Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

DELİLLER VE GEREKÇE: Dava, taraflar arasında akdedilen işyerim sigorta poliçesi kapsamında sigorta Şirketi tarafından yapılan ödemenin zararın tamamını karşılamadığı iddiasına dayalı, Sigorta poliçesi teminatı dışında ödemenin geç yapılması nedeniyle munzam zararın tazmini davası olup, uyuşmazlığın 15/01/2019 tarihinde gerçekleştiği iddia edilen hırsızlık nedeniyle davalıdan munzam zarar bedeli tahsili istemi hususlarına ilişkindir....

    Bu genel açıklamalardan sonra 03.06.2004 tarihli bu davada istenen ise; ödenen bedelin eskale edilmek suretiyle oluşan 111.828,12 YTL munzam zararın tahsilidir. Mahkemece dava kabul edilmiş, dairemizce munzam zararın ispatı gerektiği, oluşan bir zararın açıklanmadığı, istirdat davasının geç açıldığı vs. nedenlerle davanın reddi gerektiği belirtilerek mahkeme kararı bozulmuştur. Daire kararımızda da belirtildiği üzere munzam zarar BK’nın 105. maddesinde düzenlenen, faizle karşılanamayan, alacağın geç ödenmesinden dolayı uğranılan bir zarar olup ispatı gereken bir husustur. Munzam zararın oluştuğu iddia eden alacaklı tarafından uygun delillerle (MK.6.md.) kanıtlanmalıdır. Dairemizin istikrar kazanan uygulamaları da bu doğrultudadır. Nevar ki munzam zararı oluşturan alacağın mahiyeti ve zararın nereden kaynaklandığı üzerinde de durularak zararın ispatı şartları değerlendirilmelidir....

      Burada kanıtlanacak olgular; ekonomik şartlar sonucu ortaya çıkan olumsuzluklar gibi genel ve soyut hususlardan ziyade geç ödeme nedeniyle davacının kendisinin, şahsen ve somut olarak uğradığı zarardır. ( ----- BAM -----.HD ------) Bu açıklamalar ışığında, davacı tarafın munzam zararını ispat edecek her hangi bir delil ibraz etmediği bu itibarla Türk Borçlar Kanununun 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan zararın, somut ve davacının durumuna özgü, somut vakıalarla ispatlanması gerektiği ancak davacı tarafça somut vakıalara dayanılarak bir zararın gerçekleştiği ileri sürülüp kanıtlanmadığı, bu nedenle munzam zarar iddiasının davacı tarafından kendi durumuna özgü şekilde somut olarak ispat edilememiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir....

        Burada kanıtlanacak olgular; ekonomik şartlar sonucu ortaya çıkan olumsuzluklar gibi genel ve soyut hususlardan ziyade geç ödeme nedeniyle davacının kendisinin, şahsen ve somut olarak uğradığı zarardır. ( ----- BAM -----.HD ------) Bu açıklamalar ışığında, davacı tarafın munzam zararını ispat edecek her hangi bir delil ibraz etmediği bu itibarla Türk Borçlar Kanununun 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan zararın, somut ve davacının durumuna özgü, somut vakıalarla ispatlanması gerektiği ancak davacı tarafça somut vakıalara dayanılarak bir zararın gerçekleştiği ileri sürülüp kanıtlanmadığı, bu nedenle munzam zarar iddiasının davacı tarafından kendi durumuna özgü şekilde somut olarak ispat edilememiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir....

          İhbar olunan TMSF vekilinin sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava konusu talep nedeniyle herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, davacının talep etmiş olduğu munzam zararın (aşkın zarar) gerçekleşebilmesi için Borçlar Kanunu'nun 122. maddesinde (eski 105. madde) düzenlenmiş olan unsurların somut olayda gerçekleşmediğini, davacının iddia ettiği zarar ve miktarının kanıtlanmadığını ve dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini talep etmiştir....

          Şu halde, alacaklı şartları bulunmak kaydıyla munzam zararının tazminini de isteyebilir. İşte, alacaklının temerrüt faizini aşan zararına munzam zarar (aşkın zarar=ek zarar) denir. Para borçlarında borçlunun temerrüdünün bir sonucu niteliğindeki munzam (aşkın) zarar TBK. m. 122 hükmünde düzenlenmektedir. Söz konusu hükmün ilk fıkrasına göre, “alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür”. Munzam zararın tazmininin istenebilmesi için borcun bir para borcu olması gerekir. Zira, munzam zararın istenmesi her türlü borç bakımından değil, sadece para borçları için mümkündür. Para borcunun kaynağı ise önemli değildir; munzam zararın tazmini sadece tüketim ödüncü sözleşmesine münhasır değildir. Meselâ, sözleşme, haksız fiil, sebepsiz zenginleşme veya vekâletsiz işgörmeden doğan para borcunda munzam zararın tazmini söz konusu olabilir....

            İNCELEME VE GEREKÇE : Davacı dava dilekçesinde temerrüt faizi ile karşılanmayan munzam zarar talebinde bulunmuştur.Munzam zarar borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan durum arasındaki farktır. Başka deyişle; temerrüt faizini aşan ve kusur sorumluluğu kurallarına bağlı zarar şekilde tanımlanabilir. Türk Borçlar Kanunun 122. maddesi kapsamında munzam zararın talep edilebilirliği bir şartı da alacaklının mevcut olan zararını açık ve somut bir şekilde ispat etmesi gerekir. Faizi aşan zararın ödenebilmesi için uğranılan zararın varlığı ile miktarının ispatlanması gerekir. Bu açıklamalar ışığında davacının zararını somutlaştırarak zarar iddiasını ispat edecek delilleri ortaya koyması gerekir....

              Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” hükmünü haizdir. Para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır. Munzam zarar talep edebilmek için ilk koşul bir para borcunda borçlunun temerrüdünün varlığıdır. İkinci koşul; borçlunun temerrüdü nedeniyle temerrüt faiziyle karşılanamayan alacaklı zararının mevcudiyetidir. üçüncü koşul; borçlunun temerrüde düşmede kusurlu olmasıdır....

                KARAR Davacı, davalıdan olan 15.000,00 TL lik alacağının tahsili için icra takibi başlattığını, alacağın halen ödenmediğini, takip tarihinden sonra aradan geçen sürede ekonomik olumsuzluklar nedeniyle munzam zararının oluştuğunu beyanla icra dosyasından takip tarihi itibariyle işleyen reeskont faizin hesabı ile davalıdan tahsilini ve oluşan munzam zararın toplam 10.000,00 TL olarak davalıdan tahsilini istemiştir. Davalı, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dava munzam zarar ve faiz alacağına ilişkin olup, davacı davalıdan olan alacağının tahsili için icra takibi başlattığını ancak 2001 senesinde başlayan icra takibinde bugüne kadar hiçbir ödeme yapılmadığını, oluşan faiz ve munzam zararının tahsilini istemiş, davalı ise davanın reddini dilemiştir....

                  Davalılar-birleşen dava davalıları vekilleri, yetki, zamanaşımı itirazında bulundukları gibi davacı zararından sorumlu olmadıklarını, munzam zarar istem koşullarının oluşmadığını bildirerek, davaların reddini istemişlerdir. Mahkemece uyulan bozma ilamına göre, davacı tarafın ana dosya ve birleşen dosyada talep etmiş olduğu maddi ve manevi tazminattan kaynaklanan munzam zarara ilişkin taleplerini somut verilere dayandırmadığı ve ispat yükümlülüğünü yerine getirememesi nedeniyle ana dosya ve birleşen dosyadaki davaların ayrı ayrı reddine karar verilmiştir. Kararı asıl ve birleşen davada davacı vekili temyiz etmiştir. Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir....

                    UYAP Entegrasyonu