Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere; Aşkın (munzam) zarar, para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bir zarar olup bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır. Bu anlamda aşkın (munzam) zarar, temerrüt faizini aşan ve kusur sorumluluğuna dair ilkelere bağlı bir zarar türü olarak kabul edilir (..., ... : 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Şerhi, Cilt I, 2012, s. 810). Aşkın (munzam) zarar, borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan ve oluşan durum arasındaki farktır. Aşkın (munzam) zararın varlığı için gereken ilk koşul, bir para borcunda borçlunun temerrüdünün varlığıdır. Bu para borcunun kaynağının, aşkın (munzam) zararın talep edilebilirliği için herhangi bir önemi bulunmamaktadır....
Munzam zarar alacaklısı öncelikle temerrüte uğrayan alacağının geç ifa edilmesinden dolayı faizle karşılanamayan zararını ve miktarını zarar ile borçlu temerrütü arasındaki uygun illiyet bağını ispat etmek durumundadır. Borçlu, ancak temerrütündeki kusursuzluğunu kanıtlamakla sorumluluktan kurtulabilir. Munzam zararının gerçekleşmiş, ölçülebilir ve somut(gerçek) bir zarar olması gerekir. Sadece, yüksek enflasyon, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu alacaklıyı faizi aşan munzam zarara yönelik iddiasına ilişkin ispat yükünü ortadan kaldırmaz. Burada davacının ispatlamak zorunda olduğu husus, enflasyon ve yüksek faizler değil, kendisinin şahsen ve somut olarak geç ödemeden dolayı gördüğü zarar olgusudur....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Y A R G I T A Y K A R A R I Dava, kamulaştırma bedelinin alınmamasından kaynaklanan munzam zarar istemine ilişkindir. Daire bozma kararına karşı, eski hükümde direnilmiş olduğuna göre Hukuk Genel Kurulunca temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Yüksek Birinci Başkanlığa gönderilmesine, 26.09.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın talep edilebilirliğinin bir koşulu da alacaklı yönünden mevcut olan zararın açık ve somut bir biçimde ispatıdır. Bu bağlamda ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, alacaklı yönünden aşkın (munzam) zarar olarak nitelendirilemeyeceği gibi salt bu olguya dayanılması neticesinde zararın ispatına dair koşulun gerçekleştiği söylenemez. Zira burada zararın olgusunun, HMK’nın 194. maddesi kapsamında ispata elverişli bir şekilde somutlaştırılarak zarar iddiasının ispatı için gerekli tüm deliller ortaya konulmalıdır. Davacı tarafından ileri sürülen, ülkemizdeki belirli dönemlerde mevcut olan ekonomik olumsuzluklardan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı aşkın (munzam) zarar talebi, zarar olgusunun delili olarak kabul edilemez....
Burada kanıtlanacak olgular geç ödeme ile davacının maruz kaldığı zararı doğuran vakıalar ve bu vakıalar nedeniyle uğranılan fiili zarardır.-------- Tüm dosya kapsamına göre davacı tarafından dava dilekçesinde kendi durumuna özgü şekilde açık ve somut olarak oluşan bir zarar olgusuna dair bir iddiada bulunulmadığı, davacının ispata yeter herhangi bir delil sunmadığı, ekonomik koşullar nedeniyle genel ve soyut hususlardan dolayı davacının geç ödeme nedeniyle kendisinin şahsen ve somut olarak uğradığı zarar olgusunu ileri sürüp ispatlayamadığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Geç tahsil edilen alacağın, iştigal konusu ticarette kullanılmasının tabiî olduğu varsayımı yeterli kabul edilip hüküm kurulamaz. Alacaklının, munzam zararını yasal delillerle kanıtlaması halinde borçlu; ya alacaklının bir zarara uğramadığını ya da borç zamanında ifa edilmiş olsaydı bile, alacaklının değeri düşmeyecek bir yatırım yapmayacağını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir.İkinci görüşe göre; munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüde uğrayan asıl alacağın varlığını, bu alacağın geç veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüt faiziyle karşılanmayan zarar miktarını; zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını kanıtlamalıdır....
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 11/10/2022 NUMARASI : 2022/36 Esas - 2022/315 Karar DAVA KONUSU : Kaynaklanan Munzam Zarar Nedeniyle KARAR : Yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün istinaf incelemesi talep edilmiş olmakla, dairemizce dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ : Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacıya ait 7 adet taşınmazın kamulaştırma suretiyle davalıya satışı hususunda 17/08/2021 tarihinde anlaşmaya varıldığını, tapudan terkinin 26/08/2021'de gerçekleştiğini, ancak davalının 76.457.980,00- TL kamulaştırma bedelini 23/11/2021 tarihinde ödediğini ileri sürerek Anayasanın 46.maddesinde belirlenen yönteme göre hesaplanan 2.733.634,00- TL faiz alacağının 23/11/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsilini istemiştir....
Dava; kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan munzam zararının tahsili istemine ilişkindir. Davanın kabulüne dair karar davalı vekilince istinaf edilmiştir. Kural olarak, sigorta ilişkisinde hasar bedelinin hiç ödenmemesi veya geç ödenmesi halinde sigorta ettiren, TBK.nun 122 nci maddesi uyarınca munzam zarar adı altında ayrıca oluşan zararlarını da isteyebilir. TBK.nun 105/1 nci maddesine göre, alacaklının uğradığı zarar, temerrüt faizinden fazla olduğu takdirde, borçlu kendisine hiçbir kusur isnat edilemeyeceğini ispat etmedikçe bu zararı dahi tazmin ile yükümlüdür....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava; trafik kazasından kaynaklanan maddi zararların zamanında ve davalının kusuru ile giderilmemesi nedeniyle, geç ödenen tazminattan kaynaklı aşkın zararın giderilmesi talebine ilişkin tazminat davasıdır. Taraflar arasında kazanın varlığı, tazminatın tahkimde sonuçlandırılarak tazminat ödemesi yapıldığı hususlarında tartışma bulunmamaktadır. Uyuşmazlık; davacının aşkın zararının bulunup bulunmadığı, var ise bu zararın davalının kusurundan kaynaklanıp kaynaklanmadığı, munzam zarar koşullarının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Yargılama devam ederken; Dosyanın 13/03/2023 tarihinde yapılan duruşmasına davacı tarafça katılan olmamış, herhangi bir mazeret bildirimine de rastlanmamış olup, davacı vekiline duruşma gününün tebliğ edildiği, yeni duruşma gününden haberdar olduğu tespit edilmiş, davayı takip eden taraf bulunmadığından HMK m.150 uyarınca dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir....
Munzam zarar sorumluluğu kusura dayanan temerrüdün hukuki bir sonucudur ve borçlunun zararının faizi aşan bölümüdür. Diğer bir anlatımla borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı, alacaklının malvarlığınn kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan ve oluşan durum arasındaki farktır. Munzam zarardan kaynaklanan tazminat borcunun doğması için aranan kusur borçlunun temerrüde düşmekteki kusurudur. Farklı bir anlatımla, burada zararın doğmasına yol açan bir kusur ilişkisi aranmaz ve tartışılmaz. Sorumluluk için borçlunun temerrüde düşmekteki kusurunun varlığı asıldır. Kural olarak munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüde uğrayan asıl alacağın varlığını ve bu alacağın geç veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüt faizi ile karşılanmayan zararını, zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını ispat etmekle yükümlüdür....