Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Karayolunun aydınlatması için kurulan elektrik trafosundaki elektrik kaçağına kapılarak ölen destek nedeniyle maddi ve manevi tazminat isteminde gerekli önlemleri ve işaretleri yapmayan davalı idarenin hizmeti bilirkişi raporunda kusurlu bulunmuş ve mahkemece de benimsenerek yazılı biçimde karar verilmiştir. Davalı ...’nün kamu kurumu niteliğinde olduğu; zararlandırıcı sonucun doğmasına neden yolun aydınlatılmasının da görevleri arasında bulunduğu açıktır. Diğer yandan, bir kamu kurumu tarafından kamu yasaları uyarınca yapılmış olan tesislere bakma ve o tesisleri kullanma yükümlülüğü yine kamu yasalarından doğan bir yükümlülüktür. O halde, anılan nitelikteki bir kamu tesisinin gerek yapılmasındaki, gerekse kullanılması veya korunmasındaki kusurdan doğan zararlar; idari karar ve eylemlerden doğan zararlar niteliğinde bulunduğundan ödetilmesi istekleri 11.2.1959 günlü ve 17/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın II....

    Maddi olguyu tespit ederken, Borçlar Kanununun 53 üncü maddesi uyarınca (TBK madde 74.) hukuk hakimi, ceza davasında alınmış kusur raporu ile bağlı olmayıp, kesinleşmiş ceza ilamıyla saptanmış maddi olgularla bağlı olduğu dikkate alınmalı, 506 sayılı Yasa’nın 26. maddesinde düzenlenmiş bulunan rücu davaları, sigortalının alacağından bağımsız, kanundan doğan basit rücu hakkına dayalı olup; sigortalı veya hak sahipleri tarafından tazmin sorumluları aleyhine açılan tazminat davalarında alınan kusur tespitine ilişkin bilirkişi raporunun, rücu davasında bağlayıcı nitelikte değilse de güçlü delil niteliğinde bulunduğu hususu gözetilmelidir....

      Davanın yasal dayanaklarından olan, 506 sayılı Yasanın 26.maddesinde düzenlenmiş bulunan rücu davaları, sigortalının alacağından bağımsız, kanundan doğan basit rücu hakkına dayalı olup; sigortalı veya haksahipleri tarafından tazmin sorumluları aleyhine açılan tazminat davalarında alınan kusur tespitine ilişkin bilirkişi raporuyla ulaşılan sonuçlar, rücu davasında bağlayıcı nitelikte bulunmamakta; 506 sayılı Yasanın 26. maddesi çerçevesinde, işçi sağlığı ve iş güvenliği kuralları yönünden ayrıntılı irdeleme içermesi halinde güçlü delil olarak kabul edilebilmektedir İnceleme konusu davada, kusur incelemesi esas alınan tazminat davası, sigortalı tarafından davalılara karşı açılmış olup, davalı Şirket ile, davacı Kurum, tazminat davasında taraf olmadığı için, kesin delil olmayacağı gibi, tazminat davasında elde edilip, iş bu davada hükme esas kılınan kusur raporu, 506 sayılı Yasanın 26.maddesine uygun nitelikte de değildir....

        İstinaf başvurusunda bulunan davacı vekili dilekçesinde özetle; mahkemece icra vekalet ücreti yönünden davalıya rücu edilemeyeceği gerekçesiyle 5.600,00TL'lik kısım yönünden verilen ret kararın hatalı olduğunu, bu nedenle mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. III. DEĞERLENDİRME VE SONUÇ: 7. Dava, ZMSS poliçesi ile sigortalı olan aracın karıştığı kazada ölen kişinin yakınlarına tazminat ödeyen davacı sigortacının, kanundan doğan rücu hakkına (sürücü belgesiz araç kullanma ) dayanarak kendi sigortalısından alacak talebine ilişkindir. 8....

        Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; T1 Marmara Bölgesindeki davalarına İstanbul İl Jandarma Komutanlığında (Beşiktaş) konuşlu İstanbul Muhakemat İşlem Kısmı tarafından bakıldığını, T1 teşkilat yapısı içerisinde kamu kurumunu temsil eden taşra birimlerinin bulunduğu yerde dava açma haklarının bulunduğu dikkate alındığında yerel mahkemece verilen karar hatalı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. HMK'nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, kamuya ait araçta oluşan zararın sorumlusundan rücu yoluyla tahsiline ilişkindir. Konuya ilişkin Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2013/14063 E. ve 2013/15034 K. sayılı kararında " ... Asıl uyuşmazlığa uygulanacak yetki kuralı rücu davalarında da uygulanır. Buna göre davaya konu asıl uyuşmazlık haksız fiile ilişkin olduğundan eldeki rücu davasına da haksız fiile ilişkin yetki kuralı uygulanmalıdır....

        Sigortalı veya hak sahipleri tarafından tazmin sorumluları aleyhine açılan tazminat davalarında alınan kusur tespitine ilişkin bilirkişi raporları ile ulaşılan sonuçlar, rücu davasında Kurumun taraf olmaması nedeniyle bağlayıcı nitelikte bulunmamakta, işçi sağlığı ve iş güvenliği kuralları yönünden ayrıntılı irdeleme içermesi halinde güçlü delil olarak kabul edilebilmektedir. Dosya kapsamından, bu davada kusur raporu alınmadığı, tazminat dosyasında var olan kusur oranının hükme esas alındığı anlaşılmıştır....

          Kurum yapılan bu yardımları, kusurlu üçüncü kişilere ve sorumlulara rücu davası açmak suretiyle geri almaktadır. Ancak 11'inci maddeyle getirilen yeni düzenleme ile Kurum, yapılan yardımların yalnız ilk peşin değerleri için rücu davası açabileceğinden, bundan sonra ek rücu davaları açamayacaktır...” şeklinde ifade edilmiştir. Böylece 3165 sayılı Kanunun hemen sonrasında ve 3396 sayılı Kanun ile kanun koyucunun, rücu davalarını herhangi bir ayırım yapılmaksızın tüm yardımların ilk peşin sermaye değeri ile sınırlı biçimde açılmasını amaçladığı anlaşılmaktadır. Buna göre, yukarıda belirtilen düzenlemede, “...yardımların ilk peşin değeri...”nin rücu edilebileceğinin belirtilmiş olması, bağlanan aylıkların ilk peşin sermaye değerinin rücu edilebilmesi, ikinci protez bedelinin karşılanmasının rücu edilebilecek birinci protezin ilk ve tek peşin değerini aşmak anlamına gelmektedir....

            Maddesi uyarınca tahsili istemine ilişkin olup, Mahkemece, hükme esas alınan ve davalı işverenin % 80 ve sigortalının ise % 20 kusurlu olduğunu saptayan bilirkişi raporu doğrultusunda kurum zararının % 680 kusur karşılığı 10.741,55 TL olup, gelirler yönünden bu miktarla sınırlı karar vermek gerekirken eksik rücu alacağının hüküm altına alınması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. Ne var ki, bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, karar bozulmamalı, (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesinde yer alan 1086 sayılı Kanunun temyize dair hükümlerinin uygulanmasının gerektiğine ilişkin düzenleme gereğince) Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır....

              Kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesi, ilgili kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur. Bu durumda sorumlu, kamu görevlisinin emrinde çalışmakta olduğu kamu kurumu olup dava o kurum aleyhine açılmalıdır.( TC Anayasası 40/III, 129/V, 657 Sy. K.13, HGK 2011/4-592 E., 2012/25 K.) Bu konuda yasal düzenlemeler, emredici hükümler içermektedir. Diğer yandan Sorumluluk Hukukunun temel ilkeleri açısından bakıldığında da bu şekilde düzenlemenin mevzuatta yer almış olması zarar görenin zararının karşılanması yönünde önemli bir teminattır. Davaya konu edilen olayda; davalı ...Devlet Hastanesi başhekim vekilinin yine aynı hastanede çalışan davacıya yönelik kişilik haklarını ihlal edici beyan ve davranışları nedeniyle manevi tazminat isteminde bulunmuştur....

                CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kazanın meydana gelmesinde davalının kusurunun olmadığını, kusur ve maluliyet raporların gerçeği yansıtmadığını, dava dışı üçüncü kişinin zararının oluşmadığını ve davacının rücu hakkı bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davacının davasının kabulü ile, İskenderun İcra Müdürlüğünün 2020/17688 esas sayılı takip dosyası kapsamında davalının yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına, davacının icra inkar tazminat talebinin yasal koşullar oluşmadığından reddine karar verilmiştir....

                UYAP Entegrasyonu