A.Ş'ye teslim etmesi gereken emtianın kaybedilmesi sonucunda kayıp emtianın bedelinin tahsili için açılan dava sonucu bedelinin davalıdan tahsiline karar verildiğini, daha sonra bu olaydan kaynaklanan alacağın geç alınması nedeniyle 1994 ile 1999 yılları arasında uğranılan munzam zarar alacağının dava konusu yapılıp bunun davalıdan tahsiline karar verildiğini, bu davadan sonra da dava konusu yapılmayan 11.01.1992-31.01.1993 tarihleri ile 01.01.1997-11.10.1999 tarihleri arasında temerrüt faizi ile karşılanmayan zararın karşılanmayan kısmının fazlaya dair talep hakları saklı kalmak kaydıyla 500,00 TL'lik kısmı için açılan dava sonucu 2.026,30 TL munzam zarar alacaklarının olduğunun tespit edilip fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 500,00 TL'nin tahsiline karar verildiği, 500,00 TL dışında kalan alacağın tahsili için takibe geçildiğini, davalı tarafça yapılan itiraz üzerine takibin durdurulduğu, itirazın haksız olduğunu, dava konusu alacağın Bankacılık Yasası gereğince 20 yıllık...
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; destekten yoksun kalma kaynaklı tazminat talebi dolayısıyla, davacılara ödeme gerçekleştirildiğini müvekkilinin sorumluluğunun kalmadığını beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.Davacı dava dilekçesinde temerrüt faizi ile karşılanmayan munzam zarar talebinde bulunmuştur.Munzam zarar borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan durum arasındaki farktır. Başka deyişle; temerrüt faizini aşan ve kusur sorumluluğu kurallarına bağlı zarar şekilde tanımlanabilir. Türk Borçlar Kanunun 122. maddesi kapsamında munzam zararın talep edilebilirliği bir şartı da alacaklının mevcut olan zararını açık ve somut bir şekilde ispat etmesi gerekir. Faizi aşan zararın ödenebilmesi için uğranılan zararın varlığı ile miktarının ispatlanması gerekir. Bu açıklamalar ışığında davacının zararını somutlaştırarak zarar iddiasını ispat edecek delilleri ortaya koyması gerekir....
Dava, banka hesap sözleşmesinden kaynaklanan munzam zarar istemine ilişkindir. Davacının, davalı banka nezdinde hesapları olduğu, anılan hesaplarında davalı personelince usulsüzlükler yapıldığı, davacının açtığı davalar sonucu alacağını tahsil ettiği hususları uyuşmazlık konusu değildir. Yapılan yargılama sonucunda davacının alacağının geç alması nedeniyle munzam zararının da doğduğu tespit edilmiştir. Davacı, bozmadan önceki yargılama aşamasında alacak talebini artırarak dava dilekçesini ıslah etmiştir. Davalı, dava dilekçesi ile ıslah dilekçesinin tebliğinden sonra süresinde zamanaşımı def'inde bulunmamış, hükmün tefhim edildiği duruşmadan önce 04.08.2011 tarihli dosyaya sunduğu beyan dilekçesinde ilk defa zamanaşımı def'ini ileri sürmüştür. Anılan dilekçe pulsuz olarak dosyaya sunulduğundan davacı vekiline önceden tebliğ edilmemiştir....
Burada kanıtlanacak olgular; ekonomik şartlar sonucu ortaya çıkan olumsuzluklar gibi genel ve soyut hususlardan ziyade geç ödeme nedeniyle davacının kendisinin, şahsen ve somut olarak uğradığı zarardır. ( ---- BAM ----HD-----) Bu açıklamalar ışığında, davacı tarafın munzam zararını ispat edecek her hangi bir delil ibraz etmediği bu itibarla Türk Borçlar Kanununun 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan zararın, somut ve davacının durumuna özgü, somut vakıalarla ispatlanması gerektiği ancak davacı tarafça somut vakıalara dayanılarak bir zararın gerçekleştiği ileri sürülüp kanıtlanmadığı, bu nedenle munzam zarar iddiasının davacı tarafından kendi durumuna özgü şekilde somut olarak ispat edilememiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir....
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre sigortalı makinenin dava dış özleşmesi kapsamında kiralandığı, sigorta poliçesine göre sigortalının dava dışı olduğu, sigorta tazminatının geç ödenmesinden dolayı faizle karşılanmayan bir zarar varsa, bu zarar dava dışı sigortalı malın maliki olan akkı olacağı sigorta sözleşmesinin tarafı olmayan davacının munzam zarar talep etme hakkının bulunmadığı gerekçesiyle davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir. Kararı davacı vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir....
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO: 2022/825 Esas KARAR NO: 2023/515 DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) DAVA TARİHİ: 14/10/2022 KARAR TARİHİ:01/06/2023 Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İDDİA:Müvekkilinin alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan belirsiz olan munzam zararının şimdilik 100,00 TL'sinin davalıdan avans faizi ile tahsilini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir....
zararına ilişkin talepleri ile ilgili kesinleşmiş bulunan ---- dosyasının incelenmesinde, yapılan munzam zarar hesabı ve ödemeler nazara alınarak, denkleştirici adalet yöntemine göre munzam zarar hesabı yapılmıştır....
Dava, munzam zarar istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK'nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Yargıtay 4 . Hukuk Dairesinin 08/05/2023 tarih ve 2023/1888Esas- 2023/6062 Kararında "... Davacı vekili, müvekkilinin yaralanmasından kaynaklanan zararının karşılanması için davalıya başvurulduğu, ancak davalı tarafından başvurunun sürüncemede bırakıldığı, bu nedenle müvekkilinin munzam zararının olduğunu belirterek munzam zarar nedeniyle tazminat talep etmiş; İtiraz Hakem Heyetince bilirkişi raporu ile belirlenen munzam zarar miktarı hüküm altına alınmıştır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 121 inci maddesi "Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür....
Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” hükmünü haizdir. Para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır. Munzam zarar talep edebilmek için ilk koşul bir para borcunda borçlunun temerrüdünün varlığıdır. İkinci koşul; borçlunun temerrüdü nedeniyle temerrüt faiziyle karşılanamayan alacaklı zararının mevcudiyetidir. üçüncü koşul; borçlunun temerrüde düşmede kusurlu olmasıdır....
Munzam zarar bu hukuki niteliği ve karakteri itibariyla, asıl alacak ve faizleri yönünden icra takibinde bulunulması veya dava açılmasıyla sonuç ermeyeceği gibi, icra takibi veya dava açılması sırasında asıl alacak ve temerrüt faizi yanında talep edilmemiş olması halinde dahi (BK'nın 105/2) takip veya davanın konusuna dahil bir borç olarak da kabul edilemez. Hâl böyle olunca, asıl alacağın faizi ile birlikte tahsiline yönelik icra takibinde veya davada munzam zarar hakkının saklı tutulduğunu gösteren bir ihtirazî kayıt dermeyanına da gerek bulunmamaktadır. Ayrı bir dava ile on yıllık zaman aşamı süresi içerisinde her zaman istenmesi mümkündür. Munzam zarar sorumluluğu, kusur sorumluluğuna dayanır. BK'nın 105. maddesi kusur karinesini benimsemiştir. Munzam zarardan kaynaklanan tazminat borcunun doğması için aranan kusur, borçlunun temerrüde düşmekteki kusurudur. Farklı bir anlatımla, burada zararın doğmasına yol açan bir kusur ilişkisi aranmaz ve tartışılmaz....