Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davacı, izinli ve raporlu personel yerine elaman verilmemesi nedeniyle kamu zararının oluşmadığı ve kamu zararı oluşsa bile sorumluluğunun bulunmadığı iddiasıyla eldeki davayı açmış, davalı ise Sayıştay Denetimiyle kamu zararının oluştuğunun tespit edildiğini, bu zarardan davacının sorumlu olduğunu ve yapılan kesintinin yasal olduğunu savunmuştur. Mahkemece, oluşan kamu zararının yasa gereği sorumlu görevlilerce ödenmesi daha sonra yükleniciye rücu edilmesi gerekirken bu hususlar gözetilmeden davacının hakedişlerinden kesilmesinin yasal olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Taraflar arasında imzalanan sözleşmeyle davacının çalışmak üzere bulunduracağı işçi sayısı belirlenmiş olup davacı, izinli ve raporlu işçilerin yerine eleman vermeyerek sözleşmeyle yüklendiği edimine aykırı davranmıştır....

    Dava, trafik- iş kazasından doğan rücu tazminatı istemine ilişkin olup, 506 Sayılı Kanunun 26/1.inci maddesindeki “...sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarlarla sınırlı olmak üzere...” bölümünün, Anayasa Mahkemesince 23.11.2006 tarih ve 2003/10 Esas 2006/106 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiş olması karşısında, Kurumun bu maddeden doğan rücu hakkının, “halefiyete” değil, “kanundan doğan basit rücu hakkına” dayandığının kabul edilmesi ve bu kabul çerçevesinde, Kurumun rücu alacağının, ilk peşin değerin kusura tekabül eden miktarıyla sınırlı bulunmasına, öte yandan, kesinleşen önceki rücu davalarında hükmolunan miktarın mahsubu yapılırken, sigortalıya bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin esas alınması gerektiğine; şayet, ilk peşin sermaye değerli gelirle birlikte artışlara da hükmedilmişse, artışların hükmolunacak rücu tazminatından mahsup edilmesine olanak bulunmamasına göre, ilk rücuda davalıların % 70 kusurlu bulunup gelirin istek gibi % 10...

      Anılan madde gereği; Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda kazaya sebebiyet veren sigortalıya rücu edebileceği; rücu sebeplerinden bir tanesinin ise "tazminatı gerektiren olay, aracın ilgili mevzuat hükümlerine göre gereken ehliyetnameye sahip olmayan veya geçerliliğini yitirmiş sürücü sertifikasına sahip ya da ehliyetine geçici/sürekli el konulmuş kimseler tarafından sevk edilmesi sonucunda meydana gelmesi" olarak görülmüştür. Genel şartlarda yer alan bu düzenlemenin dayanağı ise 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 95. Maddesidir. Bu maddeye göre; "Sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran haller zarar görene karşı ileri sürülemez....

        Anılan maddeden doğan rücu hakkının, “halefiyete” değil, “kanundan doğan basit rücu hakkına” dayandığının kabul edilmesi ve bu kabul çerçevesinde, Kurumun rücu alacağının, ilk peşin değerin kusura tekabül eden miktarıyla sınırlı bulunması ve tazminat hesabının bu şekilde yapılması gerektiği halde; iş bu davada sigortalının hak sahibine bağlanan ilk peşin değerli gelir ve sosyal yardım zammı miktarı ile yapılan masraflar esas alınarak, davalılara atfedilen kusur uygulanmak suretiyle hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde Anayasa Mahkemesinin iptal kararı dikkate alınmaksızın, artışları da içerir biçimde tüm peşin değerli gelir miktarı esas alınarak hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. 3-506 sayılı Kanun’da teselsüle ilişkin herhangi bir hüküm yer almadığından, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 50 ve 51’inci (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 61 ve 62) maddelerinin uygulanmasında yasal bir engel bulunmamaktadır....

          hüküm bulunmadığından, tazminat istemi, gerek 818 Sayılı Borçlar Kanunu'un 60. maddesi gerekse genel zamanaşımı süresini düzenleyen Borçlar Kanunu'nun 125. maddesine göre zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğu, tazminat istemine dayanak yapılan, Beyoğlu 1....

            Kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesi ilgili kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur. Bu durumda sorumlu, kamu görevlisinin emrinde çalışmakta olduğu kamu kurumu olup dava o kurum aleyhine açılmalıdır. (T.C. Anayasası 40/III, 129/V, 657 Sy. K.13, HGK 2011/4-592 E., 2012/25 K.) Bu konuda yasal düzenlemeler emredici hükümler içermektedir. Diğer yandan Sorumluluk Hukukunun temel ilkeleri açısından bakıldığında da bu şekilde düzenlemenin mevzuatta yer almış olması zarar görenin zararının karşılanması yönünde önemli bir teminattır. Davaya konu edilen olayda, .. olarak görev yapan .. ile aynı bilim dalında öğretim üyesi ve idareci olarak görev yapan .. , görevleri sırasında ve görevlerinden dolayı zarara sebebiyet verdikleri ileri sürülmektedir....

              İlk Derece Mahkemesi'nce; 4857 sayılı Kanun'a eklenen geçici 9. maddede "bu maddenin yürürlük tarihi itibariyle kamu kurum ve kuruluşları tarafından alt işverene rücu edilmek üzere yürütülen davalarda 112.maddenin 6.fıkrası kapsamında rücu edilemeyecek kısmı için ihtilafın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmedilir." hükmüne dayanılarak karar verilmiştir. 4734 sayılı Kanun'u 62/1- e uyarınca; "alt işverenler tarafından çalıştırılan işçilere 11/09/2014 tarihinden sonra imzalanan ihale sözleşmeleri kapsamında kamu kurum ve kuruluşlarına ait iş yerlerinde 11/09/2014 tarihinde sonra geçen süreye ilişkin olarak kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılan kıdem tazminatı ödemeleri için sözleşmesinde kıdem tazminatı ödemesinden ötürü alt işverene rücu edileceğine dair açık bir hükme yer verilmemişse alt işverenlere rücu edilemeyeceği" belirtilmiştir....

              Bölge Adliye Mahkemesince; destekten yoksun kalma tazminatının miras ilişkisinden kaynaklı olmayıp yansıma suretiyle ödenen bir tazminat olduğu, bu nedenle ölenin mirasçısı da olsa destek görene rücu edilemeyeceği, ancak ......

                Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir. Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde davayı kısmen hüküm altına almıştır. Hükmün, taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Dava, iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan peşin değerli gelirler, geçici iş göremezlik ödeneği ve tedavi gideri nedeniyle uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesi istemine ilişkin olup, davacı fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla oluşan zararından 11.148,08 TL'yi talep etmiş, Mahkemece davalının % 95 kusurlu olduğu kabulüyle saptanan peşin değerli gelir, geçici iş göremezlik ödeneği ve tedavi giderinin % 50'sine hükmedilmiştir....

                  Eksik teselsül olarak da bilinen bu düzenleme gereğince haksız eylem sorumlusu zarar görenin zararını karşılamışsa bunu kimseye rücu edemeyecektir. Yasa’dan dolayı sorumlu olan kişi zarar görenin zararını ödemişse haksız eylem sorumlusuna rücu edebilecektir. Eldeki davada ise davacının zararının karşılandığına ilişkin bir iddia olmadığı gibi feragat edilen davalı ... bina maliki, diğer davalı olan fenni sorumlu .... haksız eylemi gerçekleştiren kişi olup fenni sorumlunun bina malikine rücu hakkı bulunmamaktadır. Rücu hakkı olmadığına göre iç ilişkide durumunun ağırlaştırılması söz konusu olamaz. Bina malikinin yapının fenni mesulüne rücu hakkı vardır. Haksız eylemi gerçekleştiren fenni sorumlunun bina malikine rücu hakkı olmadığından ve iç ilişkide davacının bina maliki hakkındaki feragati fenni sorumlunun durumunu ağırlaştırmadığından davalı fenni sorumlu hakkındaki davanın 818 Sayılı BK’nun 147/2 maddesi uyarınca reddedilmiş olması doğru değildir....

                    UYAP Entegrasyonu