitiminden önce kiralananı tahliye etmesi sözleşmeye aykırı davranış (haksız fesih) sayılır; böylesi bir durumda kiracı, kiralayanın bu yüzden uğradığı zararı tazminle sorumludur. Ne var ki, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 98. maddesi yollamasıyla sözleşmelerde de uygulanması gereken 44. maddesi uyarınca, kiralayan da, kiralananı aynı koşullarla yeniden kiraya vermek konusunda gereken çabayı göstermeli ve böylece zararın artmasına sebebiyet vermemelidir. Aksi takdirde, artmasına sebep olduğu zarar tutarını kiracıdan isteyemez. 18. Kiralananın tahliye edildiğinin (kiracının kiralananı iade borcunu yerine getirdiğinin) kabul edilebilmesi için, kiralananın fiilen boşaltılması yeterli değildir; anahtarın da kiralayana teslim edilmesi gerekir....
Sözleşmenin 4 maddesinde" kiralananın devri yazılı izin olmadan kiracı kiralanan yeri ve kira sözleşmesini kısmen veya tamamen gerçek veya tüzel kişi 3. kişiler devir veya temlik edemez. Kiracı kiralananı bizzat kullanmak zorundadır."şartı bulunmakta olup bu şart geçerlidir. Sözleşmenin bu maddesinde kiralananın devri yasaklanmasına rağmen sözleşmede kiracının yanına ortak alınamayacağına dair yasaklayıcı bir hüküm bulunmadığı gibi kira sözleşmesinden önce davalı kiracı ile dava dışı ve sözleşmenin kefili olan Teoman arasında gizli bir ortaklık sözleşmesi yapılmış olması kiracının hukuki durumunu etkilemez. Öte yandan kiralananın kiracı Erol tarafından Teoman devir edildiği ve bu şahıs tarafından kullanıldığı da davacı tarafından kanıtlanamadığına göre akte aykırılık olgusu gerçekleşmemiştir. Bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerekirken deliller yanlış değerlendirilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir....
Sulh Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı yetkisizlik kararı verilmesi nedeni ile dosyada son karar bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesinden sonra verilmiş ise de iki farklı bölge adliye mahkemesinin yargı çevresinde kalan mahkemelerce karşılıklı olarak yetkisizlik kararı verilmiş olması ve 5235 sayılı Kanunun 36/3. maddesi gereğince bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerinin görevinin yargı çevresi içerisinde bulunan adlî yargı ilk derece hukuk mahkemeleri arasındaki yetki ve görev uyuşmazlıklarını çözmek olduğundan yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: - K A R A R - Dava, kiralananın sonradan ayıplı hale gelmesi nedeni ile ayıpların tespiti ve giderilmesi konusunda izin ve yetki verilmesi ve ayıp nedeni ile meydana gelen zararların tazmini istemine ilişkindir....
Bu durumda dayanağı aynı olan, aralarında irtibat bulunan ve aynı taşınmaza ilişkin “tahliye” istemli olarak açılan davaların birleştirilerek birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde uyuşmazlığın yargılamayı gerektirdiğinden bahisle istemin reddine karar verilmesi doğru değildir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 sayılı Kanunla eklenen Geçici 3. madde hükmü gözetilerek HUMK'nun 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA,taraflarca İİK'nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın temyiz edene iadesine, 06.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....