Davacı vekili, dava dilekçesinde; davalının dava konusu taşınmazda kiracı olarak bulunduğunu, davalının 2012 yılı Mayıs ayına ait kira bedelini süresi içerisinde ödemediğini, kira sözleşmesinin 7. maddesinde belirtilen muacceliyet şartı gereğince dönem sonuna kadarki ayların da muaccel hale geldiğini, ödenmeyen kira borcu nedeniyle davalı hakkında tahliye istemli icra takibine başlandığını, süresi içerisinde davalının takibe itiraz ettiğini, ödeme emrinin tebliğine rağmen borcun süresinde ödenmediğini ileri sürerek davalının itirazının kaldırılmasına, % 40'dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine ve temerrüd nedeniyle kiralanandan tahliyesine karar verilmesini istemiş ancak daha sonra 04.06.2013 tarihli duruşmadaki beyanında dava konusu taşınmazın 12.07.2012 tarihinde tahliye edildiğini beyan etmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ Taraflar arasındaki kira sözleşmesinden kaynaklı alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı, 10/03/2014 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile kiralananı lokanta olarak kiraladığını, ilk 6 aylık kira bedelini peşin ödediğini, kiralananın dekorasyonu ve tadilatı için bir takım masraflar yaptığını, ancak binanın yapı kullanım izin belgesi olmaması nedeniyle ilgili Belediyeden işletme ruhsatı alamadığını belirtmiş, peşin ödemiş olduğu altı aylık kira bedeli olan 10.500 TL ile 48.000 TL zorunlu masrafların davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir....
Olayımıza gelince; davaya dayanak 01.08.2010 başlangıç tarihli ve 01.01.2006 başlangıç tarihli kira sözleşmeleri uyarınca; davacı Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından davalılara taşınmazların ayrı ayrı kiralandığı, taşınmazların çatılı işyeri niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Kira sözleşmelerinin genel şartname 16. maddesinde " kiracı, kiralayan idareden izin almadan başkasına kullandıramaz, kısmen dahi devredemez. Başkasına işgal ettiremez, kar ortağı alamaz, genişletemez, şirket grupları sözleşme genel şartlarına uymak kaydı ile bünyelerindeki sahibi oldukları şirket ve bayilere kullandırabilir. " düzenlemesi bulunmaktadır....
Kuru mülkiyet sahibi olan davacının intifa hakkının kaldırılmasından sonra kiracısı olan davalıdan kiralananı ya tahliye etmesini ya da satın almasını, satın almadığı ve tahliye etmediği takdirde yüksek kira bedeliyle oturması gerektiğini bildirdiği her iki taraf tanıklarının yeminli beyanlarıyla sabittir. Ayrıca davacı tahliye davasına paralel olarak dava konusu kiralananı satmak amacı ile satın almak isteyen müşterilere gösterilmesi için izin verilmesi davasını ... 3.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2008/899 Esas sayılı dosyasına açarak kiralananı satmak iradesini açıkça ortaya koymuştur. Satmak iradesinin bu şekilde açıkça ortaya konulmasından sonra mesken ihtiyacının samimi, ciddi ve zorunlu olduğunun kabulüne imkan bulunmamaktadır. Ayrıca kiralananın davacının hayat standardına uymadığı mahkemenin de kabulündedir....
Davacı alacaklı vekili 09.05.2014 tarihinde başlattığı icra takibi ile 2013 yılı Mart-Nisan-Temmuz-Ağustos-Eylül-Ekim-Kasım-Aralık ayları ila 2014 Ocak-Şubat-Mart-Nisan ayları kira alacağının tahsilini talep etmiş, davalı borçlu Büyükçekmece 11. Noterliğinin 02.05.2014 keşide tarihli 9. yevmiye nolu ihtarnamesi ile taşınmaza ait anahtarların notere tevdi edildiğini ve noter vasıtasıyla anahtar teslimini içeren bildirimde bulunduklarını, bu nedenle takip konusu aylar kira bedellerinden sorumlu olmadıklarını savunmuştur. Kiralananın tahliye edildiğinin (kiracının kiralananı iade borcunu yerine getirdiğinin) kabul edilebilmesi için, kiralananın fiilen boşaltılması yeterli değildir. Kiralanın kiraya verene teslim edilmesi de gerekir....
KARAR Davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine kira alacağı ve tahliye istemli olarak başlatılan icra takibine davalı borçlunun itiraz etmemesi üzerine davacı icra mahkemesinden kiralananın temerrüt nedeniyle tahliyesi isteminde bulunmuş mahkemece; tahliye istenen adreste davalı tarafın tebligat memurunca da yapmış olduğu tespite göre taşınmış olduğu adreste mülk sahibinin olduğu belirtilerek davalının adresten taşındığı belirtilmiş ayrıca kira alacağı ile ilgili icra dosyasında zaten davalı yanın bir itirazının olmadığı, bu durumda alacakla ilgili de ayrı bir hüküm kurulamayacağı, tahliye talebinin ise tahliyenin zaten gerçekleştirildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş karar davacı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Kiralananın tahliye edildiğinin (kiracının kiralananı iade borcunu yerine getirdiğinin) kabul edilebilmesi için, kiralananın fiilen boşaltılması yeterli değildir....
Davalının savunması da eldeki davanın icra takibi üzerine açıldığı yönündedir. 01/01/2013 yılında başlayan kira ilişkisinde 16/12/2013 tarihi itibariyle kiralananın projesine uygun olarak iç duvarlarla 3 ayrı kısıma bölündüğü uyuşmazlık konusu değildir. Davalı kiracının bu duruma rağmen kira döneminin sonu olan 31/12/2014 tarihinde kiralananı tahliye etmeyerek mevcut durumu kabullendiği ve kiralananı kullanmaya devam ettiği hatta 2014 yılında da aynı şekilde kullandığı ve 01/01/2015 tarihinde kira sözleşmesinin yasa gereği 1 yıl daha uzadığı ve kiralayanın 30/01/2015 tarihinde tahliye istemli takip yapması üzerine davacı kiracının 11/03/2015 tarihinde eldeki davayı açtığı görülmektedir. Yargıtay uygulamaları ile de şekillendiği üzere kiralananda meydana gelen açık nitelikteki ayıplara rağmen kiracının uzun bir süre kiralananı mevcut hali ile kullanması ve bu konuda uyuşmazlık çıkartmaması, kiracının kiralananı mevcut hali ile kabul ettiği şeklinde yorumlanmalıdır....
Bu durumda kira sözleşmesinin daha başlangıcında kiralananın ayıplı olmadığı, akdin feshi veya sözleşmeden dönme koşullarının oluşmadığı anlaşılmaktadır. Sözleşme kurulurken kiralananın ayıpsız olarak davacı kiracıya teslim edilmesi nedeniyle davalı kiraya verenin bir kusuru bulunmamaktadır. Aksine davacı kiracı basiretli bir tacir gibi davranıp gerekli araştırmayı yapmadığı, yeterince özen ve çabayı göstermediği, kira sözleşmesinin yapılmasından itibaren 1 yıl 3 ay 20 gün gibi makul sayılamayacak uzun bir süre geçtikten sonra çalışma ruhsatı almak için başvuruda bulunduğu, kiralananı erken tahliye ettiği için kusurludur. Hiç kimse kendi kusurundan kaynaklanan zarar için hak talebinde bulunamaz. Bu nedenle davacı kiracı kiralananı tahliye ettiği tarihe kadar kira bedellerinden sorumlu olup, ödediği kira bedellerinin iadesini isteyemez. Mahkemenin davacının ödediği kira bedellerinin iadesine yönelik alacak talebinin reddine karar vermesi yerindedir....
K A R A R Davacı, 15.10.2006 başlangıç tarihli sözleşme ile davalının işhanında bulunan 1-2-28-42-43 ve 44 nolu 6 adet dükkanını 36 ay süre ile kendisine kiraya verdiğini, lokanta olarak kullanılacak kiralananda tadilat çalışmalarına başladığını, ruhsat için başvurduğunda binanın ferdi iskan ruhsatının olmadığını öğrendiğini,lokanta ruhsatının da alınamadığını ileri sürerek, davalıya kira borcunun olmadığının tespiti ile yaptığı imalat masraflarına karşılık şimdilik 5000 TL ve işyerini işletememekten doğan müspet zararı içinde 5000 TL nin tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı, davacı kiracı ile 14 aydır kira ilişkisinin devam ettiğini, ödenmeyen kira bedellerinin tahsili için davacı aleyhine takip başlattığını, davacının ... 1. icra mahkemesinin 2007/757 esaslı dosyası ile tahliyesine karar verildiğini, kira sözleşmesi tarihinden itibaren zamanaşımı süresinin dolduğunu tadilatlar için izin vermediğini ileri sürerek, davanın reddini dilemiştir ....
Hasılat kira ilişkisinde, kiralananın teslim edilmiş olması, kiralayanın borcunu sona erdirmez. Teslimden sonra kiralayanın borcu, Borçlar Kanununun 272.maddesi uyarınca kiralananı akitte güdülen kullanma ve işletmeye elverişli bir halde bulundurma borcu olarak devam eder. Anılan hükmün 272.maddesinin yaptığı gönderme sebebiyle de kullanmanın mümkün olmaması halini düzenleyen yasanın 252.maddesi uyarınca kiracı, kendi kusurundan yahut şahsında oluşan mücbir bir sebepten dolayı kiralananı kullanamadığı yahut mahdut suretle kullandığı takdirde kiralayan, kiralananı akit dairesinde kullanmaya hazır bulunduğu sürece kiracının, kiranın tamamını verme mükellefiyeti varsa da kullanma, kiracıdan kaynaklanmayan bir sebeple mümkün olmadığı takdirde kiracının, kira parası ödeme zorunluluğu yoktur....