Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Munzam zarar bu hukuki niteliği ve karakteri itibariyla, asıl alacak ve faizleri yönünden icra takibinde bulunulması veya dava açılmasıyla sonuç ermeyeceği gibi, icra takibi veya dava açılması sırasında asıl alacak ve temerrüt faizi yanında talep edilmemiş olması halinde dahi (BK'nın 105/2) takip veya davanın konusuna dahil bir borç olarak da kabul edilemez. Hal böyle olunca, asıl alacağın faizi ile birlikte tahsiline yönelik icra takibinde veya davada munzam zarar hakkının saklı tutulduğunu gösteren bir ihtirazi kayıt dermeyanına da gerek bulunmamaktadır. Ayrı bir dava ile on yıllık zaman aşamı süresi içerisinde her zaman istenmesi mümkündür. Munzam zarar sorumluluğu, kusur sorumluluğuna dayanır. BK'nın 105. maddesi kusur karinesini benimsemiştir.Munzam zarardan kaynaklanan tazminat borcunun doğması için aranan kusur, borçlunun temerrüde düşmekteki kusurudur. Farklı bir anlatımla, burada zararın doğmasına yol açan bir kusur ilişkisi aranmaz ve tartışılmaz....

    Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; davacı tarafça munzam zararına ilişkin somut ve açık deliller sunulamadığı, yalnızca hakkın doğduğu tarihten itibaren geçen sürede enflasyon, paranın değer kaybı ve alım gücündeki düşüş, faizin ana para üzerinden hesaplanması ve ana paranın enflasyon karşısında sürekli erimesi gibi olgular dikkate alınarak munzam zarar hesaplaması yapılmasını talep ettiği, bu haliyle davacı tarafın geç ödeme nedeniyle somut olarak uğradığı zarar olgusunu ileri sürüp ispatlayamadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur....

      Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; davacı tarafça munzam zararına ilişkin somut ve açık deliller sunulamadığı, yalnızca hakkın doğduğu tarihten itibaren geçen sürede enflasyon, paranın değer kaybı ve alım gücündeki düşüş, faizin ana para üzerinden hesaplanması ve ana paranın enflasyon karşısında sürekli erimesi gibi olgular dikkate alınarak munzam zarar hesaplaması yapılmasını talep ettiği, bu haliyle davacı tarafın geç ödeme nedeniyle somut olarak uğradığı zarar olgusunu ileri sürüp ispatlayamadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur....

        İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre, munzam zarar talebine ilişkin istinaf mahkemesi tarafından hükme esas alınan 08/09/2017 tarihli bilirkişi raporunda munzam zarar kalemlerinin 2010- 2015 yılları arasında hesap edildiği, iş bu davanın açıldığı 27/12/2019 tarihi itibariyle 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı, bu nedenle davalının zamanaşımı itirazının reddi ile, istinaf mahkemesi kararının Yargıtay tarafından onanarak kesinleşmesi nedeniyle taraflar lehine kazanılmış hak doğduğu gerekçesiyle ilk kararda saklı tutulan fazlaya ilişkin haktan kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla açılan iş bu ek davanın kabulüne, ek dava açılmadan önce davalının temerrüde düşürüldüğüne dair herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığından ek dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına karar verilmiştir....

        Diğer taraftan; munzam zarar veya faizi aşan zarar borçlar Kanunun 105. maddesinde ifade edildiği üzere süresinde ifa edilmeyen para borcunda temerrüde düşen borçlunun sorumluluğunun sonucudur. Munzam zarar ancak alacaklının borçlunun kusurundan dolayı temerrüdü halinde bir miktar faize hükmedilmişse ve ancak alacaklının zararı faizle karşılanamıyor ise alacaklının zararı nedeniyle istenebilir. Ayrıca Yargıtay uygulamasına göre munzam zararın varlığını alacaklı somut olarak kanıtlamalıdır. Olayımızda ise bilirkişiler buldukları ecrimisil tutarına davacının böyle bir şekilde iddia ve talebi olmadığı halde %80 oranında ve ticari gelir kaybı adı altında zarar kalemi ilave ederek munzam zararı bulmuş mahkemece de bilirkişilerin bu görüşü paylaşılmıştır. Değinilen hesaplama yönteminin yukarıda kısaca ifade edilen munzam zarar kavramıyla kuşkusuz bir ilişkisi yoktur....

          Hukuk Dairesinin (kapatılan), 18.12.2012 tarih, 2012/14156 Esas, 2012/28946 Karar sayılı ilam ile “...1-Dava munzam zarar ve faiz alacağına ilişkin olup, davacı davalıdan olan alacağının tahsili için icra takibi başlattığını ancak 2001 senesinde başlayan icra takibinde bugüne kadar hiçbir ödeme yapılmadığını, oluşan faiz ve munzam zararının tahsilini istemiş, davalı ise davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, alınan bilirkişi raporuna dayalı olarak ve alacak henüz tahsil edilmediğinden munzam zararın oluşmayacağı kanaatiyle munzam zarara ilişkin davacı talebinin reddine karar verilmiş ise de, munzam zarar talep edilebilmesi için alacağın tahsili gerekmez....

            Dava; kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan munzam zararının tahsili istemine ilişkindir. Davanın kabulüne dair karar davalı vekilince istinaf edilmiştir. Kural olarak, sigorta ilişkisinde hasar bedelinin hiç ödenmemesi veya geç ödenmesi halinde sigorta ettiren, TBK.nun 122 nci maddesi uyarınca munzam zarar adı altında ayrıca oluşan zararlarını da isteyebilir. TBK.nun 105/1 nci maddesine göre, alacaklının uğradığı zarar, temerrüt faizinden fazla olduğu takdirde, borçlu kendisine hiçbir kusur isnat edilemeyeceğini ispat etmedikçe bu zararı dahi tazmin ile yükümlüdür....

              Reddiyat Makbuzu ile 1.912,92 TL sinin Tahsil Harcı, 840,84 TL sinin ise Cezaevi Harcı olmak üzere 48.036,02 TL ödeme yapıldığı, Davacı tarafından, yapılan ödemeye ilişkin munzam zarar tazmini talebinin işbu davaya konu edildiği, Sayın Mahkemece davacının munzam zarar alacağı olduğunun kabulü halinde; davalı şirketin yapmış olduğu, işbu dava konusu 33.602,00 TL tazminat ödemesinin, farklı değerleme kriterlerine göre; 21.09.2021-21.03.2022 dönemindeki değişim tutarları ortalamasının 18.493,77 TL olarak hesaplandığı mütalaa edildiği anlaşıldı. Davacı vekili 03.04.2023 tarihli dilekçesi ile dava değerini 18.493,77 TL'ye çıkarmıştır. Munzam zarar, farazi zarar olmayıp; somut bir zarardır. 6098 sayılı TBK'nın 122. maddesi uyarınca alacaklının temerrüt faizini aşan bir zarara uğraması gerekmektedir. Bu durumda borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür....

                Menkul Değerler müdür yardımcısının 1996 yılında müvekkili ile birlikte bir çok kişiye sahte hazine bonosu verdiğini, müvekkilinin uğradığı zarar nedeniyle daha sonra davalı ...hakkında alacak davası açtığını, açılan davada davalı şirketin %75 oranında kusurlu olduğu belirlenerek BK'nın 55. maddesi gereğince tazminata mahkum edildiğini, munzam zarar istemlerinin ise dinlenme koşulları oluşmaması nedeniyle reddedildiğini, ....08.2010 tarihinde tahsilatın icraen yapıldığını, gelinen aşamda BK'nın 105. maddesindeki munzam zarar için gerekli koşulların oluştuğunu ileri sürerek, şimdilik 30.000 TL. munzam zarar alacağının dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 08.....2012 tarihli ıslah dilekçesi ile istemini 44.050,35 TL'ye yükseltmiştir....

                  Oluştuğu iddia edilen zarar, davacı tarafından bilinebilir ve hesap edilebilir nitelikte olmayıp yargılamaya muhtaç bulunduğundan belirsiz alacak davası açılmasına hukuki yarar bulunduğu değerlendirilmiştir. Borçlar Kanunu'nun 105. maddesi uyarınca, alacaklı, para borcunun zamanında ödenmemesi nedeniyle uğradığı zarar yasal temerrüt faizinden fazla ise, aradaki fark tutarın ödenmesini de borçludan isteyebilir. Munzam zarar alacaklısı öncelikle temerrüte uğrayan alacağının geç ifa edilmesinden dolayı faizle karşılanamayan zararını ve miktarını zarar ile borçlu temerrütü arasındaki uygun illiyet bağını ispat etmek durumundadır. Borçlu, ancak temerrütündeki kusursuzluğunu kanıtlamakla sorumluluktan kurtulabilir. Ayrıca, munzam zararının gerçekleşmiş, ölçülebilir ve somut (gerçek) bir zarar olması gerekir....

                  UYAP Entegrasyonu